Denizli'de Rakip Sendikalara Verdi Veriştirdi!

Türk Büro - Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş geldiği Denizli'de bazı açılışlarda bulunduktan sonra Denizli Türk Büro - Sen'in verdiği yemeğe katıldı.Yemekte rakip sendikara gözdağı verdi ve çok sert konuştu

Hükümetle malum sendika arasında 2013 yılında yapılan Toplu Sözleşme mutabakatında memur ve memur emeklilerine; 2014 yılı için seyyanen 123 TL, 2015 yılı için %3+3 + enflasyon farkı şeklinde mutabakat sağlanmıştı. 2014 yılında verilen 123TL artışın ortalama memur maaşına oransal yansıması %5,2dir. Aynı yıl gerçekleşen resmi enflasyon ise %8,2 olmuştur. Memurlar ve emekliler resmi enflasyon sebebiyle 2014 yılında %3 kayba uğramışlardır.

 

2015 yılında ise ilk altı ayda resmi enflasyon %4,8 olarak gerçekleşmiş, Temmuz ayında memurlar %1,8 oranında enflasyon farkı almışlardı. 2015 yılı toplam enflasyonu %8,8 olarak gerçekleşmiş, ikinci 6 aydaki enflasyon farkı birinci aydaki fark düşülerek, %0,9 olarak ödenmiştir. Kamu çalışanları ilk defa böyle bir durumla karşılaşmışlardır. Malum-senin 2013 ve 2015 yıllarında imzaladığı toplu sözleşme metinlerinde hükümet lehine yapılan değişikliğe ses çıkarmadığı görülmüştür. Memurlar 2015 yılında %1,8 oranında kayıpla kapatmıştır.

**

Bilindiği gibi son günlerde asgari ücretlilerin vergi dilimlerindeki adaletsizlik yüzünden, kayba uğrayacakları gündeme gelmektedir. Ancak, memurlar da vergi dilimleri sebebiyle büyük kayba uğramaktadırlar. 2014 ve 2015 yılları için Hükümetle yapılan toplu sözleşme sebebiyle memurlar, resmi enflasyona göre %4,8 oranında kayba uğramışlardır. Ayrıca yüksek vergi dilimleri neticesinde, aldıkları ücretlere göre memurların bir bölümü 4. aydan itibaren, bir bölümü ise 6. aydan itibaren bir üst vergi diliminden, vergi kesintisi yapılmaktadır. %15 vergi verenler %20, %20 vergi verenler ise %27 oranında vergi kesintisine uğramışlardır. Yıl içinde memurların bir üst vergi diliminde yapılan kesintileri de dikkate alındığında memurlarımızın enflasyon karşısında kayıpları %10’u aşmıştır. Toplu sözleşme mutabakatı imzalayan Konfederasyon, vergi dilimlerinden gelecek olan ekonomik kayıpları dikkate almamıştır. Son iki yılda siyasi iktidarın en çok mağdur ettiği kesim memurlar olmuştur.

**

“Yüksek vergi dilimleri sebebiyle yaşanan mağduriyetler yetmezmiş gibi, 2016 yılı bütçesinde genel vergilerin %12.7 zamlanması sonucu iki defa mağduriyet yaşanacaktır. Memurlara yapılan zamlar önce yüksek vergi dilimleri daha sonra da genel vergiler ile ellerinden alınacaktır. Hükümet bu duruma çözüm bulmak zorundadır. Çalışanlar için yeni bir vergi sistemi düzenlemesi yapılmalı, ayrıca yüksek vergi dilimleri de güncellenerek mamurların mağduriyetleri önlenmelidir.

**

Başbakan Davutoğlu, kamudaki taşeron işçilerle ilgili yeni bir düzenleme yapılacağını, mevcut ücretleri üzerinden 3’er yıllık sözleşme yapılacağını ifade etmiştir. Taşeron çalışanların önemli bir bölümü maaşlarını tam alamıyor. İzin kullanamıyor, SSK primleri dahi yatmayan çalışanlar var. Dahası fazladan çalıştırılıp, hakları verilmeyen taşeron işçi sayısı hiç de azımsanacak bir rakam değildir. Bütün bu olumsuzluklar yeni düzenleme ile ortadan kalkacaktır.

