Cengiz Aytmatov
Türk dünyasının ortak değeri olan ve eserleriyle tüm dünyaya Türk kültür zenginliğini tanıtan Cengiz Aytmatov, ölümünün 12. yılında anılıyor.
Sovyet Kırgız edebiyatçı, gazeteci, çevirmen, diplomat ve siyasetçi. Türk dünyasının ünlü yazarlarındandır. Dünya edebiyatında tartışılmaz bir yere sahip kitaplarıyla Türk kültür zenginliğini bütün dünyaya tanıtmıştır. 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan’daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Torekul Aytmatov, Sovyet Kırgızistan’ında seçkin devlet adamı idi, ancak 1937’de tutuklandı ve 1938’de kurşuna dizildi. Tatar kızı olan annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva tiyatro aktrisiydi.
Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasî sistemle, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü II. Dünya Savaşı’nın SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı.
Köyünden, Kazakistan’a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu’nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan’ın başkenti olan Bişkek’e giderek burada Frunze Tarım Enstitüsü’nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova’da okudu.
Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği’ne üye kabul edildi. 1963’te Lenin Ödülü’nü aldı. Eserleri yüz elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1990-1994 yıllarında Sovyetler Birliğini ve Rusya’yı, sonra ise 2008 yılına kadar Kırgızistan’ı büyükelçi olarak temsil etti.
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya’nın Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da 16 Mayıs 2008 rahatsızlandı ve böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya’ya getirildi. Almanya’nın Nürnberg kentindeki Klinikum Nord’da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girdi.10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg’de hayatını yitirdi.
ESERLERİ
II. Dünya Savaşı sonrası yazarları arasında yer alan Aytmatov, Cemile’den önce birkaç kısa hikâye ve Yüzyüze’yi yazdı. Ancak yazarın kendini kanıtlamasını sağlayan kitap Cemile oldu; Louis Aragon Cemile’yi “dünyanın en güzel aşk hikâyesi” olarak tanımlamıştır.
Eserlerinde mitoloji ye oldukça yakın durdu; ancak onunki antik anlamından farklı olarak mitolojiyi çağdaş bir zeminde sentezlemek ve yeniden yaratmaktı. Eserlerinde mitlere, efsanelere ve halk hikâyelerine göndermeler yapmıştır. 1966’dan sonra eserlerini hep Rusça kaleme almıştır. Eserleri 176 dile çevrilmiştir.
Romancılığı
Cengiz Aytmatov, “Dişi Kurdun Rüyaları” ve “Elveda Gülsarı” romanlarında, yalnız insanların değil, hayvanların da psikolojisini başarıyla anlatmıştır. Romanlarında kurt ve at gibi hayvanlara da yer vermiş, onlara insani özellikler atfetmiş ve bunda da başarılı olmuş dünyadaki sayılı yazarlardan biridir.
Siyasî yaşantısı
Cengiz Aytmatov; edebi çalışmalarına ek olarak, Avrupa Birliği, NATO, UNESCO ve Benelüks ülkelerinin Kırgız delegeliğini üstlenmiştir. Ayrıca Kırgızistan Dışişleri eski Bakanı Askar Aytmatov’un babasıdır.
Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (Son romanı – 2007)
Darağacı – Dişi kurdun Rüyaları (, 1988)
Gün Olur Asra Bedel ,(Kırgız Türkçesi ),(Rusça И дольше века длится день, 1980),
Fuji-Yama (Восхождение на Фудзияму, Fuji Dağının Tepesi 1973)
Beyaz Gemi (Kırgız Türkçesi, Ак кеме : Ak Keme) (RusçaБелый пароход, 1973)
Selvi Boylum Al Yazmalım , (1963)
Elveda Gülsarı (Прощай, Гульсары, 1963)
Dağlar ve Steplerden Masallar (Повести гор и степей, 1963)
İlk Öğretmenim (Первый учитель, 1962)
Cemile (Kırgız Türkçesi Жамийла, Rusça Джамиля, 1958)
Yüzyüze (Лицом к лицу, 1957)
Zorlu Geçit (1956)
Toprak Ana (1963)
Cengiz Han’a Küsen Bulut (1990)
Çocukluğum
Kızıl Elma (1964) (Hikâye)
İlk Turnalar
Elveda Gülsarı (1963)
Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
Sultan Murat
Dişi Kurdun Rüyaları (1986)
Kassandra Damgası (1995)
Ödülleri
Altın Yürek Edebiyat Ödülü (2007)
1963 Lenin Ödülü (Toprak Ana adlı romanı ile)
Hamdullah Suphi Tanrıöver
İstiklâl Marşı'nı TBMM'nde ilk kez okuyan Hamdullah Suphi Tanrıöver, vefatının 55'inci yılında anılıyor. 1885'te İstanbul'da dünyaya gelen Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ayasofya Rüşdiyesi'nde, Darülmuallim'inde ve Darülfünun Edebiyat Fakültesi'nde çeşitli dersler verdi. Fecri Ati topluluğu içinde şair ve eleştirmen olarak yer aldı.
Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti, Türk Ocağı ve Türk Bilgi Derneği gibi kuruluşların faaliyetlerine katılan, Türk ocaklarının başkanlığını yapan Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali nedeniyle İstanbul'da düzenlenen protesto mitinglerindeki konuşmalarıyla dikkati çekti.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nde Saruhan milletvekili olarak görev yapan Hamdullah Suphi Tanrıöver, İstanbul'un işgali ve Türk ocaklarının kapatılması üzerine Ankara'ya giderek Milli Mücadele'ye katıldı. Tanrıöver, Antalya mebusu olarak 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi ve aynı yıl Maarif vekilliğine getirildi. Matbuat ve İstihbarat umum müdürlüğü görevlerini de üstlenen Hamdullah Suphi Tanrıöver, ayrıca İstanbul matbuatına karşı Milli Mücadele'yi savunan yazılar yazdı.
Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklâl Marşı'nın TBMM'de milli marş olarak kabul edilmesi için büyük çaba sarf eden Hamdullah Suphi Tanrıöver, mücadeleci tavrı ve hitabetiyle önem kazandı.
Farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da Büyük Millet Meclisi'nde Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif Ersoy'un hatiplik ve şairlik yönünü yakinen bilen ve takdir eden Hamdullah Suphi Tanrıöver, ünlü şairin neden yarışmaya katılmadığını o dönem soruşturmuş ve şairin Milli Marş için yarışmaya ödül koyulması nedeniyle katılmadığını öğrenerek, kendisine mektupla bir ricada bulunmuştu.
Büyük Millet Meclisi'nin ikinci yasama yılının açılış gününde Hamdullah Suphi Tanrıöver, bu durumu genel kurul salonunda diğer mebuslarla şu şekilde paylaşmıştı; "Arkadaşlar, hatırlarsınız Maarif Vekaleti son mücadelemizin ruhunu terennüm edecek bir marş için şairlerimize müracaat etmiştir. Birçok şiirler geldi. Arada yedi tanesi en fazla evsafı ha'iz olarak görülmüş ve ayrılmıştır. Yalnız vekalet yapmış olduğu tedkikatta fevkalade kuvvetli bir şiir aramak lüzumunu hissettiği için ben şahsen Mehmet Akif Beyefendi'ye müracaat ettim ve kendilerinin de bir şiir yazmalarını rica ettim. Kendileri çok asil bir endişe ile tereddüd gösterdiler. Bilirsiniz ki bu şiirler için bir ikramiye vaat edilmiştir. Halbuki bunu kendi isimlerine takrib etmek arzusunda bulunmadıklarını ve bundan çekindiklerini izhar ettiler. Ben şahsen müracaat ettim. Lazım gelen tedabiri alırız ve icabeden ilanı yaparız dedim. Bu şartla büyük dini şairimiz bize fevkalade nefis bir şiir gönderdiler. Diğer altı şiirle beraber nazarı tetkikinize arz edeceğiz. İntihab size aittir. Arkadaşlar reyimi ihsas ediyorum. Beğenmek, takdir etmek hususunda ha'iz-i hürriyetim. İntihabımı yapmışım, fakat sizin intihabınız benim intihabımı nakşedebilir. Arkadaşlar bu size aittir efendim.
