Tarihin ve özellikle Türklerin kaderini yakından ilgilendiren I. Dünya Harbinin en önemli savaşları, bu yıl 100. yılını idrak ettiğimiz, Çanakkale Savaşlarıdır. Çünkü, bu savaşlarda dünyanın en güçlü orduları, en modern silahlarıyla Çanakkale Boğazı’ndan geçip, dönemin “Hasta adam”ı Osmanlı İmparatorluğunu tarih sahnesinden silmek istediler. Fakat, bu savaş, güçlülerin zaferiyle değil, hezimetiyle sonuçlanmıştır. Çünkü, Çanakkale Savaşları, beklenmeyen bir direniş ve kahramanlık gösteren Türk ordusunun zaferiyle noktalanmıştır.
Bu zafer, Osmanlı İmparatorluğunun son zaferidir. Bu zafer, I. Dünya Harbinin kaderini değiştirmiş ve uzamasına yol açmış, dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğunun da ömrünü uzatmıştır. Bu zaferle Türk milleti ve Türk ordusu yeniden özgüvenini kazanmıştır. Daha da önemlisi, Türk milleti bu zafer sayesinde, bağımsızlığı ve egemenliği tehlikeye girdiğinde, millî mücadeleyi başlatan ve zafere ulaştıran, yeni Türk devletini kuran önderle, Mustafa Kemal Atatürk’le buluşturmuştur.
Bu zaferin, milletimiz açısından en acı yanı, bu savaşlarda çok sayıda aydınımızı şehit vermemizdir. Binlerce üniversite ve lise öğrencisini Çanakkale Savaşlarında kaybettik. Bu savaşlara başta İstanbul Erkek L, Vefa, Kabataş Erkek, Galatasaray, Erzurum, Edirne, Konya, Kastamonu, Kayseri ve Sivas Liseleri olmak üzere o zamanki liselerin son sınıf öğrencileri ve İstanbul Darülfünunu(Üniversitesi) öğrencileri bu savaşlara gönüllü olarak katıldılar. Çoğu şehit oldu, geri kalanlar da yaralandı. İşte İstanbul Erkek Lisesinin “Sarı Siyah” renkleri de, Çanakkale’de şehit düşen öğrencilerinin, bugünkü kardeşlerine armağanıdır.
Yıl 1915… I. Dünya Harbi başlayalı bir yıl olmuş. Düşman donanması Çanakkale’yi geçip İstanbul’a ulaşmak ve Osmanlı İmparatorluğuna son vermek istiyor. Türk ordusu ve özellikle topçusu kahramanca savaşıyor ve düşman donanmasına oldukça büyük zararlar veriyor. Çanakkale’yi denizden geçemeyeceğini anlayan düşman, bu defa da kara savaşıyla Gelibolu’dan İstanbul’a geçmek istiyor. Kara savaşları da çok kanlı başlıyor. Çanakkale’de asker ihtiyacı doğuyor. Gönüllü olmak koşuluyla lise ve üniversite öğrencilerini askere çağırıyorlar.
11 Mayıs 1915’te binlerce lise ve üniversite öğrencisi İstanbul’un Beyazıt Meydanında toplanıyor. Harbiye Nâzırı Enver Paşa gençlere şöyle sesleniyor: “Vatan elden gidiyor. Vatanın geleceği Çanakkale Savaşı’na bağlı. Binlerce askere ihtiyaç var. Eli silah tutan gençler gönüllü olarak silâh altına alınacaklar”. Ortalığı büyük bir heyecan dalgası sarıyor. Başta tıbbiyeli gençler olmak üzere üniversiteli gençlerin çoğu, zaten askere alınmışlardır. Şimdi de 20 yaşın altındaki liseli gençler askere çağrılmaktadır.
Balkan faciasını yaşayan milletin yüreği yaralıdır. Meydandaki lise öğrencilerinin yürekleri, vatan ve millet aşkıyla çarpmaktadır ve her vatan evladı gibi cepheye koşmak için can atmaktadırlar. Ancak 1909-1914 Askerî Mükellefiyet Kanunu’na göre, Sultaniye(Lise) öğrencileri askere alınamaz. Ama hiçbiri kanun dinlemez ve gönüllü asker olarak isimlerini yazdırmak için kuyruğa girerler. Yazım kuyruğunda çok küçük yaşta, henüz bıyıkları terlememiş gençler, öğrenciler de vardır. Bu gönüllü ordusuna katılanların 50’si, İstanbul Erkek Lisesi’nin son sınıf öğrencileridir. Onlar da vatan savunmasına katılmak, Çanakkale’de savaşıp, düşmanı yurttan kovmak için isimlerini yazdırırlar.
