Atatürk pullu mektup

Herkes birbirine Atatürk pullu mektuplar göndersin. Böyle bir kampanya açalım.

Mektup, edebiyatımızın önemli bir türüdür. Eski Uygurlar döneminden kalma, “Esen mü siz?” diye başlayan mektuplar vardır.  Soru gibi görünmekle birlikte bu başlık “merhaba, selam” anlamına gelir. Nitekim Kazan Tatar Türkleri bugün de “selam” yerine “isen misiz?” derler. Kazaklar esen / isen yerine salamat (selamet) kelimesini koyarak “salamatsız ba?” diyorlar.

Fuzuli’nin “Selam verdüm, rüşvet değildür  deyü almadılar.” diye başlayan mektubunu hepimiz biliriz. Tanzimat döneminde de mektup türü çok kullanılmıştır. Namık Kemal’in mektupları koca bir külliyat oluşturur. Tanzimat edebiyatçıları siyasi sebeplerle zaman zaman Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde yaşamak zorunda kaldıklarından sık sık mektuplaşmışlardır. 

Cumhuriyet döneminde de mektup türü hayli revaçtadır. Türk Dili dergisinin eski sayılarından biri mektup türüne ayrılmıştır ve burada nice yazarın mektuplarından örnekler vardır. 

Nihâl Atsız’ın kendisine gelen bütün mektupları cevaplandırdığını biliyoruz. Adile Ayda, Atsız’ın kendisine yazdığı mektupları kitaplaştırmıştır. Yücel Hacaloğlu ve Serkan Akgöz ise Atsız’ın çeşitli kimselere yazdığı mektupları toplamışlar ve yayımlamışlardır. 

Dijital teknolojinin gelişmesiyle mektup türü unutulmaya yüz tutuyor. Yine de dijital ortamdaki bazı mektupların önemli olduklarını düşünebiliriz. 

Konunun Atatürk’le ne ilgisi var?

Yönetimin bütün savsaklamalarına rağmen Cumhuriyet’in yüzüncü yılının ve 10 Kasım’ın halk tarafından büyük katılımlarla anıldığını hep birlikte gördük. Türk milleti, 20. yüzyılın büyük bir dehası olan kurucu önderini unutmamıştır ve unutmayacaktır; bunu bir kere daha dosta düşmana göstermiştir. Esasen Türklerde ata ruhlarına saygının Hunlar ve Köktürkler çağından beri var olduğunu tarih kaynaklarından biliyoruz. 

100. yılı büyük bir coşkuyla kutladık ama maalesef kalıcı bir eser bırakamadık. 100. yıl kutlamaları ve 85. yıl anmaları vesilesiyle benim bir teklifim var. Daha doğrusu Celal Öcal Beyle konuşurken şöyle bir kampanya aklımıza geldi: Herkes birbirine Atatürk pullu mektuplar göndersin. Böyle bir kampanya açalım. PTT Genel Müdürlüğü de Atatürklü pullar bassın ve bütün postanelerde bu pullar bulunsun. Ağabey kardeşine, baba oğluna, oğul babasına, dede torununa, torun dedesine, ninesine el yazılarıyla mektuplar yazsın. Atatürklü pullardan birini zarfın içine koysun, birini üstüne yapıştırsın ve postalasın. Böylece hiç olmazsa pullarla bu önemli günleri kalıcı hâle getirelim.

Başta Yeniçağ olmak üzere gazeteler, dergiler, internet siteleri, televizyonlar kampanyayı destekledikleri takdirde toplumda bir coşku ve heyecan uyanır. Sivil toplum kuruluşları mensupları, çeşitli topluluklar birbirlerine mektuplar yazarak Atatürk coşkusuna katılırlar. Kim bilir, yalnız pul meraklıları değil Atatürk’ü seven nice insan da onun resminin bulunduğu pulları belki saklar. 13 yaşındaki bir torun, 20 yıl sonra Atatürk resimli bir zarfı açıp vaktiyle ninesinin, dedesinin, amcasının, dayısının kendisine yazdığı mektubu okusa ne kadar güzel olur! 

Hatıralar, insanlığın en güzel birikimleridir. Resimli, görüntülü ve yazılı hatıralar geleceğe kalan izlerdir, belgelerdir. Aslında evrende hiçbir şey iz bırakmadan yok olmaz. İnsanlık tarihinde ender rastlanan bir dehanın izi, eseri ise hiçbir zaman kaybolmaz. Haydi mektuplarımızın başına! 

Ahmet Bican Ercilasun / Milli Düşünce Merkezi

Medya Haberleri

İnsanın üç içgüdüsü
Yoğun İş Hayatında Zamanı Verimli Kullanmanın 8 Pratik Yolu
PAÜ'de Bir Kayıt Skandalı Daha
Sözde Ermeni Soykırımı
Herkes her şeyi biliyor