Çin zulmünün geldiği son nokta

Çin’in Uygur Türkleri’ne yaptığı işkencede son gelinen noktayı kamplarda tutulan Ömer Bekali anlattı. Bekali, “Domuz eti yemeyi reddediyorsanız, üç, dört polis dövdükten sonra 24 saat aç karna duvara bakıp duracaksınız.” İfadelerini kullandı.

Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yönelik sistemli asimilasyon uygulayan Pekin yönetimi bugüne kadar milyonlarca sivili ‘eğitim merkezi’ adı altında inşa ettiği işkence kamplarına doldurdu.

Bu kamplarda işkencelere mağruz kalan Ömer Bekali, “Domuz eti yemeyi, Çince konuşmayı ya da onların Çin Komünist propaganda şarkılarını okumayı reddediyorsanız, üç, dört polis dövdükten sonra 24 saat aç karna duvara bakıp duracaksınız. İkinci olarak 24 saat oturacaksınız.” İfadelerini kullandı.

Vahşeti dünyaya haykıracak toplumun kanaat önderlerini de gözaltına alarak susturan rejim, yüzlerce yıllık kültür varlıklarını da kepçe darbeleriyle yok ederek kültür soykırımı da yürütüyor. İşkence kamplarında kalanların tanıklıkları ise, Pekin’in insanlık utancı yöntemlerinin vardığı dehşet verici noktayı en çarpıcı haliyle ortaya koyuyor. İndependent Türkçe’nin haberine göre teröre yardım ettiği gerekçesiyle Doğu Türkistan’daki kamplardan birinde 15 ay tutulan Gülbahar Celilova “20 kişilik koğuşta 40 kişi vardı. Sırayla uyuyorduk. Ayda bir kez banyo yapma hakkınız var. 15 ay boyunca aynı kıyafetleri giydim. Çıktığımda kolları yırtılmıştı. Pislikten bitlenmiştik. Vücudumuzda yaralar çıkmaya başlamıştı pislikten. Çıktığımda 20 kilo vermiştim” ifadelerini kullandı.  

Zulüm merkezlerinde baskıya maruz kalan 43 yaşındaki Kazakistan vatandaşı Ömer Bekali de bir toplantı için gittiği Urumçi’de anne babasını ziyaret ettikten sonra polis tarafından kelepçelenip başına siyah çuval geçirilerek gözaltına alındı.

Pasaport, kimlik ve cüzdanına el konularak DNA testinden geçirilen Bekali, toplama kampında yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Domuz eti yemeyi, Çince konuşmayı ya da onların Çin Komünist propaganda şarkılarını okumayı reddediyorsanız, üç, dört polis dövdükten sonra 24 saat aç karna duvara bakıp duracaksınız. İkinci olarak 24 saat oturacaksınız. Üçüncü olarak elinizi arkadan kelepçelenerek karanlık odada 24 saat kalacaksınız. Dördüncüsü yaz aylarında sadece iç çamaşırınızı giyerek sıcak taşın üstünde duracaksınız, kış aylarında çıplak ayak buzun üstünde duracaksınız. Beşinci olarak ise su hapsi cezası verilir. Su hapsi demek bazen dizinize kadar bazen onun yukarısına kadar suyun içinde duracaksınız demektir.”

Toplama kampındaki hayatı “Akıl almaz bir hayattır, oradakilerin hepsi ölümü beklemektedir” diyerek anlatan Bekali, içerideki şartları şöyle anlatıyor:

Çok soğuk, güneşi göremiyorsunuz. Banyo yapma imkanı yok, tuvaleti istediğiniz zaman kullanamıyorsunuz, onların izin verdiği zaman gidersiniz, altınıza yapsanız da umurlarında değil. Her ay kan alınıyor, bilmediğiniz ilaçları içmeğe mecbur kalıyorsunuz. Orada insanlık dışı, vahşi işkenceler yapılıyor. Etnik temizlik yapılıyor. Hiç kimseye söyleyemediğim hikâyeler var, bunu size de söyleyemem çünkü siz de benim can güvenliğime garanti olamayacaksınız. Toplama kampında şahit olduğum ama söyleyemediğim vahşeti ancak benim ve ailemin güvenliğinden emin olduğum zaman söyleyebilirim.

 

Türk Dünyası Haberleri

TÜRK'ÜN NARDUGANI KUTLU OLSUN! 
DOĞU TÜRKİSTAN’DAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ!
İlk Türk cumhuriyetleri
Iğdır'daki Derneklerden SOCAR'a Yönelik Eleştirilere Tepki
Sürgünde Bir Alperen: İsa Yusuf Alptekin paneli gerçekleşecek