24 Mayıs 1993'te acemi birliklerini tamamlayan ve Malatya’daki toplanma merkezine geçerek usta birliklerine gitmek için yola çıkan sivil ve silahsız 33 er, Bingöl-Elazığ Karayolu’nda bölücü terör örgütü PKK’lı teröristler tarafından pusuya düşürülüp şehit edildi. 29 sene önce gerçekleşen bu korkunç katliamın acısı hala dinmedi.
Bingöl-Elazığ karayolu üzerindeki Bilaloğlu mevkiisinde 24 Mayıs 1993 tarihinde PKK'lı teröristler, silahsız askerlerin bulunduğu minibüslerin yolunu kesti. Tüm şahsi eşyalarına el koyulan askerler, günlerce PKK'lı teröristlerin işkencesine maruz kaldı. Daha sonra PKK'lı teröristler tarafından 33 asker kurşuna dizilerek şehit edildi. Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı kalkan olarak kullanılan 13 asker ise teröristlerin elinden kurtularak Mehmetçik'e sığındı.
"Bizleri ayırarak ilk iki grubu kurşuna dizdiler"
PKK'lı teröristlerin elinden sağ olarak kurtulan askerlerden Erkan Omay, yaşadığı dehşet dolu anları anlattı.
Bingöl'e 10 kilometre kala PKK'lı teröristlerin yollarını kestiğini ve günlerce alıkonulduklarını ifade eden Omay, “1993 yılında iki otobüs olarak Malatya'dan, Bingöl'e doğru yola çıktık. Yol güzergâhında, PKK iki otobüsü alıkoydu. Bizleri bir tepeye getirip kurşuna dizeceklerdi o sırada bir abimiz kaçmayı denedi ama vuruldu. Bizi kurşuna dizmekten vazgeçtiler, daha sonra apar topar koşturarak götürdüler ve bir noktada durdurup bizi 3'e böldüler. Ben en baştaydım 6'ncı sırada bulunan ve şehit olan Mehmet Turan'ın sağına geçtim, o sırada en baştan 6 kişi gelsin dediler. Eğer yer değiştirmeseydim kurşuna dizilmeye ben gidiyordum. Bizi ilk alıkoyduklarında böyle şeylerin olmayacağını sadece rehin tutup devlet ile iletişime geçileceğini söylediler ama arkadaşlarımızdan iki grubu alıp kurşuna dizdiler. Ondan sonra bizim ellerimizi bağlayıp ağır işkenceler yapmaya başladılar” dedi.
Omay kaçmaya çalıştığını anlatarak şöyle devam etti:
“Ben kaçmayı denedim, tuvalet ihtiyacım olduğunu söyleyerek elimi çözdürdüm bu sırada 15 yaşlarında bir çocuk peşime takıldı zaten bunların genellemesi hep çocuktu. Çocuk silahı üzerime doğrultmuştu, ben arkama birkaç defa bakınca kaçacağımı ayıkmış, hemen yerime geçtim. Daha sonra 35- 40 yaşlarında birine Kürtçe bir şeyler söyledi ama ne dediklerini anlamıyorum. O söylediği kişi bir hışımla yanıma gelip silahı ağzıma dayayıp tetiğe bir bastı ve bana, ‘bir daha denersen ağzını burnunu dağıtırım' dedi. Şans eseri kurtuldum, silah ateş almadı. Hiç unutmam, benim ayaklarıma ve karnıma silahla vurup işkence yapıyorlardı ama ben hiç bir şey hissetmiyordum boş bir odun gibiydim sadece ne zaman öleceğimi düşünüyordum. Televizyonlarda öldü olarak gösterildim, rahmetli annem benim yassımı tuttu. Ertesi gün bir çatışma başladı. Allah razı olsun bizim askerlerimiz geldi dağ taş asker kaynıyordu. Bir çatışmaya girildi, o sırada bizi açık alana yem olarak bıraktılar kendileri mevzilere saklandılar. Bu bir şerefsizlik o zaman da biz kurtulmamış olsak emin olun 33 şehidi de devlet öldürttü derlerdi Allahtan biz canlı tanığıyız. Çatışmadan sonra arka taraftaki o mavi bereli askerlerimizi gördüğümde dünyalar benim oldu.”
Yaşları 21-26 arasında değişen 33 şehidin isimleri ve memleketleri ise şöyle:
“Abdullah Kara-Antalya, Adem Zongur-Kırıkkale, Ahmet Apak-Denizli, Ahmet Aran-Manisa, Ali Arar-Konya, Aydın Kuzey-Çanakkale, Baki Umutlu-Denizli, Birol İrfan Askar-Afyonkarahisar, Cavit Yaman-Samsun, Ercan Çobanoğlu-Denizli, Erkan Kaçan-Konya, Hasan Gültutan-Hatay, Haydar Aslan-Trabzon, Hikmet Özdemir-Malatya, Hilmi Şahin-Konya, Hüseyin Çelik-Denizli, İbrahim Erten-Konya, İlyas Uyar-Konya, Mehmet Öztürk- Denizli, Mehmet Tura-Adana, Mevlüt Özkan-Konya, Murat Elibol-Çanakkale, Murat Menteş-Bolu, Musa Sarıgöz-Osmaniye, Mustafa Koçanoğlu-Denizli, Mustafa Yılmaz-Konya, Nihat Odabaşı-Kastamonu, Ramazan Akkaya-Kastamonu, Selahattin Aysan-Isparta, Şenol Cansız-Samsun, Şeref Tay-Denizli, Uğur Bozacı-İstanbul, Ünal Kalafat-İstanbul.”
İHA