CHP yönetimine zor sorular

Kayyum belediye Diyarbakır’da Şeyh Sait Bulvarı inşa ediyor, CHP’den çıt yok…

Soralım o zaman: Menemen’de belediye, bir caddeye Kubilay’ın başını vücudundan ayıran Derviş Mehmet’in ismini verseydi, CHP yönetimi yine böyle sessiz kalır mıydı? Veya Konya Büyükşehir Belediyesi bir bulvara, Millî Mücadele’ye başkaldırmış Delibaş Mehmet ismini koysa kıyameti koparmaz mıydı?

Daha önce İskilipli Atıf’ın isminin bir devlet yurduna verilmesi ve mezarı başında başta vali olmak üzere kamu görevlilerince anılması, CHP tarafından çok sert tepkiyle karşılanmıştı…

CHP yönetiminin bu hassasiyeti, söz konusu Şeyh Sait veya Seyit Rıza olunca neden anlamlı bir suskunluğa dönüşüyor? CHP yönetimin gözünde, bir isyancıyı diğer isyancıdan üstün veya dokunulmaz kılan nedir? Atatürk’ün kurduğu parti, Atatürk’ün düşmanlarını neye göre kategorize ediyor?

Günlerdir Şeyh Sait Bulvarı konuşulurken, bir tek parti yöneticisinin, bir tek milletvekilinin, bir tek belediye başkanının ağzını açmamasının sırrı ne olabilir?

Aslında bu soruların cevaplarını herkes biliyor… Bugünkü CHP ile HEDEP’i yönetenler, ideolojik köken olarak akrabadır… Ayrıca CHP, PKK’nın kontrol ettiği oy havzasını, ‘Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti hatırı’na asla riske edemez… Çünkü diğer hatır çok daha büyüktür!..

***

Bütün bunlar aynı zamanda İYİ Parti’nin CHP’yle ittifakı bozmuş olmasının ne kadar hayati olduğunu vurguluyor… Aradaki bu korkunç farka rağmen sürdürülen ittifakın günahlarının bedeli İYİ Parti’nin üzerine kalıyordu… Ne zaman hedefe koşmaya kalksa, ‘PKK/HDP’yle iş birliği iftirası’ ensesinden çekiştiriyordu…

İYİ Parti’nin sıkıştığı o dar alandan çıkıp çok daha büyük toplumsal kesimlerle buluşmasının yolu ‘kendi’ olmaktan geçiyordu… Başkalarının günahlarının bedelini ödeyerek daha fazla büyüyemezdi… Bu anlamda, CHP’yi kendi günahlarıyla baş başa bıraktı ve ‘Üçüncü yol’ hedefine uygun davrandı…

Sadece Şeyh Sait meselesindeki tavır farkı bile, bu ayrılığın ne kadar meşru ve İYİ Parti için ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor… Anlaşılıyor ki, İYİ Parti, GİK’te, 81 ilde kendi adayını çıkarma kararı verdiği gün, sadece önümüzdeki seçimlerde nasıl davranılacağını değil, ‘bağımsız bir parti’ olup olmadığını da oylamış oldu aslında…

Onu bağımsız görmek istemeyenler rahatsız oldular sonuçla birlikte… Bütün güçleriyle birlikte saldırıyorlar, hakaret ediyorlar parti yönetimine… Öyle ya İYİ Parti, CHP’yle aynı bünyede simbiyotik ilişki yaşayan, diğerine bağımlı bir nevi siyasî canlı türü olarak var olmalıydı!..

İYİ Parti, doğal seçmen havzasına yürüme kararı vererek ‘üçüncü yol’da doğru olanı yaptı… PKK gölgesine ilişkin propaganda yüzünden haksızlıkla kapanan kapılara… Cumhur İttifakı’ndan soğumuş ama gidecek yeri olmadığı için kırgın bekleyen seçmene… Paylaştığı asgari müştereği fazla olup da ideolojik gerekçelerle uzak duran kitlelere…

***

Yeni CHP yönetimi onlarca yıllık yenilgi zincirinin sebebi olarak ‘HEDEP tabanına uzaklığı’ görmüş olmalı ki, tedaviyi ve iktidar yolunu burada arıyor… Dolayısıyla Şeyh Sait’i, Seyit Rıza’yı ‘sessizlik’le onaylamak da, kameralar önünde ayrılıkçı eli öpmek de, devlete ve ordusuna iftiracılara açıktan destek de, bebek katilinin propagandasını yapanları makam sahibi etmek de rutin bir göreve dönüşüyor!..

Bizlere ters gelse de, bu durum, kendileri açısından uygun bir strateji olabilir ama İYİ Parti’yi bu gayya kuyusunda tutmaya çalışmak, tutamayınca da gazetelerde, televizyonlarda, sosyal medyada ‘ikinci ağızlar’ aracılığıyla aşağılamak neyin nesi?

***

Uzun lafa gerek yoktu aslında… Kayyum belediye Diyarbakır’da Şeyh Sait Bulvarı inşa ediyor, CHP’den çıt yok… “Aman HEDEP tabanını incitmeyelim” düşüncesiyle, koltuk koruma sinsiliği birleşince demek böyle oluyor ha!.. Kim takar artık cumhuriyeti de kurucu milliyetçiliği de değil mi?

Bundan daha iyi özet mi olur?

Servet AVCI / Yeniçağ

Medya Haberleri

Türk giderse Kürt ve İslam kalır mı?
Devlet Adamı Böyle Bakardı
Elektronik meydan demokrasisi
YouTube Abone Satın Almanın Etkileşim ve Görünürlük Üzerindeki Etkisi 
Kırmızıda durulur mu!