Bizzat AKP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Şahin. ”Ak Parti'nin de siyasi partilerin de bir ömrü vardır.” itirafında bulunmuştur.
AKP’nin gerek listesi gerekse seçim beyannamesi ile Türk siyasetindeki değişimi ve talepleri okuyamadığını, bu değişimden nasibini almadığını, Türkiye Cumhuriyetini dönüştürme gayreti içinde olduğunu ispat etmiştir.
Aday listelerini Sarayın vesayeti altında, damadı, avukatı, yazarı, danışmanın kuzeni, şarkıcısı, özel kalemin eşi vb. şahsiyetlerle doldurarak milletin önüne çıkmayı tercih etmiştir.
Seçim Beyannamesini ise tek adam ve başkanlık sistemi merkezinde bina etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı maalesef AKP’yi vesayeti altına almıştır.
Bir yandan da başbakan seçim beyannamesini kendi kalemi ile yazdığını iddia etmektedir. Bir yandan da Sayın Cumhurbaşkanı Sarayın imkanlarını yani devlet imkanlarını kullanarak anayasa ve kanunların, hatta kendi partisinin hilafına olacak şekilde, Başkanlık rejimi propagandası yapmaktadır.
Örtülü ödeneklerle desteklenen, ülkenin en küçük mülki idare temsilcilerinin de alet edildiği bu propaganda çalışmasının, Seçim süreci boyunca devam edeceği, Seçimlerin yörüngesinden saptırılmaya vatandaşın kafasının bulandırılmaya çalışılacağı şimdiden aşikardır.
Dün açıklanan seçim beyannamesi ile AKP yönetiminin milletin üzerinde saltanat kurma ve ülkeyi bölünmeye taşıma hayallerinin ve zihniyetinin somutlaşmasıdır.
AKP’nin seçim beyannamesi ile kendisini çözülme ve saltanatın yanında konumlandırmıştır.
Bunun dışında beyannamedeki tüm program ve hedefler benzerlerini bugüne kadar çok gördüğümüz, kağıt üzerinde bu güne kadar pek çok kez açıklanmış ama 13 yıldır uygulanamamış hayal ürünü ekonomik ve sosyal program ve hedefler bir manzumesidir.
Beyannamede yer alan unsurlar 13 yıldır iktidarda olan AKP hükümetleri tarafından niçin hayata geçirilmedi. AKP önce bunun hesabını vermelidir.
AKP Önce 13 yıldır milletimizi ve ekonomimizi düşürdükleri kötü durumun hesabını vermeli, boş yalanlar, taahhütlerle göz boyamaktan ve milleti kandırmaktan artık vaz geçmelidir.
“Daima adalet, daima kalkınma” deniyor. 13 yıldır ülkede ne adalet, ne de kalkınma kalmıştır.
AKP bugüne kadar hep yalanların, tezatların partisi olmuştur;
Demokrasi dediler tek adam rejimini savundular.
İnsan hakları özgürlük dediler, ayaklar altına aldılar.
Adalet dediler yargıya vesayet uyguladılar.
Beraber yürüdük dediler, Paralel örgüt, haşhaşi ilan ettiler.
Çözüm dediler, terör örgütünü palazlandırdılar çözümsüzlüğe mahkûm oldular,
Müzakare yok dediler, saraylarda Bölücübaşının taleplerini okudular,
Silahlar susacak dediler, Ağrı’da Cizre’de silahları ateşlediler, Kamu düzenini Terör örgütüne teslim ettiler
Kardeşlik projesi dediler, bölünmeyi, özerkliği gündeme getirdiler
Türk milleti dediler tanımını değiştirdiler
Yolsuzluğu darbeyle, hırsızlığı parmakla akladılar.
Dinimize sahip çıkıyoruz dediler, bakara, makarayla siyasete alet ettiler .
İstihdamı arttıracağız dediler, işsizlik rekoru kırdılar
Büyüdük dediler, son 3 yılda ekonomik büyümeyi %9dan % %2,9 e gerilettiler
Enflasyon dediler son dört yılda 2 kat arttırdılar çift haneye dayandı.
Sanayi dediler GSYİH içindeki Payını %25de %15 e düşürdüler
İlk 10 ekonomiden biri olacağız dediler 19. Sıraya gerilettiler
İhracatı 500 milyar dolar yapacağız dediler 2014 yılında %4 düştü 2015 ilk üç ayında %13,5 azaldı. 2008 yılından bu yana 160 milyar doları aşamadı.
Artık AKP’nin açıkladığı beyanname artık kimseye bir şey ifade etmemektedir. Hala Başbakan fert başına 11.000 $ gelirden bahsetmektedir.
Değerli Basın Mensupları
Türkiye iç ve dış risk ve tehditlerin arttığı bir dönem içine savrulmaktadır. AKP dış politikası ülkenin itibarını aşındırmaya devam etmektedir.
