Bundan yüz altmış iki yıl önce bir 8 Mart günü, New York' ta tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler; eşit işe eşit ücret, günde sekiz saat çalışma, doğum izni gibi insanca yaşama ve çalışma koşulları için bir eşitlik mücadelesi başlattılar. Çoğu kadın 129 kişi, bu haklı taleplerinin bedelini, atölyelerde çıkarılan yangınlarda boğularak veya yanarak ödedi. Bundan elli üç yıl sonra, kadının insan hakları için savaş veren bir başka kadın, Clara Zetkin, 8 Mart' ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önererek kadınların mücadelesini tarihin sayfalarına yazdırdı.
8 Mart; özgürlük ve eşitlik meşalesini, yanarak yakan kadınların geleceğimize tuttuğu meşaledir! Özgür kadınla örülü yaşamın yaratılması için verilen mücadelenin sembolüdür.
Kadına yönelik erkek şiddeti kadın ve erkek arasındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonucudur. Kadınların erkek şiddetinden uzak bir hayat kurabilmeleri için bu eşitsizliği giderecek önlemler alınmalı, şiddet yaşayan kadınları ihtiyaçlarına uygun bir şekilde güçlendirecek hukuki ve sosyal destekler sağlanmalıdır.
Bizler biliyoruz ki kadın mücadelesi, aynı zamanda şiddetle hesaplaşma mücadelesidir. Dünya genelinde Türkiye, özellikle çocuk gelinler, 19 yaş altı doğurganlık oranı, kadına yönelik şiddet, koruma tedbirlerine rağmen kadın cinayetleri, sosyal ve ekonomik alanda kadın-erkek eşit(siz)liği gibi başlıklarda ilk sıralarda yer almaktır.
Kadını özgür olmayan bir toplumun da özgür olmayacağına bundan sonraki 8 Martları, adaletin, barışın ve eşitliğin sağlandığı günlerde kutlamayı yürekten diliyoruz.