Demokrasi nöbeti, ilk olarak vatan için hayatını kaybeden şehitler için okunan Kuran-ı Kerim ve dualarla başladı. Daha sonra vatandaşlar ve Başkan Özbaş şiirler okudular. Yaşlısından gencine herkesin şiirler okuduğu gecede Sarayköy Belediye Başkanı Ahmet Necati Özbaş da Necip Fazıl KISAKÜREK'in Zindandan Mehmed’e Mektup adlı şiiri okudu.
Nöbet için meydana gelen vatandaşlara seslenen Başkan Özbaş “15 Temmuz gecesinden bu yana her gün meydanlardayız. Vatanımız için, devletimiz için, milletimiz için, bayrağımız için bu kutsal bekleyişteyiz. Cumhurbaşkanımızın ve devlet büyüklerimizin işareti ile meydanları dolduran ve iradesine sahip çıkan siz değerli vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Allah hepinizden razı olsun. Bu akşamda hem nöbetimizi tutacağız hem de vatanımıza olan aşkımızı anlatan şiirler okuduk. Her yaştan her kesimden kardeşlerimiz, büyüklerimiz bu akşam şiirleri ile bizlere eşlik ettiler. Hepsinin yüreğine sağlık. İnşallah bu birliğimiz, beraberliğimiz ve kardeşliğimiz daha da artarak devam edecek. İnanıyorum ki bu birliktelik her türlü hainliğin üstesinden gelecek ve ülkemizi daha da yükseğe taşıyacaktır.” dedi.
ZİNDANDAN MEHMEDE MEKTUP Zindan iki hece Mehmetim lafta! Baba katiliyle baban bir safta! Birde geri adam boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed' im! Kavuşmak mı? ... Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yolda tutuktur hapse düşeli... Git vegel... yüz adım... Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne tırnak Bir alem ki, gökler boru içinde! Akıl almazların zoru içinde. Üstüste sorular soru içinde: Düşün mü, konuş mu sus mu unut mu, , ? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Bir idamlık Ali vardı, asıldı Kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, Bir kaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; bahçeye diktiği üç beş karanfil... Müdür bey dert dinler bu gün 'maruzat'! Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat... Beni Allah tutmuş kim eder azat? Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem... Anlamaz ruhuma geçti bilekçem! Saat beş dedi mi, Bir yırtıcı zil; Sayım var, Maltada hizaya dizil! Tek yekün içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindanda birer kemiyet Urbalarla kemik, Mintanlarla et. Somurtuş ki bıçak, Nara ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... Yalnız seccademin yüzünde şevkat; Beni kimsecikler okşamaz madem; Öp beni anlımdan, Sen öp seccadem! Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan! Dakika düşelim senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük, Duman duman erisin! Peykeler duvara mıhlı peykeler; Duvarda, başlardan, yağlı lekeler, gömülmüş duvara, baş baş gölgeler Duvar katil duvar, yolumu biçtin! kanla dolu sünger... beynimi içtin! sükut... kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez Dünyadan nazar. Yerinde mi acep ölü ve mezar yer yüzü boşaldı, habersiz miyiz? Güneşe göç varda kalan biz miyiz? Ses demir, su demir ve ekmek demir... İstersen demirde muhali kemir, Ne gelirki elde kader bu emir... Garip pencerecik, küçük, daracık; Dünya ya kapalı, Allah'a açık. Dua dua, eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış. gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış... Bir soluk, Bir tütsü Bir uçan buğu İplik ki incecik, örer boşluğu. Ana rahmi zahir şu bizim koğuş; Karanlığındanur, yeniden doğuş... Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş! Sen bir devsin yükü ağırdır devin! Kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin! Mehmed'im sevinin başlar yüksekte! Ölsekte sevinin, eve dönsek de! Sanma bu teker kalır tümsekte! Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! | |
Necip Fazıl Kısakürek |