Baro, FETÖ Soruşturması İçin Uyardı!

15 Temmuz 2016 gecesi, Ülkemiz, tarihinin en karanlık gecesini yaşamış, en büyük saldırısına uğramış ve en hain darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştır.

Öncelikle bu vahim darbe girişimi sırasında hayatını kaybeden askerlerimize, güvenlik güçlerimize, yurttaşlarımıza tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, yaşadığımız bu zor günlerde de ulusumuza sabır ve sükunet dileriz.

O geceden bu yana,  yaşanılan olağanüstü gelişmeler en başından beri Denizli Barosu tarafından dikkatle takip edilmektedir. Bu süreç içinde, Denizli Halkına ve siyasetçilerine, Denizli Valiliği'ne, Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı'na, İl Jandarma Komutanlığına, Denizli Emniyet Müdürlüğü'ne konuyla ilgili şu ana kadarki titiz çalışmaları ve hassasiyetleri açısından müteşekkiriz.

 

Devlet içinde yuvalanmış bir terör örgütünün doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti'ni hedef alan darbe girişiminin ilk saatlerinde Türkiye Barolar Birliği ve Denizli Barosu dahil 79 Baronun darbenin karşısında, demokrasinin yanında olduğunu tüm kamuoyuna ilan ettik.

 

16 Temmuz 2016 tarihinde resmi web sitemizde, vahamet boyutunda gerçekleşen demokrasiye ve anayasal düzene karşı yapılan bu saldırı sonrası Denizli Barosu olarak "Darbeye Hayır! Darbelerin Türkiye’ ye verdiği zararı en iyi biz hukukçular biliriz. Çünkü darbe, her şeyden önce hukuksuzluk demektir. Denizli Barosu olarak darbelerin kimden ve ne zaman gelirse gelsin karşısındayız. Demokrasi ve hukukun yanında olduğumuzu belirterek, herkesi hukuk kurallarına uymaya davet ediyoruz.’’ şeklinde düşüncemizi içerir açıklamayı acilen kamuoyu ile paylaştık.

 

Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine, demokrasi ve milli egemenliğe, laik demokratik Cumhuriyetimize bağlılığımızı dün olduğu gibi bugün de sürdüreceğimizi, tüm kurum ve kurallarıyla hukuk ve demokrasinin tek çare olduğunu, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu vurguladık.

 

20 Temmuz 2016 Çarşamba günü saat:14:30'da; Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Avukat Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU, Türkiye Barolar Birliği yetkili kurulları ve Tüm Baro  Başkanlarımız ile birlikte, darbeye kalkışan demokrasi düşmanlarının, içeride milletvekilleri bulunduğu sırada havadan ve karadan saldırısına maruz kalan Demokrasinin kalbi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ziyaret ettik, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail KAHRAMAN' a geçmiş olsun dileklerimizi sunduk.

 

Ziyaretimizin ardından Türkiye Barolar Birliği ile ortaklaşa yaptığımız basın açıklamasında, darbe girişimi; vatandaşlarımızın Devlete bağlı sağduyulu ve milli asker ve polislerin, Cumhurbaşkanımızın, iktidar ve muhalefet partileri ile yurt çapında yaygın demokratik kitle örgütlerinin, medyanın, Türkiye Barolar Birliği’nin, istisnasız tüm Baroların kararlılıkla karşı durması sonucunda engellendiğini; devletin içinde yuvalanmış olan bu terör örgütünün hukuk çerçevesinde ve ivedilikle devlet yapısından ayıklanması gerektiğini; hain darbe girişiminin, hiçbir şekilde milli ordumuza leke sürmesine izin verilemeyeceğini, bütün terör örgütleri karşısında olduğu gibi adı geçen FETÖ terör örgütüne karşı da devletin en etkili gücü, hukuk kurallarına uygun davranmaktan kaynaklanan meşruiyeti olduğunu; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak ifadesini bulan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılmış bir saldırı olarak gördüğümüzü; bu terör örgütünün yıllar içerisinde sinsice verdiği ve en sonunda kanlı darbe teşebbüssüyle yol açtığı büyük zararı hep birlikte gidereceğimizi; hukukun üstünlüğünden, Cumhuriyetimizin ilke ve değerlerinden, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinden ve bunun güvencesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesinden; adil yargılanma hakkının temel şartı olan yargı bağımsızlığından ve bağımsız savunmadan yana mücadelemizi aynı kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kere daha yineledik.

