Ağrı Dağının Gölgesindeki Şehir Iğdır

Bir şehir ancak bu kadar bir dağla bütünleşebilir. Iğdır M.Ö. 4000 yıllarından M.S. 1664 yılına kadar kuruluşundan yıkılışına kadar 5.664 yıl Ağrı Dağının Kuzey yamacında kendine güzel bir yaşam bulmuştur.

Türk insanı genelde göçebe ve hayvancılıkla uğraşır. Orta Asya Bozkırının dağ ve yayla kültürüne Ağrı Dağı benzerlik katar. Korhan yaylası Türk’ün ve Türkmen’in otağı, otlağı, yaylağı, kışlağı ve vatanı olmuştur.

Iğdır’ın neresinden giderseniz gidin, neresinden bakarsanız bakın, çıplak bir gözle bütün ihtişamı ile Ağrı dağını görürsünüz. Ağrı Dağının zirvesi dahil % 65 hissesi Iğdır iline aittir. Ağrı Dağı Iğdır ovasının göğsündeki bir gerdanlık gibidir. Büyük Ağrı, Küçük  Ağrı dağları, ve Iğdır ovası, Sürmeli Çukuru" olarak da bilinen ovanın Aras Nehri ile ikiye ayrılan ve kuzeyde, Ermenistan'da kalan kısmına "Sahat Çukuru" denmektedir. Ağrı Dağı bütün ihtişam ve güzelliği ile karşısındaki Alagöz Dağı ile selamlaşmaktadır. Ağrı Dağının bağrından çıkan Ağrı Dağının gözyaşı denilen Karasu Iğdır ovasına bereket katıp hayat vermektedir.

Ağrı Dağı, Alagöz Dağı arasında boydan boya cennetten çıktığı söylenen, Aras nehri Batı’dan Doğuya doğru akıp, Hazar denizine dökülmektedir. Ağrı Dağı ile Alagöz Dağının ortasında yer alan kapalı bir havza olan Iğdır ovası, bu özelliğinden dolayı Mikraklima iklim özelliği gösterip, bölgenin ve ülkemizin ikinci Çukurova’sı durumundadır.

Nuh tufanı sonucu sular çekilince Hz.Nuh’un gemisi Ağrı dağında karaya oturur. Nuh Peygamber  ve yanındaki tüm canlı hayat “ Sürmeli Çukuru” denilen Iğdır ovasına iner. İnsanlık ve canlı yaşam ikinci hayata Iğdır ovasında başlar. Hz.Nuh Peygamber ve yanındakiler Iğdır ovasında kalıp buradan tekrar dünyaya yayılırlar. Nuh tufanı sonucu Ağrı Dağında karaya oturup Iğdır ovasına inen, Nuh Peygamber tüm canlı hayat ve tüm insanlık, bu sebepten dolayı, Iğdır’ımızın doğal hemşerisi sayılır.

Iğdır şehri 1664 ile 1840 yıllarında meydana gelen büyük Ağrı depremi ve yaşanan o korkunç heyelan sonucunda, Ağrı Dağının Kuzey yamacı Korhan yaylasından Iğdır ovasına iner, ve bugünkü Iğdır şehrini yine Iğdır adı vererek kurar. Iğdır insanının yaklaşık 6000 bin yıllık geçmişi, mazisi ve tarihi Ağrı Dağının Kuzey yamacında yatmaktadır. Orada Iğdır insanının yaklaşık olarak 6000 bin yıllık geçmişi, mazisi ve atalarının mezarı bulunmaktadır. İnşallah iyi bir arkeolojik kazı yapılıp gün ışığına çıkarılır.

Efsanelere, filim, hikaye, roman, edebiyat ve şiirlere konu olan, binlerce endemik tür bitki hayvanı bünyesinde barındıran Ağrı Dağı  ve sahip olduğu potansiyel, yeterince değerlendirilmiyor.  Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk buraya; “ Türk Kapısı”, Kazım Karabekir Paşa da;  “ Şark Kapısı” diyordu. Atatürk Ağrı Dağının önemini çok iyi biliyordu. Bu yüzden 1932 yılında İran devletinden Küçük Ağrı Dağı ve Nahçivan sınırından 13 km toprak alıp, Ağrı Dağının tümünü Türkiye topraklarına kattı. Anadolu’yu da Iğdır’dan Türk dünyasına sınır etti.

Iğdır ilinin % 74 dağlık bölge olup bununda büyük bir kısmı Ağrı Dağı ve onun devamı olan Kirelerdir. Ağrı Dağı 1917-1920 yıllarda bölgede yaşayan Türk ve Müslümanları bağrına basarak Ermeni zülümü ve soykırımından bir ölçüde engellemiştir. Iğdır Ağrı Dağı ile Ağrı Dağıda Iğdır’la güzeldir. Ve onun gölgesinde her gün Iğdır’ı selemlamak da, her Iğdırlı da Ağrı dağını yüreğinde taşıyıp sevmektedir. Güzel Iğdır’ımın güzel insanlarına, Dağına, taşına, kurduna, kuşuna, suyuna ve toprağına selam olsun.

Yazan: Rufat Güler

Gündem Haberleri

'Esad, Rusya'da Güvende'
Suriye'ye dönüşler iki kat arttı
Baas rejimi nedir?
Teğmenlere destek veren savcı açığa alındı
Şiddette sıfır tolerans algısı boşa çıktı