Taşeron işçiler için yapılacak bu düzenlemeden sonra özellikle kamuda 4/C’li ve 4/B’li olarak istihdam edilenlerin sorunları da mutlaka çözülmelidir. Bu guruplara giren çalışanlar, kurumlarda işe başlamadan önce “yeterlilik sınavına” tabi tutulup, başarılı olmaları halinde istihdam edilmektedirler. Bu nedenle taşeronlar ile ilgili düzenlemeler Meclis gündemine geldiğinde, 4/C ve 4/B’lilerin 4/A’ya geçirilmesi de kanun tasarısında yer almalıdır. Ayrıca taşeronların yanında kamuda “geçici” ve “vekil” olarak istihdam edilen personel de bu haklardan yararlandırılmalıdır.

**

Bilindiği gibi kamuda farklı istihdam modelleri mevcut iktidar döneminde getirilmiştir. Bundan 14 yıl önce 4/B’li ve 4/C’li istihdamı yoktu. Özellikle taşeron sayısı 20 bin civarında idi. Bu süreçte Kadrolu ve çakılı sözleşmeli gibi çeşitli isimler altında Sağlık Bakanlığı’nda 7 farklı sözleşmeli istihdam gerçekleştirildi. Bu iktidar döneminde daha önce 4/B’li 200 bine yakın memur kadroya geçirildi. Ancak, nedendir bilinmez, kamuda 4/B’li istihdam devam etmektedir.

Kamudaki tüm istihdam farklılıkları giderilerek, çalışanların tamamı 4/A kapsamında yani “kadrolu memur” olmalıdır. Yine işçilerinde, 657 sayılı yasada ifade edilen 4/D kapsamında “kadrolu işçi” olarak istihdamı sağlanmalıdır.

**

Türk Kamu Personel Sisteminin temelini oluşturan 657 sayılı Kanun, 1965 yılında kabul edilmiş, mali haklar ise 1970 yılında yürürlüğe girmiştir. 40 yılı aşkın süredir uygulanan bu sistem, değişen şartlara uyarlanmak zorundadır. Kamuda ücret sistemi karmaşık bir hal almış, kamu görevlileri mali haklarını dahi bilemez hale gelmişlerdir. Atama, sicil, yer değiştirme, terfi gibi birçok konuda ise ciddi sorunlar baş göstermiştir. Ortaya çıkan sorunların bir kısmının idarecilerin keyfi tutumundan kaynaklandığını göz ardı etmeksizin, bu sistemin düzenlenmesi ve içinde bulunduğumuz 21. Yüzyılın şartlarına uygun hale getirilmesi bir gereklilik haline gelmiştir.

**

Amerika’nın da Başkanlık sistemiyle yönetildiğini örnek gösteren Sayın Cumhurbaşkanı burada çalışanların %90’ının hayat boyu çalışanlar veya ucu açık süreli sözleşmeliler olduğunu görebilir. Ayrıca, İngiltere, İspanya, İrlanda, Avusturya, Yeni Zelanda, Portekiz, Belçika, Finlandiya’da Devlette çalışanların %90’ı güvenceli sürekli çalışanlardır. Memurun güvencesine göz dikenler, her yıl 500’ün üzerinde memurun işten atıldığını ve 20 binden fazla memura çeşitli cezalar verildiğini de bilmektedirler. Ayrıca Erdoğan malum yandaş Konfederasyonun toplantılarında da “işçi memur ayrımının kaldırıp çalışanlar” kavramının getirilmesini ifade etmiş, Yandaş Konfederasyon da iş güvencesiz çalışmayı destekleyerek, Erdoğan’ı ayakta alkışlamıştır.

**

Siyasi iktidar, yarattığı paralel canavarını bahane ederek, her türlü hukuksuzluğu yaptı. 12 yıl birlikte ülkeyi yönetenler; orduya, emniyete, yargıya ve siyasi muhaliflerine birlikte kumpas kurdular. Bugün birbirlerine düştüler. Milletten de kendi yanlarında saf tutmalarını ve destek vermelerini istiyorlar. Ülkeyi 12 yıl boyu paralel paralel yönetenler, şimdi paralel yapı ile mücadele için 657 sayılı DMK’nın değiştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu bahane ile memurların iş güvencesini ellerinden alacaklar. Kamuda paralel bir yapı varsa, oda yandaş sendikadır.

