1940'ta Erzincan'da dünyaya geldi. 16 yaşında Cumhuriyet Dönemi’nin en ünlü türkü derleyicisi olan Muzaffer Sarısözen'le tanıştı. Ankara Radyosu Yurttan Sesler programıyla sanat dünyasına adım attı. Belli bir süre Milli Eğitim Bakanlığı Film Radyo Televizyon Merkezi'nde çalıştı. 1966'da 'yetişmiş saz sanatçısı' olarak Ankara Radyosu'nda çalışmaya başladı.
Özellikle Denizli yöresinin türkülerini, sesi ve sazı ile mikrofonlara taşıdı. Çalıp söylediği Ege türküleri kadar, taklit yeteneği, şovmenliği, fıkraları ve mahalli Denizli şivesiyle folklara zenginlik kattı.
1960'larda sahneye de çıkan sanatçı, 1973'ten itibaren sistemli şekilde İzmir Fuar'ında sahne aldı. Başta Zeki Müren olmak üzere pek çok ünlüyle aynı sahneyi paylaştı. Bir Yeşilçam filminde başrolde oynadı. TRT'de, tarıma ve çocuklara yönelik programlarda yer aldı. Kültür Bakanlığı Halk Müziği Geliştirme Merkezi'nde (Hagem) Repertuvar Kurulu üyeliği yaptı. Son televizyon programı ise TRT-1'deki 'Türk Halk Müziği İstekleri' oldu.
Radyo oyunlarında ve tiyatrolarında roller alan Özay Gönlüm, radyo ve TV'lerde yayınlanan 'Nineden Mektuplar' tiplemesiyle çok sevildi. 'Çöz de Al Mustafa Ali' türküsünü, 'Fişini de Al Mustafa Ali' diye seslendirerek halkı fiş toplamaya davet etti.
Avrupa, ABD, Avustralya, Çin ve Hindistan'da konserler veren Özay Gönlüm, Kütahya ve Denizli başta olmak üzere 3400'den fazla türkü derledi. Özellikle, 'Denizli'nin Horozları' (Çil Horoz), 'Çöz de Al Mustafa Ali', 'Asmam Çardaktan', 'Cemile'min Gezdiği Dağlar Meşeli', 'Osmanım'ın Mendili', 'Evlerinin Önü Bulgur Kazanı', 'Şu Dağlar Tepe Tepe' türküleriyle tanınıyordu.
Türküleriyle 34 yıldır gönülleri fetheden Özay Gönlüm, 2 yıl akciğerler rahatsızlığıyla yaşadı.Ankara Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'ne tedavi amacıyla yattı. Ancak hastalığa yenik düşerek 2 Mart 2000'de hayata gözlerini yumdu.
Özay Gönlüm, peruk saçı, şık takım elbisesi ve yeleği, kolunda tesbihi, sazının altında bacağına serili mendili, ayağında çizmesi ile Ege yöresinden derlediği türküleri ama illa ki de “Ninenin Mektupları” ile tanıdı.
NİNENİN MEKTUBU
Amanın yavrım,
Ben öyle duyuyom, o gocuman memleketlerde cicili bicili, boyalı moyalı,
şıngırdak fıngırdak, kirpikleri takma, saçları sokma, onlan bunlan düşüp
kalkma, gözleri elde, etekleri belde, artanı da yerde, sıska mıska, şıbıldak
gibi bazı, çirkin mirkin hanımlar, gızlar oluveriyormuş. Amanın onlara
tutuluveren de, yanıveren de deme yavrım. Alceen gızın soyu sopu belli, saçı
sırma telli, eline el değmemiş, kötü süt emmemiş, sevisi derinde, eti butu
yerinde olmalı. Dizine otutturuverdin mi kucağın dolmalı, domuz hem evlenince
pazara kadar değil, mezara kadar varmalı. Ee hanım dediğini de alaya kattın
mı, koluna taktın mı yakışmalı, duvara attın mı yapışmalı. Bu sözlerimi eyi
dinle bakem, bi kulağından sok da öte kulağını tıka, çıkıvermesin len. Senin
nazlı Eminen ne güne duruyo?
Geçenlerde ekmek ediyodum. Açcık hamurum kaldıydı. Emine gelivedi.
“Koley gelsin ninem” deye artanını da o edivedi sağolsun. Maşallah bi olmuş
hopur hopur. Dilim dağı taşı gırkbin kere maşallah. Amanın, artanını da o
ediverdikten sonra iki süpürgü çalıvedi avluya, malların altlarını kürüyüvedi.
Ben de ah benim ak topanım, gövercinim, kalem kaşlım, nazlı gülüm, mor
zümbülüm, al bürgülüm, bol görgülüm, naha Alah seni allı başlı gelinler
edivesin, muradına er, gonca güller der, naha evlerine sarı sarı buğdeyler
yağıvesin deye dualar edivedim. Giderken de senin hesabiyetine şööle “e
gelinim olmecen mi len?”. Sarmeştim de iki yaneceğinden şappudu şuppudu
öpüvediydim. Amanin misler gibi kokuyo len. Ee öpmek filan deyince o gül yüzün
gülüyo de mi? Seni gavurun piçi seni! Emi güzel yavrım, yokluğun köz oluyo
yüreğimde.
Dün akşamüstü kırmızı fistanımı geydim de şööle cami duvarına doğru
yukarı çıkıyodum. Elimi ardıma kodum. Bizim Zartlak Osman pencereyi açmış,
bende şööle oturdum. Bi de iradyoyu sonuna kadar açtıttırmış da havaları
dinliyon deyyodum. Beni görüvedi, “ninee!” dedi. “Eeey!” dedim. “Gel de bi
açcık oynayıvee” dedi. “Beni mi deyyon ay oğlum” dedim. “Heee” dedi. “Uleen”
dedim, “benden geçti gari a yavrim. Sen o karını, Gıygıdı İbram’ın gızını bi
cıscıbıldak soy, köyün delikanlılarını ünle, onların garşısında böyle şakkıdı
şukkudu bi oynatıve!”. İyi dememiş miyim len? Sen olmayınca yokluğun köz oluyo
yüreciğimde. Gel gari yavrım. Yollara bakıttırma, gözümüzden yaş akıttırma.
Gel gari yavrım, gel gari! He hey.
Yazan: Özay Gönlüm
Filmleri :
1986 – Düğüm
En Tanınmış Türküleri Arasında Aşağıdakiler Sayılabilir:
Elif dedim be dedim
Evlerinin önü bulgur kazanı
Arabaya taş koydum
Asmam çardaktan
Denizli’nin horozları
Ninenin mektubu
Çil Horoz
Çöz de al Mıstıvali
Cemilemin gezdiği dağlar meşeli
Tepsi tepsi fındıklar
Sobalarında kuru da meşe yanıyor
Karahisar kalesi
Hatçam çıkmış gül dalına
Dağların başındayım
Elindedir bağlama
Gıcır gıcır gelir yarın kağnısı
Manisayla Bergamanın arası
Onikidir şu Burdur’un dermeni
Hıkkıdık duttu beni
Evren köy
İki keklik
Gımıldanıver
Bağlamamın Dügümü