Ermenilerden Özür dileyen AKP sarayın ilk ziyaretçisi olarak açılışını yaptırdıkları Papa’nın, Ermenilere soykırım yapıldı sözleri altında ezilmiştir.
Avrupa Parlamentosu, kararını kilise açsanızda değiştirmemektedir. Avrupa’da basın Türkiye artık güvenilir görülmüyor demektedirler.
Diğer taraftan görülmektedir ki AKP, Türk Milletinin aklı ve irfanıyla alay etmektedir.
AKP Parlamenter sistemi yıkmak için her türlü gayreti göstermeye hazırdır.
PKK’yla kanlı-barutlu pazarlıklar başkanlık sistemine dönük bir ihanet aşısıdır. PKK silah bırakmayacağını söylemesine rağmen, hükümetin ne pahasına olursa olsun çözülme sürecindeki ısrarı bunun ispatıdır.
11-12 Nisan 2015 tarihinde, Ağrı’nın Diyadin ilçesi Yukarıtütek Köyü bölgesinde PKK’lılar tarafından organize edilen ve adına Bahar Şenliği denilen bölücü kumpasın terör örgütü propagandasına dönüşmesi esasen şaşırtıcı görülmemelidir.
Fırsattan istifade eden teröristlerin Mehmetçiğe uzun namlulu silahlarla saldırması ve sonuç itibariyle dört vatan evladının yaralanması AKP-PKK pazarlıklarının bir neticesidir.
Değerli Basın Mensupları;
Türkiye Ekonomisi maalesef bir kabusa doğru sürüklenmektedir. Ekonomiye güven kaybolmuş, büyüme ve yatırımlar durmuş, İhracat düşüşe geçmiş, işsizlik ve enflasyon patlamıştır. Bütçe açığı da Mart ayında %250 artmıştır.
Türkiye 2014′te ancak yüzde 2,9 büyüyebilmiştir. Büyüme oranı 2013 yılında yüzde 4, 2012′de ise yüzde 2,2 olmuştur. Yani 2011 yılında işbaşına gelen AKP hükümetleri ekonomik büyümeyi sıfırladı. Sabit sermaye yatırımlarında önemli ölçüde azalma var.
Başbakan büyüme rakamlarını açıklarken dolar yerine Türk lirası kullanıyor. Çünkü Dolar bazında milli gelir 2011 yılından buyana azalıyor. 2014 yılının üç çeyreğinde de azalmış 2014 yılında %-2,8 gerilemiştir.
Neticede Kişi başına milli gelir azalmış orta gelir tuzağı derinleşmiştir. TÜİK verilerine göre, kişi başı GSYH değeri 2014 yılında 10 bin 404 dolar oldu. 2013 yılında ise 10 bin 822 dolar seviyesindeydi. 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen Türkiye Dünya Ekonomi Liginde 2014’te iki basamak birden düşerek, 19’uncu sıraya gerilemiştir.
Bu rakamlarla Başbakan Davutoğlu’nın açıkladığı “2023 için kişi başı 25 bin dolar gelir” hedefinin hayal olduğu bir kez daha ortaya koymuştur. AKP’nin 2023 hedefleri masala dönmüştür. Hala bu masallarla milleti aldatmaya çalışıyorlar.
2014 yılının son çeyreğinde inşaat sektöründe -2,2, gerileme olurken, enerjide yüzde 0,3, ulaştırma sektöründe büyüme yüzde 0,6 ya geriledi. 2014 yılında en fazla gerileyen sektör tarım sektörü oldu. AKP hükümeti ne yaptı? Yandaş firmalar elektrik faturalarını, köylünün tarım teşviklerinden kesti.
Köylünün arkasında durmayan, tarımdaki gerilemeyi sorunları görmezden gelen Sayın Cumhurbaşkanı, inşaat ve enerji sektöründeki yandaş firmaları korumak için son dönemde faiz indirimini diline doladı sonra da tatlıya bağladı. Bu ısrarı Türkiye ekonomisine çok pahalıya maloldu. Bedelini çiftçimiz yüksek döviz, zamlı mazot, zamlı ile gübre ile ödedi ödüyor.
Ekonomide öncü göstergeler, 2014 yılının son 3 aylık döneminde ekonomide ortaya çıkan yavaşlamanın 2015 yılının ilk 3 ayında da devam ettiğini ortaya koymaktadır. 2015 yılının ilk 3 ayı için büyüme tahmini yüzde 0.2 oranındadır.
Bakanların iddia ettiği gibi, 2015’in 2014’ten daha iyi olması ihtimali artık ortadan kalkmıştır. 2015, 2014’ten daha kötü olacaktır.