**

Memurlarımız Devleti somutlaştırır. Memurlarımızın iş güvencesinin kaldırılması demek, devletin birliğinin ve bütünlüğünün bozulması demektir. Biz buna asla müsaade etmeyeceğiz. Türkiye Kamu-Sen olarak 2 milyon 600 bin memurumuz ile iş güvencemiz için mücadele edeceğiz. Memurun iş güvencesiz olarak çalışmasını asla kabul etmeyiz

**

30 Mart 2016 günü TBMM’de utanç verici bir olay yaşanmıştır. 44 yıl önce terörist Mahir Çayan ve arkadaşları NATO’da görevli 3 İngiliz teknisyeni kaçırıp, Tokat’ın Niksar İlçesinin Kızıldere köyünde bir eve saklamışlardı. Güvenlik güçlerinin uzun takipleri sonucu Kızıldere Köyünde saklandıkları köy evinde kıstırılan teröristler ‘teslim ol’ çağrılarına silahla karşılık vermişler, uzun bekleyişlere rağmen teslim olmamışlar ve askerimizle çatışmaya girmişlerdi. Önce kaçırdıkları İngilizleri katleden Mahir Çayan ve arkadaşları silahlı çatışmada ölü ele geçirilmişlerdi. Bundan tam 44 yıl önce 30 Mart 1972 tarihinde gerçekleşen olayın yıldönümünde, TBMM’de 3 siyasi partinin sözcülerinin teröristleri saygıyla anan konuşmalar yapması, Türk Milleti’ne ve onun Meclisine en büyük hakaret ve ihanet olmuştur. Milletin Meclisinde teröristleri saygıyla anan siyasi parti yetkilileri şehitlerimizin kemiklerini sızlattılar. Teröristlere saygı duyulan bir meclisin olduğu ülkede terörle mücadele edilebilir mi? Saygı duruşunda bulunan terör örgütünün siyasi uzantısı olan sözde parti yöneticilerini anlıyoruz. Onlar hainliklerini her zaman dile getiriyorlar. Fakat anlayamadığımız AKP Meclis Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı ile CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, nasıl olur da teröristleri saygı ile anarlar? Buradan teröristleri anma konuşması yapan ve bu duruma sessiz kalan milletvekillerini şiddetle kınıyor, milletin meclisinde yaşanan bu ihaneti milletimizin vicdanına havale ediyorum. Teröristleri saygıyla anan HDP, AKP ve CHP vekillerini milletten özür dilemeye davet ediyorum.

**

Yokuş, açılım süreciyle terörün tekrar güçlendirildiğini belirterek, “Açılım adı altında gelinen bölünme sürecinde, “anneler ağlamasın” denilerek halk aldatıldı. Teröre ve teröristlere en büyük tavizler bu süreçte verildi. Süreç zarar görmesin diye istihbarat yapılmadı. Kazılan hendekler, yığınak yapılan silahlar ve bombalar görülmedi. 6-8 Ekim tarihlerinde Kobani bahane edilerek ülkede büyük bir kalkışma başlatıldı. Bu kalkışmanın sorumluları ve bölücülerin uzantıları olan sözde siyasi parti yöneticilerine maalesef hiçbir cezai işlem yapılmadı. Yine Kandil’de eğitim gören teröristler, elini kolunu sallayarak ülkemizden geçip gittiler. Nihayetinde Güneydoğu Anadolu Bölgemizde başlatılan terör olayları ülkemizin her yerine öbek öbek yayıldı. Şimdi de Ülkemiz Suriye’deki bir iç savaş bataklığına sürüklenmek isteniyor. Türk Milleti’ne, Anadolu topraklarında ne yazık ki huzur çok görülüyor.”

**

Siyasi iktidarın düzenlediği af yasaları ile KCK davalarında serbest bırakılan 600 terörist bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da PKKlı teröristlere önderlik yapmaktadırlar. Askere, polise güvenlik güçlerine yönelik yapılan kalleş saldırıları planlamaktadırlar. Hükümetin açılım sürecine zarar gelmesin diye serbest bıraktığı KCKlılar bugün ülkemizi kana buluyor. Böyle bir yönetim anlayışını kabul etmemiz mümkün değildir. Bu kadar şehidin hesabını kim verecek?

