Aylardan Ağustos

Alparslan, yalnızca Anadolu Türk Tarihinin değil, Türk Tarihinin en önemli şahsiyetlerindendir.

Selçuklu Devletinin kurulmasında önemli rolü olan Horasan valisi Çağrı Bey’in oğludur. Kesin olmamakla birlikte 20 Ocak 1029’da doğmuştur. (Bazı kaynaklara göre 1029-1032 tarihleri arasında) Asıl ismi Muhammed bin Davut Çağrı olup lakabı Alp Arslan’dır. İyi bir tahsil görmüş, sayısız zafer kazanarak mertliği ve iyi kumandanlığı ile nam salmıştır. Babasının vefatından sonra Horasan valisi oldu. Amcası Tuğrul Bey’in, 4 Eylül 1063’te vefatı üzerine vasiyeti gereği Selçuklu tahtına Alparslan’ın ağabeyi Süleyman çıktı. Ancak Türk beyleri buna itiraz ederek Alparslan’ı hükümdar tanıdılar.

Alparslan 27 Nisan 1064’te büyük bir törenle tahta çıktı. Amcasının vezirliğini yapan ve Süleyman’ın tahta çıkmasını isteyen AmidülmülkKündiri’yi azledip, büyük bir devlet adamı olarak tarihe ismini yazdıran Nizamülmülk’ü vezir tayin etti. Başına buyruk beylerle mücadeleye girişen Alparslan, hepsini bir bayrak altına toplamayı başardı. İsyanları bastırıp birlik ve beraberliği sağladı. Böylece Selçuklu Devleti daha da kuvvetlendi.

1064 yılının sonuna doğru Alparslan, Bizans İmparatorluğu’nun üzerine yürüdü. Gürcistan’ı zaptetti. İsyan eden kardeşi Kavurd’u itaate zorladı. 1065’te Amuderya ırmağını geçti, o bölgedeki hükümdarlarla anlaştı. Alparslan’ın beyleri, Anadolu’da akınlar yapıp sayısız zafer kazandılar.

Selçuklu Sultanının gittikçe kuvvetlenmesi Bizans İmparatorluğu’nu telaşlandırmıştı. İmparator RomanosDiyojenes ordusunu toplayıp sefere çıktı. Palu’ya geldiğinde Malatya’da bıraktığı ordusunun Türkler tarafından perişan edildiği haberini aldı. Geri dönmeye mecbur kaldı.

1070 yılında Alparslan, Horasan ve Irak ordularının başında Azerbaycan’a girdi, sınırdaki kaleleri fethetti. Van gölünün kuzeyinden geçerek Malazgirt önüne vardı, kale teslim oldu. Diyarbekir'denElcezire’ye girdi, Urfa’yı kuşattı. Mısır’da birbirleriyle mücadele eden Fatımi komutanları, Alparslan’ı Mısır’ı almaya teşvik ediyorlardı. 1071 yılında Selçuklu ordusu Halep’te toplandı.

Alparslan’ın Mısır Seferine çıktığını öğrenen Bizans İmparatoru Diyojenes son bir hamle yapmayı düşündü. Azerbaycan’a kadar giderek Türk kalelerini zapta ve Türkleri Anadolu’dan atmaya karar verdi. Rumeli’de yaşayan Peçenek ve Oğuz Türklerini de kendi ordusuna kattı. 13 Mart 1071’de yaklaşık 200 bin kişilik Bizans ordusu İstanbul’dan yola çıktı. İmparator, halkına büyük zaferle dönmeyi vadetmişti. Diyojenes ve ordusu yol boyunca katliam yaparak Erzurum yoluyla Malazgirt’e ulaştı. Halep’i teslim aldığı sırada Bizans ordusunun gelmekte olduğunu öğrenen Alparslan, Mısır Seferinden vazgeçip kuzeye doğru yola çıktı. Bizans ordusunun harekatını günü gününe haber alarak, vaziyetini ona göre ayarlamaya çalışıyordu. Musul, Rakka, Urfa yoluyla Diyarbekir ve Bitlis’e ulaştı. Ordusundan on bin kişilik bir kuvvet ayırıp Ahlat’a gönderdi. Bizans kuvvetleri ile ilk çarpışma Ahlat’ta oldu. Bizanslılar bozuldu. Buna iyice kızan imparator, Malazgirt Kalesine hücum edip, içerde yaşayan kadın-çocuk, ihtiyar ne varsa hepsini katlettirdi. Malazgirt’e doğru devamlı yol alan Alparslan 24 Ağustos günü Malazgirt’in doğusundaki Rahva Ovasına ulaştı. Ahlat’a gönderilen kuvvetlerin gelmesi ile kısa bir zamanda karşısına çıkmasına şaşıran Bizans İmparatoru da, ordusunu Rahva Ovasının öbür tarafında düzene koydu. Anlaşma tekliflerinin reddetilmesi üzerine savaş hazırlıkları başladı...

