Türkiye Barolar Birliği’nin geçmişteki duruşundan ve Türk Tabipleri Birliği’nin “Zeytin Dalı Harekâtı” ile ilgili olarak bildirisinden rahatsız olan siyasi iktidarın öfke ile bu iki meslek birliğinin isimlerindeki “Türkiye” ve “Türk” sözcüklerinin çıkarılması ve kurumsal yapılarının değiştirilmesi son derece yanlıştır.
Türkiye, içeride PKK Terörü ile dışarıda da Suriye’de Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı Harekâtı” ile uğraşırken, milli birlik ve beraberliğin en güçlü olması gerektiği bir dönemde, iki büyük meslek birliğinin ismindeki “Türkiye” ve “Türk” sözcüklerinin çıkarılması, milli hassasiyetleri büyük ölçüde rencide edecektir. Bu tutum meslek birlikleri arasında da büyük bir bölünmeye yol açacaktır. Birçok meslek birliği ve sendikanın isminde “Türkiye” ve “Türk” sözcüğü bulunmaktadır. Mesela, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Eczacılar Birliği, Türkiye Noterler Birliği, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ve Türk Eğitim Sendikası’nı bu kuruluşlara örnek gösterebiliriz. Acaba iktidar, bu kuruluşların ismindeki “Türkiye” ve “Türk” sözcüğünü kaldıracak mı? Kaldırılması toplumdaki tepkiyi daha da arttıracaktır. Kalması ise bu kuruluşları, adında “Türkiye” ve “Türk” olan kuruluşlar ve olmayan kuruluşlar olarak ikiye ayıracaktır. Türkiye Barolar Birliği de, Türk Tabipleri Birliği de birer yasa ile kurulmuş olup, meslek mensuplarının tamamını bünyesinde barındırmaktadır. Hükümet bu yasaları değiştirip, bu kuruluşları parçalı bir yapıya yöneltmek istiyor. Bu düzenleme, avukatları ve doktorları “siyasi, etnik, dini ve ideolojik” görüşlere göre küçük birlikler halinde teşkilatlanmaya götürecektir. Bu da, bu meslek gruplarının toplumdaki etkinliklerini iyice azaltacaktır.
Meslek birliklerindeki bölünmenin faturasını 12 Eylül 1980 öncesinde çok acı olaylar yaşayarak öğrendik. Kuruluşların yöneticilerinin konuşmaları, bildirileri ve eylemlerinden rahatsız olarak, isimlerini değiştirmek, yapılarını bozmak veya kapatmak son derece yanlıştır. Suçlular hukuk yoluyla yargılanır ve suçlu oldukları kesinleşince cezalandırılır. Ama o kurumların adı ve yapısı değiştirilmez. Bu yola geçmişte de çok rastladık. Bünyesinde rahatsızlık görülen kurumlarda suçluların cezalandırılması yerine, o kurum ve kuruluş ya kapatıldı ya da devredildi. Mesela Köy Enstitüleri, Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okullarının kapatılması, bunun en güzel örneğidir. Bir taraftan milliyetçi bir tavır sergilerken, diğer taraftan bazı kuruluşlardan “Türkiye” ve “Türk” sözcüklerinin kaldırılması son derece sakıncalıdır. Meslek kuruluşlarının bir kısmında bu kelimeler kaldırılırken, bir kısmında bırakılması, ciddi bir bölünmeye yol açacaktır. Ayrıca meslek birliklerinin bölünmesi, siyasi iktidar tarafından rahat yönetilmelerini sağlar, ama milli birliği olumsuz etkiler. Meslek birliklerinin adından “Türkiye” ve “Türk” sözcüklerinin kaldırılmasından da, yasalarının değiştirilerek parçalı bir yapıya yönlendirilmesinden mutlaka vazgeçilmelidir. Aksi takdirde, kuruluşları “parçala, böl, yönet” politikası uygulayan totaliter ülkelerden farkımız kalmayacaktır. Şunu asla unutmayalım,
BÖLÜNEREK BİRLİK OLAMAYIZ.