**

“Her iki yılda bir Diyarbakır’da yapılan ‘Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansında’ ülkenin birliği ve beraberliği hedef alınmakta, bölücü başına özgürlük istenmekte ve Kürdistan talep edilmektedir.  Bu toplantıya bir çok sivil toplum örgütü delege olarak katılmış, bildiriye imza atmışlardır. Bunların içinde maalesef Memur Konfederasyonları olan Memur-Sen ve KESK’in de delegeleri bulunmaktadır. Ayrıca bir kısım meslek örgütü ve dernekler de bu bölücü toplantılara katılmışlardır. TMMOB, TTB, İHD, KADEP, İslam Konferansı Koordinasyonu, Kürt Demokrasi Platformu, Mazlum Der, Eczacılar Odası, MÜSİAD, Bölge Baroları gibi birçok meslek örgütü temsilcisi de mensuplarının meseleleri ile meşgul olmak yerine, teröre destek veren bildirileri imzalamışlardır. Bu durum bizleri derinden üzmüştür. Teröre destek veren bildirilere imza atanlar gerekli cezayı almalıdır. Ancak hükümet bu duruma hala sessiz kalmayı tercih etmektedir.

**

 Maalesef ülkemizdeki 1100 akademisyen bölücü bir bildiriye imza atarak, ihanetin üniversitelere yayıldığını göstermişlerdir. Aynı zamanda HDP’li belediyelerde yaşanan eş başkanlıkla ilgili hiçbir yasa işlememektedir. Bu belediyelerdeki bazı yöneticiler ve memurlar da terör faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Bu faaliyetlerde bulunanlara gerekli yaptırımlar derhal uygulanmalıdır. Yoksa ülkemiz içinden çıkılamaz bir terör yuvası haline gelecektir.

**

Ülkemizin, içeriden ve dışarıdan terör saldırılarıyla karşı karşıya olduğunu belirten Yokuş sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir yanda PKK diğer yanda IŞİD…  Etrafımız ateş çemberine dönüştürüldü. Sınırlarımız kontrolden çıktı, girenin çıkanın bilinmediği bir göçmenler ülkesi haline geldik.  Artık ülkemizde 3 milyonu aşkın göçmen var. Göçmenlerin 1 milyona yakını kayıtdışı istihdam ediliyor. Göçmenler yüzünden birçok şehrimiz yaşanamaz hale gelirken, Ülkemiz terör örgütlerinin eylem alanı haline gelmiştir. Her gün şehitler gelmeye devam ediyor. Ülkeyi yönetenlerin öngörüsüzlüğünün bedelini millet olarak bizler ödüyoruz. 31 yılda 40 bine yakın can verdiğimiz terör yüzünden en az 1,2 trilyon dolar ekonomik kayba uğradık. Ülkemizde yaşanan işsizliğin, fakirliğin en büyük nedeni terördür.

**

Kamuya yapılan yandaş atamalar, devlet yönetiminin liyakatsız ve ehil olmayan ellere teslim edilmesine sebep olmaktadır. Bürokrasiye yapılan liyakatsız atamalar nedeniyle ülke felakete sürüklenmektedir. Bu anlayış maalesef kamudaki bürokratları da sindirmiştir. Bürokratlar yetki karmaşası yüzünden; karar vermekten, insiyatif kullanmaktan hatta atamalara ya da dosyalara imza atmaktan korkar hale gelmiştir. Kamuya yapılan atamalarda, yandaş algısının kırılması gerekiyor. Bu durum önlenemezse devlet hafızası yok olacaktır.

**

 Askere, polise, MİT’e ve yargıya bir çok siyasi müdahalede bulunuldu. Ülkenin güvenliğini sağlayan kurumlara birer birer kumpaslar kuruldu.  Emniyet müdürleri emekli edildi, asker uydurma operasyonlarla hapislere atıldı. Yargı siyasallaştırıldı, MİT etkisiz hale getirildi. Dolayısıyla Asker kışlasına, polis karakoluna çekildi. Sonuç olarak ülkede güvenlik ve asayiş tamamen bitti. Terör örgütleri her yerde kol gezer oldu. Dolmabahçe mutabakatıyla da teröristlerin eli maalesef güçlendirildi.

Özel Haber Haberleri

GASTROANTALYA’DA DENİZLİ DAMGASI
EHLİYETLERDE O SÜRE UZATILDI
DON KİŞOTLAR ARIYORUZ!
PAÜ'de iktisadi işletme kime çalışıyor ?
Kendi ifadesiyle "Özel Proje" mi Kutluhan ?