15 Temmuz Şehitler Meydanı'nda pandem kuralları çerçevesinde Denizli genç İHH Başkanı Muhammed Vahap Yolcu tarafından açıklamada şu ifadeler kullanıldı.
Bugün buraya insanlık ve Müslümanlık vazifemizi yerine getirmek için toplandık. Bugün buraya zalimin karşısında mazlumun yanında olduğumuzu göstermek için toplandık. Bugün buraya Zalim Çin’in karşısında, mazlum Doğu Türkistan Halkının yanında olduğumuzu ifade etmek için toplandık. Açıklamamıza teşrif eden siz kıymetli gönül dostlarımıza teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.
ŞAKA DEĞİL SOYKIRIM!
İstanbul’da Çin Konsolosluğu önünde on yaşlarında küçük bir kız çocuğu gözyaşları içerisinde şöyle haykırıyor: “Sizin çocuklarınız yok mu? 4 yıldır babamı ve kardeşlerimi görmüyorum!” Oyun çağında bir çocuğun yaşadığı travmayı hiçbirimiz tarif edemeyiz. İşin aslı son dokuz yıldır Doğu Türkistan tam bir cinnet halini yaşıyor.
Dünya üzerinde yaşamanın en zor olduğu, “Uygur, Kazak, Kırgız olma suçundan” milyonların demir parmaklıklara mahkûm edildiği Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolunda!
Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da “aile olmak” projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem var mı bilemiyoruz.
Fakat bildiğimiz 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana kitlesel olarak en büyük özgürlükten men etme operasyonunun Doğu Türkistan’da yürütülmekte olduğu!
Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 8 milyona yakın Doğu Türkistanlı, Çin’in “gönüllü mesleki eğitim kampları”nda soykırıma uğruyor!
Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir.
Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan “suçu önceden önleme prensibi” ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan “ayrımcılık, aşırılık ve terör” suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular.
Toplama kamplarında keyfî güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir.
Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp etmekte, BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan beş maddenin tamamını ihlal etmektedir.
Bu insanlarla aynı gökyüzünün paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı!
Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir.
BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır.
İslam İşbirliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İslam İşbirliği Teşkilatı’nın mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır.
Çin bu zulmü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir.
Burada herkesin huzurunda söz vererek tüm dünyaya sesleniyoruz ve diyoruz ki ;
Fatih’in Yavuz’un Selahaddin’in torunları ve İslam medeniyetinin fertleri olarak; Yeryüzüne adaleti hakim kılmak, hakikat peşinde koşmak, inançlarımızın ve değerlerimizin slogandan ibaret olmadığını kavramak ve kavratmak asli çabamız olacaktır.
Geleceğin öncüleri olma idealinde daima değer üreten, çağını iyi okuyan, zulüm gören herkesin sesi olmaya çalışan, ümmet ve memleket meselelerine haiz bir gençlik için çabalayan müminler olacağız. Aynı zamanda mücadele ruhlu, dava şuurlu ve medeniyyet ufuklu gençler olarak hiç pes etmeden İslam’a İman’a ve İnsanlığa hizmet etmeye devam edeceğiz.
Zalimler için yaşasın cehennem diyerek ; İslam’ın dirilişi uğrunda Suriye’de Filistin’de Myanmar’da ve Doğu Türkistan’da mücadelemizi ilelebet sürdüreceğiz.
Yusuf’u kuyuda, Yunus’u balığın karnında, İbrahim’i ateşte bırakmayan Kabe’nin Rabbi’ne yemin olsun ki zillet ve acze düşmeyeceğiz. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu müslümansız, ve minareleri de ezansız bırakmayacağız.
Alemi İslamın ittihadı ve refahı için yılmayacağız, yıkılmayacağız, asla ümitsizliğe kapılmayacağız. Biz inanıyoruz ki imtihan çetin olsa da dava haktır. Hak olan davada zafer muhakkaktır. Sözlerimi Abdurrahim Karakoçun şu dörtlüğüyle tamamlamak istiyorum ;
Fil çoğalsın.. Ebabilden umut kesilmez Firavun azsa da, Nil'den umut kesilmez Zalimler ölmüyor diye yese kapılma Sabret hele.. Azrailden umut kesilmez..
Teşekkür ediyorum.