Ekonomideki yavaşlamanın arkasında üretimdeki yavaşlama vardır. Üretimdeki yavaşlamanın arkasında iç ve dış talepteki daralma vardır.
Nitekim, son iki yıldır irtifa kaybeden ihracat da, sonunda serbest düşüşe geçmiştir. Paraşüt açan olmazsa ekonomi yere çakılacaktır. Dış talep daralmakta daha önce de defaatle dikkat çektiğimiz çapraz kur baskısı ve ihracatın ithalata bağımlı olması nedeniyle ihracatımız dolardaki yükselişten olumsuz etkilenmektedir.
2015 yılının ilk üç ayında yüzde TIM rakamlarına göre Ocakta 13, Şubatta yüzde 9,8, Martta 13,4 azalmıştır. Almanya(%-18), Irak(%-27),Rusya(%-32),İtalya(-%21), Fransa(%-15) en önemli ihracat pazarlarımızda çok vahim düşüşler mevcuttur.
Mart ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 13,5 azaldı Dış ticaret açığı ise yüzde 14,7 arttı. İhracatın ithalatı karşılama oranı da geçen yılın mart ayında yüzde 72,7 iken, bu yılın aynı ayında yüzde 66,8’e düştü. 2023 hedeflerini yakalamak için ihracatın yıllık bazda yüzde 14 büyümesi gerekiyor ancak bu yıl için ihracatta büyüme beklemek bile hayaldir. 2023 İhracatın 500 milyar olması için yıllık %12,5 büyümesi gerekiyordu.
Enflasyon yükselmeye devam ediyor. OVP’deki bir yıllık enflasyon hedefi neredeyse ilk üç ayda aşıldı. Merkez Bankası "Temel mal grubuna bağlı çekirdek enflasyon artış oranı geriledi. Gıda ve yemek hizmetleri hariç enflasyon %4.82 oranına geriledi” diye beyanat veriyor. Yani vatandaş aç kalırsa enflasyondan etkilenmez demeye getiriliyor.
Bütçe açığı (Ocak-Mart) ilk üç ayda %250 artmıştır. Başbakan hala seçim ekonomisi uygulamayacağız diyor.
Sonunda bu gidişat Tüsiad’ı bile isyan ettirdi. Sayın Cumhurbaşkanı ağzından çıkanı kulağı duysun diyerek Tüsiad başkanını vesayet almaya çalışıyor. Yeni bir polemik yaratarak gündem değiştiriyor. Bu tavsiyeye en çok uyması gereken kendisidir. Zira son dönemde Sayın Cumhurbaşkanının ağzından çıkan laflar Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuştur.
Türkiye işsiz cenneti olma yolunda. Ocak ayında işsizlik %11,3 seviyesine yükseldi. İşsiz sayısı 3,5 milyon kişi oldu. Geniş tanımlı işsizlik 5 milyon 700 bin kişiye ulaşmış. Her iş arayan 5 gençten 1’i işsiz. İş aramayanlar hesaba bile katılmıyor. İşsizlik sigortasından yararlananlar yüzde 25 artarak 324 bine dayanmıştır.
Dolar 2,70 e dayanmıştır. Piyango Özelleştirmesine talip olan gruplar teklif vermekten vaz geçmiştir. Ekonomide istikrarın geldiği nokta budur.
Yabancı yatırımları yönlendiren kuruluşların, Türkiye ekonomisi üzerinde yaptığı tahminler aşağı yönde revize edilmektedir. Son olarak Fitch ve Golden & Sach 2015 büyüme beklentilerini %4’den, %2,8’e düşürmüştür. Enflasyon beklentisi yüzde 6,9, faiz beklentisi ise %8-10’lara yükseltmiştir.
13 yıl boyunca AKP ye destek olan Uluslararası Kredi derecelendirme kuruluşları son dönemde Türkiye ekonomisindeki risklere dikkat çekmekte, sıcak paranın yakın zamanda ülkemizi ve AKP yönetimini terk edeceği sinyallerini vermektedir.
AKP önce Milletin önüne gerçekçi bir yol haritası ve makro ekonomik hedefleri koymadığını açıkça ifade etmelidir.
Orta Vadeli Program hazırlanırken, 2015 yılı için ortalama dolar kuru 2,29 lira olarak belirlenmiş, hesap ve hedefler buna göre tayin edilmiştir. Şimdi bunların hepsi kadük olmuştur.
Ekonomi yönetiminin ülkenin önüne gerçekçi bir yol haritası ve makro ekonomik hedefleri koyması gerekmektedir. Seçim beyannamesinden önce milletin AKP’den beklentisi budur.
Başbakan “biz sorumluluk sahibiyiz. Seçim ekonomisi uygulamayız” diyor.
