17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen ve binlerce yurttaşımızın yaşamını yitirmesine, on binlerce yurttaşımızın da yaralanmasına yol açan Büyük Marmara Depremi’nin üzerinden 18 yıl geçti.
Deprem sonrasında enkaz altında kalanlara ulaşmak için kullandığımız cümlelerin aynısını, tam 18 yıldır benzeri acıların yaşanmaması için yetkililere ulaşmak için kullanıyoruz: “Orda kimse var mı? Sesimizi duyan var mı?”
Duymuyorlar… 18 yıldır afet öncesi risk değerlendirmeleri yapılmıyor, şehirler risk faktörlerine göre planlanmıyor, binalar depreme dayanıklı hale getirilmiyor, afet sonrası kriz yönetimi senaryoları hazırlanmıyor, kent merkezlerinde deprem toplanma alanları oluşturulmuyor.
Mevcut deprem bölgeleri haritasına göre ülke topraklarımızın %66’sı Birinci ve İkinci Derece deprem bölgesinde bulunmakta, nüfusumuzun yaklaşık %75’i bu bölgelerde yaşamaktadır. Mevcut yapı stokunun %70’i, sanayi kuruluşlarının %98’i, barajların ise %95’i deprem bölgeleri içinde bulunmaktadır.
Ülkemizin farklı bölgelerinde birbiri ardına yaşanan ve giderek sıklaşan depremler, karşı karşıya olduğumuz riskin ne kadar yakın olduğunun bir göstergesi. Şehirlerimizi ve binalarımızı bu büyük riske uygun biçimde yapılandıramaz, yurttaşlarımızı bu büyük riske karşı bilinçlendirmezsek çok daha büyük felaketlerle karşılaşacağımız apaçık biçimde ortadadır.
Bugüne kadar defalarca dile getirdiğimiz uyarılarımızı tekrarlıyoruz:
Kentsel Dönüşüm planları ve uygulamaları rant odaklı olmaktan çıkartılarak, şehirlerimiz, sosyal adalet, sosyal gelişim, sosyal bütünleşme, tarihi ve kültürel mirasın korunması, zarar azaltma ve risk yönetimi gibi unsurlar gözetilerek yeniden yapılandırılmalıdır.
Yapı Denetimi konusu kamusal bir sorumluluk anlayışıyla ele alınmalıdır. Yapı denetimi konusundaki düzenlemelerin ve uygulamaların her aşamasında meslek odalarının görüşleri dikkate alınmalı, sürece katılımı sağlanmalıdır. Yapı Denetimi Kanunun kapsamı kamusal yatırımları da içerecek biçimde genişletilmelidir.
Denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya derhal son verilmelidir. Uygun olmayan zemin ve arazilerdeki yapılar derhal boşaltılmalıdır. Yerleşim yerlerinin seçiminde ve planlanmasında mühendis, mimar ve şehir plancılarının deprem ve diğer doğal afetlere ilişkin uyarıları dikkate alınmalıdır
Kent merkezlerinde afet sonrasında yaşamı sürdürmeye olanak verecek büyüklükte Deprem Toplanma Alanları oluşturulmalıdır. Bu alanların farklı amaçlar için satılması, kiralanması, yapılandırılması engellenmelidir.
Doğa olaylarının birer afete dönüşmemesi için tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır. TMMOB ve bağlı odalar üzerine düşen kamusal sorumluluğun farkında ve bilincindedir. Aynı sorumluluğu yetkililerden de bekliyoruz: Sesimizi duyun!