 

Bununla birlikte yaşanan bu vahim süreçte ve yarattığı etkiler sonucunda, bu tür demokrasi dışı kalkışmaların karşısında olarak, ülkemizin geleceği adına bazı kaygı ve saptamalarımızı dile getirmek, bir hukuk kurumu olarak gerekli uyarıları yapmak da istemekteyiz.

 

Şöyle ki; Tüm iktidar ve muhalefet parti temsilcilerinin de belirttiği gibi, Demokratik sisteme ve anayasal düzene karşı bu vahim kalkışma, kararlılıkla, ancak kin ve intikam duygularından uzak, hukuk dışı hiç bir işlem ve uygulamaya dönüşmeksizin, başkaca siyasi veya kişisel amaçlar içermeksizin, sadece suç faillerini içerecek şekilde tamamen hukuki bir zemin ve meşruiyet içinde soruşturulmalı ve kovuşturulmalıdır. Fiil sorumluluğu ile suçta ve cezada şahsilik ilkesi, savunma hakkı asla göz ardı edilmemelidir.

 

Fiil ve isnatlar ne denli ağır olursa olsun, vazgeçilmez ve kutsal bir hak olan savunma hakkına mutlak bir biçimde saygı gösterilmeli, uyulmalı ve bu hak kısıtlanmamalıdır. Bu çerçevede, savunma hakkının vazgeçilmez unsuru olan avukatın savunma görevini yapması sağlanmalı, buna engel olacak uygulamalar yapılmamalıdır.

 

Aynı şekilde Ordu içindeki belirli, küçük bir “gurup" tarafından girişilen ve fakat komuta kademesi ile ezici bir çoğunluğunca reddedilip karşı konulan bu kalkışma; Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurumsal kimliğine mal edilmemeli, onun itibarsızlaştırılmasının, yıpratılmasının fırsat ve aracı olarak görülmemeli, askere ve orduya karşı olumsuz bir iklim yaratılmasından kesinlikle kaçınılmalıdır.

 

Yaşadığımız coğrafyada güçlü bir ordunun hepimizin güvencesi olduğu unutulmamalıdır.Darbe girişiminden sonra da bunu fırsat bilen terör örgütlerinin durmadığı, askerimizi ve polisimizi Bingöl de Çukurca şehit etmeye devam ettikleri, yine canları pahasına ülke savunmasında asker ve polisimizin birlik ve bütünlüğümüz için görevi başında şehit olmaya devam ettikleri unutulmamalıdır.

 

Hukuk devleti ve hukuk güvenliğinin gereği olarak, bu fiilleri gerçekleştirenler hakkında gerekli soruşturma yapılmalı ve failleri cezalandırılmalıdır. Yargı, çok önemli, bağımsız ve tarafsız olması gereken, bu görüntüyü de öncelikle şeklen vermesi gereken hassas bir kurumdur. Esasen bağımsız ve tarafsız yargı, hukuk güvenliği açısından, tüm bireyler ve kurumlar için en büyük  güvencedir.

 

Ülkemiz emperyalist bir saldırı ve kuşatma, buna bağlı bir bölünme tehdidi altındadır, dolayısıyla asıl tehlike geçmiş değildir. Buna karşı yapılması gereken öncelikle içte birliği sağlamak, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı, baskıcı, buyurgan söylem ve eylemlere son vermekulus olma bilinciyle ve milli şuur ile hareket etmek, aklı ve bilimi, laik hukuk sistemini, Cumhuriyetin kuruluş değerlerini ve ilkelerini, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletini rehber edinmek, her türlü ayrıştırma gayreti ve provokasyona karşı uyanık ve birlik olmaktır.

 

Denizli Barosu olarak talep ve beklentimiz, Yargının bu tür karanlık yapı ve örgütlere mensup olanlardan arındırılarak, hiç bir güce ve iktidara tabi ve bağımlı olmayan, üyeleri liyakat esasına ve objektif ölçütlere göre belirlenecek, bağımsız ve tarafsız, güven veren bir yapıda olmasıdır. Kısaca görmek istediğimiz; yalnızca Türk Milleti adına, hukuka ve vicdanına göre karar verecek Cumhuriyetin yargısıdır. Bu hususlarda gerekli hassasiyetin gösterileceğini umut etmekteyiz.

 

İlan edilen olağanüstü hal, amacına uygun ve ölçülü olarak kullanılmalı, temel hak ve özgürlükler korunmalı, hukuka aykırı, siyasi bir takım amaç ve işlemler için bir dayanak veya araç olarak görülmemeli, işlemler hukuk devleti kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmelidir.Kamu oyu bu yetkilerin cadı avına dönüşmeyeceği konusunda rahatlatılmalıdır.