Oysa ki seçim öncesi kesenin ağzı açıldı, seçim rüşvetleri devreye girdi. Teşvik paketleri ve Torba kanunlar aceleyle meclisten geçirildi. Torba yasa, sanayiciye seçim öncesi vaad edilen teşvik paketi. İstihdam ve diğer hayali paketler seçim rüşveti değil de nedir?
Başbakan ya açıkladığı paketlerin, Torba Kanunların ne olduğunu bilmiyor, anlamıyor, yada bu milletle dalga geçiyor.
Son açıklanan Teşvik paketinin maliyeti 7,5 milyar TL olacağı söyleniyor. Sanayiiyi üretimi, yatırımı unutan, sanayiciyi kar edemez hale getiren AKP seçim öncesi rüşvet dağıtmaya başlamıştır.
AKP 13 yıldır sanayiyi ve sanayicimizi düşürdüğü durumdan seçim öncesi rüşveti olarak hazırladığı 7,5 milyar TL’lik teşvik paketi ile sıyrılmak istemektedir.
AKP Sanayiyi, sanayiciyi ve yatırımları sıfırlamıştır. Millet yoksulluğa işsizliğe mahkûm bırakılmıştır.
13 Yıl sonra gelinen noktada Türk Sanayinin GSMH’de payı yüzde 15’lere düşmüştür. Türk sanayicisi yatırımdan uzaklaşmıştır. Buna karşılık sanayici varlıklarını koruyabilmek için arsa spekülasyonları ve büyük bina rantları peşine düşmek zorunda bırakılmıştır. Sanayici varlığını, parasını arsaya ve arsa üzerindeki büyük bina yatırımlarına yönlendirmeye başlamıştır.
Türkiye’nin en önemli sanayi şehirlerinden biri ve sekizinci büyük ihracatçısı olan Denizli ekonomideki bu olumsuz tablodan ziyadesi ile etkilenmiştir. Denizli Sanayi Odasının yaptığı anket sonuçları
Türkiye’de sanayinin ve sanayicinin durumunu açıkça ortaya koymaktadır.
2014 yılında sanayicinin %45’i üretimini arttırmış, %55’i inin üretimi ya aynı kalmış yada azalmıştır. 2015 yılında ise sanayicilerin sadece %32’si üretim artışı beklemekte, %68’si üretimin ya azalacağını yada aynı kalacağını beklemektedir.
2014 yılında sanayicinin %41’nin iç satışı artmış, %59’ inin iç satışları ya aynı kalmış yada azalmıştır. 2015 yılında ise sanayicilerin sadece %30,u iç satışlarda artış beklemekte, %70’i iç satışların ya azalacağını ya da aynı kalacağını beklemektedir.
2013 yılında Denizli Sanayicisinin %62,5si ihracatını arttırırken 2014de bu oran %29’a gerilemiştir. 2015 yılında İhracatının artacağını söyleyen sanayicilerin oranı sadece %27dir.
Sanayicilerin 2014 yılında sadece %35i istihdam arttırabilmiştir. 2015 yılında ise bu oran %25’e yani 1/4e düşmüştür. Yani her dört sanayiciden 3ü istihdamı azaltmıştır.
Sanayicinin %85’inin enerji maliyetleri artmış, %74’ünün istihdam maliyeti, %73’ünün hammadde aramalı ve yatırım malı maliyeti artmıştır.
Bunun neticesinde 2014 yılından buyana sanayicini % 74ünün kar marjları azalmakta sadece %21’inin karlılığı artmaktadır. Finansman sorunu yaşayanların oranı %43’e yani küresel kriz seviyelerine yükselmiştir.
Dolar/TL kurundaki yükseliş ve Euronun ABD doları karşısında değer kaybı Denizli sanayicisini vurmuştur. Zayıflayan Euro, tüm ihracatçıları olduğu gibi Denizli ihracatçısını da sıkıntıya sokmuştur. Hükümetten tık çıkmamıştır. Üstelik Ekonomi Bakanı da Denizlilidir. Tüm girdilerini, hammaddelerini Dolarla alan, buna karşılık Euroyla satan ihracatçıya, Hükümetin Suriye ve Irak politikaları dolayısıyla en çok ihracat yaptığı Irak ve Suriye’deki kapılar da kapanmıştır.
Türkiye sanayicisi gibi Denizli sanayicisi bu kaosun içinde yaşamaya, mahkum edilmiştir. Hiçbir sanayicimiz de bunu hazmedecek durumda değildir. Bunun devam etmesi halinde, sanayimiz için altından kalkılamayacak bir problem yaratacaktır.
Değerli Basın Mensupları
AKP’nin artık miadını doldurduğu farklı şekilde AKP’li yetkililerce ifade edilmeye başlanmıştır. Bu doğrudur. AKP ve Sultanlık talepleri de 7 Haziran’da Türk Milleti tarafından sandıkta bırakılacaktır.