NAGİHAN ALÇI Hanımefendi’ye
Demişsiniz ki; “Öğretmenler yatıyor”
Ben de bir öğretmenim.
İtiraf ediyorum, ben yattım.
Altı saat üst üste bilgisayar ekranına bakarak ders anlatmaktan, kan çanağına dönünce gözlerim,
Hep aynı pozisyonda durmak zorunda kaldığım için kasılınca kaslarım,
Üst üste ders anlattığım için, düğümlenince boğazım, kuruyunca dilim
Usulca yattım ben. Ben yattım Nagihan, yorgunluktan uyuyamayacağımı bilsem de.
Biliyor musun Nagihan!
Verdiğim sunumu zamanında hazırlamayan bir öğrencime sorumluluklarını hatırlattım. Cevap vermeyip boyun büktüğünü gördüm. Ders bitiminde yazdığı mesajda -evde tek akıllı telefonun babasına ait olduğunu, onun da ekranının kırık olduğunu, zar zor ancak derslere girebildiğini-yazınca içimde duyduğumum mahcubiyeti bastırmak için yattım. Ben yattım Nagihan, mahcubiyetimin karabasan gibi üzerime çökeceğini bilsem de.
Sen bilir misin Nagihan!
Çoğu sınıfta hep aynı öğrenciler derse katılmıyordu. Araştırınca bu öğrencilerin okulumuzun yurdunda kalması geren öğrencilerdi. Şimdi hepsi köylerindeydi, bırakın interneti bazı günler elektrikten bile mahrumlardı. Ben, bu öğrencilerime eğitimde fırsat eşitliğini nasıl sağlayacağımı kara kara düşünerek yattım. Ben yattım Nagihan, beynimde kördüğüm olan düşüncelerimin beni uyutmayacağını bilsem de.
Haklısın Nagihan!
Gün boyunca evdeydik doğru. Ama beraber yaşadığımız yaşlı annem yalnızdı. Hanım ben ve iki oğlum her birimiz bir odada, herkes bilgisayar başında. Kimsenin kimseyi gördüğü yok aslında. Yemek saati bile ortak buluşma saatimiz değil artık. Ve ben her akşam, anneme yeterince zaman ayıramadığımı bilmenin acısıyla yattım. Ben yattım Nagihan, her şeye rağmen annemin bana şu anda dua ettiğini bilsem de.
Sen hiç empati yaptın mı Nagihan!
Telefonda bir öğrencim “ hocam aslında sizinle o kadar konuşmaya ihtiyacım var ki; eskiden ben dertlerimi hocalarıma anlatıyordum, hem bir nebze rahatlıyor hem de onlar benim derdime ellerinden geldiğince derman olmaya çalışıyorlardı. Şimdi ne derdimi anlatacak ne de bana derman olacak bir kimse yok” dedi. Bir derde derman olamamanın çaresizliği içinde yattım. Ben yattım Nagihan, çaresizliğin beni uyutmayacağını bilsem de.
Biliyor musun Nagihan!
Dün (12 Ocak Salı) 9. Sınıf öğrencilerime Mete Han’ın “ toprak vatandır” kavramını Türk halkına nasıl yerleştirdiğini anlattım. Bir kız öğrencimin, -Hocam ben çok etkilendim. Vatanımın ve toprağımın ne kadar kutsal olduğunu anladım. Niçin bu topraklar uğruna şehit düştüğümüzün idrakine vardım- dedi. Şimdi gece yarısı, saat bire on var. Ve ben şimdi bu öğrencimin yüzünde açan gülleri sınıfta görememenin üzüntüsüyle yatıyorum. Bir öğrencinin yüreğine dokunmanın sevincinin beni uyutmayacağını bilsem de.