 

Kuşkusuz sıfat ve konumu ne olursa olsun, bu karanlık yapıya dahil olan, destek veren herkes hukuk önünde hesap vermeli, bedelini “hukuk” ile ödemelidir. Bu karanlık yapının temizlenmesi, bu alçakça kalkışmanın hesabının yargı önünde sorulması yönündeki güçlü beklenti ve desteğimiz devam edecektir.

 

Bununla birlikte, özellikle yargısal bir görev yapan avukatlar ve baro başkanları söz konusu olduğunda bir takım soyut vehim, zan ve söylentilere, siyasi mücadele temelinde “dedikodulara”dayanılarak hareket edilmemeli, varsayım ve olasılığa binaen itibarlarıyla ve gelecekleri ile oynanılmamalı, haklarında gereksiz ve orantısız koruma tedbirlerine başvurulmamalıdır. Özellikle gözaltında müdafilerinin hukuki yardımından mahrum bırakılmamalı, akıbetleri hakkında bir belirsizlik ve kaygı yaratılmamalı, avukatlar ve barolar hedef haline getirilmemelidir.Avukat soruşturmalarına getirilen yeni düzenlemeler savunma hakkının kısıtlatması sonucunu doğuracak bir hale getirilmemelidir. Kısaca konumlarının gerektirdiği dikkat ve özen tüm yetkili birimlerce gözetilmeli, sürecin meşruiyetini ve etkililiğini zedeleyecek gereksiz sorunlara yol açılmamalıdır.

 

Tüm bu hususlarda;  başta başsavcılıklar olmak üzere yetkili birimlerle sürekli temas halinde olduğumuzu, gerekli girişimlerde bulunduğumuzu, sorunların günü gününe takip edildiğini, TBB ile de bu hususlarda düzenli bir iletişim halinde olunduğunu,  Baromuzun tüm birimleriyle süreci izlediğini ve izleyeceği hususlarını, özellikle meslektaşlarımızın bilgisine sunmayı gerekli görmekteyiz. Takdir edilecektir ki tüm bu temas ve girişimler, kendi içerisinde işleyen süreçlerdir ve birçok sorun bu temaslar sayesinde çözülebilmektedir.

 

Beklentimiz, gerekli soruşturma, kovuşturma ve devletin paralel sızmadan arındırılması sürecinin; kin, intikam ve “linç” duygularından, siyasi hesaplardan, tasfiyeci amaçtan, toptancı yaklaşımdan uzak, hukuk devletini tahrip etmeksizin, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi ışığında özenli bir ayrım ile hukuk kuralları içerisinde işlemesidir.  Darbeci zihniyete verilecek en iyi cevap bu olacaktır.

 

Demokratik sisteme karşı bu vahim girişimin; hukukun üstünlüğüne bağlılığın,kuvvetler ayrılığının, bağımsız yargıya olan ihtiyacın, tüm yetkilerin anayasaya bağlı olarak kullanılmasının, ifade özgürlüğü ve insan haklarının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini ummaktayız. Denizli Barosu olarak, Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine, demokrasiye, milli egemenliğe dayalı parlamenter sisteme, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile belirlenen Anayasal sisteme, laik-demokratik Cumhuriyete bağlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz.

 

Aynı şekilde her türlü darbe ve darbe girişimine karşı durarak, meşru-Anayasal sistem içerisinde hukukun üstünlüğü, insan haklarına dayalı hukuk devleti, hak ve özgürlük mücadelesini kararlılıkla sürdürecek; otoriter, totaliter, çağdışı bir anlayışın ülkemize egemen olmasına izin vermeyeceğiz.

 

Tüm sorunların çözümü milli birlik ve bütünlük içinde olmakta, gerçek ve eksiksiz demokrasidedir, hukuktadır. Bu nedenle son şüphelinin adalet önüne çıkarılıp,adil yargılama esasları ile yargılanıp hüküm tesis edilinceye kadar, başta Barolar, biz avukatlar, Cumhuriyet savcıları, hakimler ve adliye çalışanları adalet ve demokrasi nöbeti için adliyelerde  olacaktır.

 

Kamuoyuna saygı ile sunulur. 02.08.2016

                                                                                  

Avukat Müjdat İLHAN

Denizli Barosu Başkanı

Gündem Haberleri

'Esad, Rusya'da Güvende'
Suriye'ye dönüşler iki kat arttı
Baas rejimi nedir?
Teğmenlere destek veren savcı açığa alındı
Şiddette sıfır tolerans algısı boşa çıktı