Bu konuşmasının ardından çok duygulu bir şekilde Meclis kürsüsünde ilk kez ve üst üste 4 defa okuyan Hamdullah Suphi Tanrıöver, şiiri Anadolu mücadelesinin önemli bir simgesi olarak gördü. Hitabetiyle şöhret bulan, halk arasında ve meclis ortamında yaptığı etkili konuşmalarıyla 'Milli Hatip' ve 'Cumhuriyet Hatibi' olarak anılan Tanrıöver, 1923'te ikinci Meclise İstanbul milletvekili olarak girdi.
Cumhuriyet'ten sonraki yıllarda yeni Türkiye'yi ve Cumhuriyet inkılaplarını öven konuşmalarıyla halk üzerinde etkili olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1925'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki görüşmeler sırasında tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair kanuna da itiraz etti.
İstanbul'da Türk Ocakları'nı tekrar faaliyete geçiren ve Etnografya Müzesi'ni kuran Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1931-1943 yılları arasında Bükreş'te büyükelçilik yaptı. Tanrıöver, 1944'te Mersin'den 7'nci dönem, 1946'da İstanbul'dan 8'inci dönem milletvekili seçildi, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız Manisa milletvekili, 1954'te ise İstanbul milletvekili oldu. Hürriyet Partisi adayı olarak 1957'de girdiği seçimi kaybeden Tanrıöver, siyasetten ayrılıp Horhor'daki Suphi Paşa Konağı'na çekildi.
Şiir, hikâye, makale ve edebi tenkitleri çeşitli mecmualarda yayımlanan Hamdullah Suphi Tanrıöver, çoğu aşk ve tabiat konulu şiirler yazdı. 'İslam Birliğinin Geçirdiği Safhalar', 'Sanat ve İstiklâlimiz', 'Bugünkü Tehlikeler ve Halk Önderleri', 'Milliyet Düsturları', 'Sovyet Rejimi ve Arap Birliğ Hakkında Tarihi Mütalaalar' başlıklı yazı ve konuşmaları bulunan Tanrıöver, Haçlıların parçalayıp yutmaya çalıştığı son Türk yurdunun Anadolu olduğunu, Anadolu'yu ayakta tutacak tek yolun ise milli kültür olduğunu savundu.
Hamdullah Suphi Tanrıöver, 'Toplu İğne', 'Yutmaz', 'Hasad', 'Keçiboynuzu', 'İstanbulin' ve 'Münekkid' gibi takma adlarla yayımladığı manzume ve yazılarda mizaha olan yatkınlığını gösterdi. "Namık Kemal Bey Magosa'da", "La question armenienne et un point de vue Turque", "Dağ Yolu", "Günebakan" ve "Anadolu Milli Mücadelesi" eserlerini yazan ve milli edebiyat akımı içinde yer alan şair, aruzu terk edip hece vezniyle ve sade bir dil kullandığı şiirler de kaleme aldı. Eserlerinden 'Dağ Yolu' yeni harflerle ve "Günebakan" açıklayıcı notlarla tekrar yayımlandı.
İstanbul'da 10 Haziran 1966'da 81 yaşındayken vefat eden Osmanlı Devleti'nin son döneminde yetişmiş önemli bir şahsiyet olan Hamdullah Suphi Tanrıöver'in cenazesi, Merkezefendi'deki aile kabristanında toprağa verildi.