26 Ağustos 1071 Cuma günü askerlerini toplayan Sultan Alparslan atından inerek secdeye vardı ve; “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret! ” şeklinde dua etti. Sonra atına binerek askerlerine döndü ve; “Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir...” Bu sözler orduyu daha bir coşturdu. Büyük bir şevkle ileri atıldılar. Alparslan, tarihe “Türk Taktiği” olarak geçecek ve son olarak da Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Sakarya Meydan Muharebesinde kullanılacak olan “Hilal Taktiği” ile Bizans ordusuyla savaşmayı planlamıştı. Hilal şeklinde Malazgirt Ovasına yayılan Türk Ordusu kısa bir sürede Bizans ordusunu çembere almayı başardı. Akşama kadar koskoca 200 bin kişilik Bizans ordusu perişan oldu. Çemberin dışına çıkmayı başaranlar ise çareyi kaçmakta buldular. Ancak İmparator dahil birçok komutan esir edildi.

Sultan Alparslan, savaştan sonra huzuruna getirilen imparatoru, hiç beklemediği kadar iyi karşıladı. Bizans imparatorluğunun harp tazminatı ödemesi, her yıl haraç ve ihtiyaç halinde Selçuklu ordusuna asker göndermesi karşılığında barış anlaşması yapıldı. Fakat Diyojenes, İstanbul’a geri dönerken, Bizans tahtının el değiştirmesi, anlaşmayı geçersiz kıldı. Alparslan da, Selçuklu şehzadelerini Anadolu’yu fetihle görevlendirdi. Türkler, kısa zamanda Anadolu’nun neredeyse tamamına hakim oldular...

Sultan Alparslan, Malazgirt zaferinden sonra 1072 senesinde çok sayıda atlı ile Maveraünnehr’e doğru sefere çıktı. Türkleri bir bayrak altında toplamak istiyordu. Ordunun başında Buhara’ya yaklaştı. Amuderya nehri üzerinde bulunan Hana kalesini muhasara etti. Kale komutanı, Yusuf el-Harezmi, kalenin fazla dayanamayacağını anladı ve teslim olacağını bildirdi. Alparslan’ın huzuruna çıkarıldığı sırada Sultan’a hücum edip, hançer ile yaraladı. Yusuf’u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alparslan da aldığı yaralardan kurtulamadı.

15 Aralık 1072 tarihinde; “Her ne zaman düşman üzerine azmetsem, Allah-ü Teala’ya sığınır, O’ndan yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda, askerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden bana, ayağımın altındaki dağ sallanıyor gibi geldi. “Ben, dünyanın hükümdarıyım. Bana kim galip gelebilir?” diye bir düşünce kalbime geldi. İşte bunun neticesi olarak, cenab-ı Hak, aciz bir kulu ile beni cezalandırdı. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allah-ü Teala’dan af diliyor, tövbe ediyorum. La ilahe illallah Muhammedünresulullah!...” diyerek şehid oldu. Son yıllardaki yapılan araştırmalarda mezarının Merv şehrinde olduğu tespit edilmiştir. Yerine oğlu Melikşah geçti.

Sultan Alparslan saltanatı müddetince Milletine, İslam dinine hizmet etti. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara karşı çok hassastı. Hatta bir defasında; “Kaç defa söyledim. Biz, bu ülkeleri Allah-ü Teala’nın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allah-ü Teala, halis Türkleri aziz kıldı.” demiştir.

Alparslan, büyük tarihi zaferlerinin yanısıra, medreseler kurmak, ilim adamlarına ve talebeye vakıf geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama te’sisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yaptı. İmam-ı a’zam’ın türbesini, Harezm Camii’ni ve Şadyah kalesi gibi pek çok eser inşa ettirdi. Zamanında; İmam-ı Gazali, İmam-ül-Haremeyn Cüveyni, Ebu İshak eş-Şirazi, Abdülkerim Kuşeyri, İmam-ı Serahsi gibi büyük alimler yetişmişti...

Ahmet AYKOL

TÜRKAV Denizli Şube Başk.

Gündem Haberleri

'Esad, Rusya'da Güvende'
Suriye'ye dönüşler iki kat arttı
Baas rejimi nedir?
Teğmenlere destek veren savcı açığa alındı
Şiddette sıfır tolerans algısı boşa çıktı