Öğretmenevi Konferans Salonunda Samsunlu dostlarla 12 Eylül darbesini, etkilerini ve sonrasında yazılan eserleri, yapılanları, yaşananları, çekilen acıları konuştuk.
Elbette ki 12 Eylül üzerine yapılan dizileri ve filmleri de.
Bu vesileyle 2 Ekim’de vizyona girecek Kafes filmimiz üzerine de konuştuk.
Filmden bazı enstantaneleri paylaştık.
Kafes’in nasıl bir şey olduğunu, Mamak cehenneminde yaşananları…
12 Eylül öncesi davaları, adanmışlıkları ve aşkları da…
Filmde Mustafa Pehlivanoğlu’nun idama giderken hücreden hücreye yayılan tekbirleri ve idam sehpasındaki türkümü de paylaştım dinleyicilerle..
Sonra kitaplarımızı imzaladık.
Samsun’a sonra tepeden bakan bir bahçede de yemeğimizi yedik.
Samsun da bütün şehirlerimiz gibi ormanı yok ederek, yeşile kıyarak devasa konutlar ve avm’ler yapma konusunda geride kalmamaya çalışmış.
Son dönemde İslam mimarisini temsil eden tek şey var: Mekke’de devrilen vinç.
Gerisini yazmaya bile gerek yok.
Vinç ve cinayet…
Haddi aşma ve rantiye…
Kazanma hırsı ve eblehlik…
Terör örgütü sadece PKK mı?
TOKİ’ye ne demeli?
Şehirlerimizi mahveden bu idare aslında kuruluşunda hayırlı hizmetlere amade idi.
Fakat sonra ne olduysa hadnaşinaslıkta zirve yaptı.
Şehirlerimiz birer terör yuvası haline geldiyse bunu sadece içinde yaşayan insanlarda mı aramalıyız?
Şehir insan gibidir.
Organiktir.
Maalesef Samsun’da şehircilik adına güzel hiçbir şey görmedim.
Fakat yine de 12 Eylül’ü anmaya gelen küçük bir topluluk yarınlar için ümidvar olmamızın anahtarıydı.
Bu vesileyle Türk Ocağı Başkanı Doç. Dr. Serkan Şen’e içtenlikle teşekkürlerimi bildiririm. Ocaklarımız, mahfillerimiz, geleneksel ne yuvamız varsa onların ümitsizliğe kapılmamalarını salık veririm. Hayırlı işlerde yarışmaya devam etmeliler.
Lütfi ŞAHSUVAROĞLU