Üniversiteli gençler ve liseli öğrencilerden oluşan bu gönüllüler, Halıcıoğlu’ndaki karargâhta birkaç günlük silah tutma ve ateş etme eğitimine tabi tutulurlar. Sonra 9 bin kişilik İstanbul Alayına katılarak cepheye gönderilirler. Çanakkale’ye varan çoğu bıyığı terlememiş liseli gençler 2. Tümene katılırlar. Kabatepe bölgesinde dar bir tepeye yerleştirilirler. Cephedeki askerler o kadar kalabalıktır ki, siperlerde adeta üst üste yığınak halindedirler. Tümenin başındaki Yarbay Hasan Bey üstlerine, ”Bunlar daha yeni geldiler, biraz cepheyi tanısınlar, sabah çatışmalara girsinler” der, fakat sözünü dinletemez. 18 Mayıs 1915’i 19 Mayıs 1915’e bağlayan gece, cephede heyecan doruk noktasındadır. Yapılan plana göre, düşman mevzilerine ani ve sessizce saldırılacak, düşman gafil avlanıp yok edilecektir. Bu nedenle saldırı, marş söylenmeyerek ve borazan çalınmayarak sessizce yapılacaktır.
Saat 03.30’da hücum emri verildiğinde heyecanlanan ve coşan gençler, marşlarla hücuma geçerler. Halbuki düşman, gündüzden keşif uçaklarıyla böyle bir hazırlığın yapıldığını tespit etmiş, gerekli bilgileri toplamıştı. Böylece koca tümen tuzağa düşer, düşmanın makineli (mitralyöz) ateşiyle gençlerden binlercesi hücum anında yere yıkılır. Anzaklarla yapılan bu iki saatlik çatışmada binlerce şehit verilir. 2. Tümenin bazı alaylarının yer aldığı cephenin uzunluğu 600 metre olup, her 15 cm’ye bir asker düşmektedir. Düşmanın bu saldırısında her bir Türk askerine 95 mermi isabet eder. 2. Tümenden geriye dönen olmaz.
Çanakkale Savaşı’nın en kanlı anlarından biri, bu an olur. Bu nedenle bu bölgeye “Kanlısırt” adı verilir. Böylece eğitimli binlerce genç, cepheye gittikten bir gün sonra şehit olurlar. Bu saldırıda şehit düşen binlerce gencin 50’si, çoğu henüz bıyıkları terlememiş olan 16-17 yaşlarındaki İstanbul Erkek Lisesinin son sınıf öğrencileridir. General Liman Von Sanders’in yanlış savaş taktiği, sürekli taarruz istemesi, gençlerin erkenden şehit olmalarına sebep olur. 1915’te Tıbbiyeli öğrencilerin hepsi ve lise son sınıf öğrencilerinin çoğu askere gider ve şehit olurlar. Savaş bitinceye kadar Tıbbiye ve öğrencileri savaşa katılan liseler mezun vermez.
1911’den itibaren devlet savaş içindeydi. Savaş yıllarında İstanbul’un her okulunun bir bölümü hastane olarak ayrılmıştı. Bunun için de bu bölüm, hayatın rengi kabul edilen sarı renge boyanırdı. İstanbul Erkek Lisesi (İstanbul Sultanisi) I. Dünya Savaşının başlaması ile 1914 yılında, Karaköy’de bulunan Saint Benoit Fransız Lisesi binalarına nakledildi. Zira savaş halinde bulunulan Fransa’nın denetiminde bulunan okullar kapatılmış ve buralarda görev yapmakta olan çoğunluğu din görevlisi Fransız öğretmenler yurtdışına çıkarılmışlardı. Kapatılmış olan Fransız okulları da genellikle okul ya da hastane olarak kullanılıyordu. İstanbul Sultanisi’nin de bir bölümü hastane olarak ayrılmış ve sarıya boyanmıştı. Lisenin 50 öğrencisinin şehit olduğu haberi okula ulaşınca, okul yasa büründü ve geride kalan öğrenciler, ağabeylerinin anısına okulun bütün kapı ve pervazlarını matem rengi siyaha boyadılar. Artık o günden itibaren “sarı-siyah” İstanbul Erkek Lisesi’nin simgesi oldu. 4 Ocak 1926 tarihinde de Kemal Halim Gürgen’in girişimleriyle kurulan İstanbulspor da, okulun renklerini kendi rengi olarak benimsedi.
Bugün İstanbul Erkek Lisesi’nin tarihi binasındaki(Düyun-ı Umumiye) tarihi saatler, 50 İstanbul Erkek Liseli şehidin şehadet saati olan 03.30’da duruyor. Her yıl Hazırlık Sınıfına giren en genç İstanbul Erkek Liseliler, velileri, öğretmenleri, mezun ağabey ve ablaları, Sarı siyah camianın kuruluşlarının temsilcileri ile 18 Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece saat 03.30’da Çanakkale’de Kanlısırt’a giderek, bu vatanın bağımsızlığı için şehit düşen ağabeylerinin hatıralarını yad ederler. Bu davranışlarıyla onları asla unutmayacaklarını ve aynı ideallerle vatanlarına sahip çıkacaklarını bir defa daha ortaya koyarlar. Ağabeylerini severek cepheye koşturan “Çanakkale ruhu”na sahip olduklarını en veciz bir biçimde ifade ederler.
Sarı siyahlılar, bugün de, Çanakkale ruhundan bir Millî Mücadele ruhu yaratan ve onu da modern Türkiye Cumhuriyeti ile taçlandıran Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden güç ve ilham alarak, çağdaş uygarlık yolundaki büyük yürüyüşlerini sürdürmektedirler. Bize canları ve kanları pahasına bu kutsal vatanı armağan eden başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Sakin ÖNER - AKİSHABER ÖZEL