''Seçime Gidilmesinin Tek Sorumlusu Bahçeli''
Yalçın Akdoğan,"Türkiye'nin seçime gitmesinin tek sorumlusu sayın Bahçeli'dir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan NTV canlı yayınına konuk oldu. Seçim süreci ve başta olmak üzere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akdoğan, Türkiye'nin seçime gitmesiyle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı suçlayan MHP liderini eleştirdi. Akdoğan, "Türkiye'nin seçime gitmesinin tek sorumlusu vardır o da sayın Bahçeli'dir. HDP'liler bugün kabineye giriyorsa bunun siyasi vebali sayın Bahçeli'ye aittir" diye konuştu.
Geçici kabine için milletvekillerine götürülmesi beklenen teklifle ilgili eleştirilere de değinen Akdoğan, "Bu ahlaksız değil anayasal teklif" ifadesini kullandı. Akdoğan, anayasaya göre, götürülecek teklife milletvekillerinin olumsuz yanıt vermesi durumunda bağımsız isimlerin belirleneceğini kaydetti.
Canlı yayında yöneltilen sorular ve Yalçın Akdoğan'ın yanıtları şöyle:
AK Parti'nin koalisyon görüşmelerin görüşmediği tek parti olan HDP ile birlikte hükümet ortaklığı ile seçime götüreceksiniz ülkeyi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye'de ilk kez geçici seçim hükümeti kuruluyor. Yeni bir durum yaşıyoruz. Bu tabii bütün koalisyon görüşmeleri normal akışında bir yere varamadı. 45 gün doldu ve sayın cumhurbaşkanımız ülkeyi seçime götürme kararı aldı. Bu partiler arası bir koalisyon durumu değildir. Biz bir parti ile hükümet ortaklığı yapmıyoruz. Bu tabloya göre belli partilerden Meclis'teki milletvekili sayılarına göre belli oranda bakan alınacak. Bunu partiler arası bir ilişki olarak adlandırmamamız lazım bu bir anayasal zorunluluk. Neticede partiler anlaşamadılar ve Meclis'teki milletvekillerinin bir araya gelmesiyle bu anayasal zorunluluk sebebi ile bir hükümet kurulacak ve seçime götürecek bu hükümet ülkeyi. Burada partilerin bu siyasi sorumlulukla davranmalarıdır. Partilerden gelen açıklamalar bu anayasal zorunluluğa ve siyasal sorumluluğa çok uygun düşmeyen açıklamalar. Bu AK Parti hükümeti olmayacak. Burada bizde üye veriyoruz. Madem partiler anlaşamadılar Türkiye hükümetsiz kalmasın siyasi sorumluluğu ile hareket etmek gerekiyor. Sayın Başbakanımız herkesle görüştü, herkese elini uzattı ancak bir koalisyon çıkmadı. Partiler burada bu siyasi sorumluluğu sergileyemedi inşallah partililer bu siyasi sorumluluğu sergilerler ve hükümete bakan olarak katılırlar. Biz bütün bu süreçlerde yasallığa ve meşruiyete çok özen gösterdik. Burada partilere teklif gider gitmez gibi tartışmalar var. Zaten bu partiler anlaşabilseydi koalisyon hükümeti çıkardı. Partiler anlaşamadığı için zaten şahıslara teklif götürülüyor.
Tam o noktada başbakan görevi iade ettiğinde hükümeti kurma süresi dolmamıştı. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi sizin bu yasal ve meşru ve ahlaki hareket ettik ifadenize 'peki Cumhurbaşkanı görevi neden Cumhuriyet Halk Partisi'ne vermediğinde karşı çıkmadınız' diyerek karşı çıkıyor.
Ama burada çok açık bir deklarasyon yapılıyor özellikle Milliyetçi Hareket Partisi'nin çok açık ortaya koyduğu bir siyasi pozisyon var. Buradan başka bir hükümetin çıkamayacağı anlaşılmıştı.
Denenip yapılamayabilirdi ama hiç denenmedi.
Diyelim siz Cumhuriyet Halk Partisi'ne verdiniz ve bir azınlık hükümeti getirdi, güven oyu alamazsa tekrar 45 gün başlıyor. Türkiye şu anda bunu kaldırabilir mi? Yani olmayacağı biline biline böyle bir şeye gidildiği zaman Türkiye daha büyük bir türbülansa girebilir. Bundan dolayı bir meşruiyet çizgisinden sapıldığı kanaatinde ben değilim. Bu duruma gelinmemesi içinde Başbakanımız çok çalıştı. Koalisyon görüşmeleri sürerken defalarca çağrı yaptı. Görevi iade ettikten sonra yine bir çağrı yaptı. Gelin bir araya gelelim ve hep birlikte seçim kararını alalım ve gerekiyorsa birlikte hükümet kuralım doğal akışında seçime gidelim dedi. Bütün kapılar kapandı ve bir anayasal zorunlulukla karşı karşıyayız. Başbakanımız bugün yine bir çağrıda bulundu ama kapılar sürekli kapanıyor. Biz üye vermeyeceğimizi açıkladık niye bizim milletvekillerimize teklif ediliyor diye soruluyor. Bu mecburen teklif ediliyor. Çünkü onlar bunu reddetmediği taktirde bağımsızlardan bakan alınamıyor. Bağımsız bakan olabilmesi içim bazı milletvekillerinin bunu reddetmesi gerekiyor.
HDP ile yan yana görüntü vererek seçime gitmemek için AK Parti tüm bu yolları deniyor yorumları da var. Bunu bir risk olarak görüyor musunuz?
Biz HDP ile koalisyon yapamayacağımızı gördük daha önce. Hoş karşılasaydık gidip koalisyon kurardık. Şu andaki durum anayasal bir zorunluluk bir tercih değil. Bizim irademiz burada devre dışı. Eğer böyle bir hassasiyeti varsa o partilerin niçin böyle bir duruma ülkeyi getirdiler. Türkiye'nin seçime gitmesinin sorumluluğu sayın Erdoğan'dadır diyor sayın Bahçeli. Türkiye'nin seçime gitmesinin tek sorumlusu vardır o da sayın Bahçeli'dir. O dönemde koalisyona kapıyı kapatan sayın Bahçeli'dir. Açıkça Meclis'e böyle bir erken seçim önerisi getirirseniz biz katılırız ve hayır oyu veririz dedi. Siz bütün kapıları kapatacaksınız ve bütün opsiyonlar tükenecek, seçim hükümeti kurulmasın diye yapılan önerileri de kabul etmeyeceksiniz, sonra HDP ile yan yana oturdunuz diyeceksiniz. O zaman siz AK Parti ile HDP yan yana otursun diye Türkiye'yi bu noktaya getirdiniz. Kapıları bunun için kapattınız. Sayın Bahçeli kişi olarak şahıs olarak çok beyefendi birisi ama yazılı metin okuduğu zaman bir canavara dönüşüyor. Bugünkü konuşması yenilir yutulur laflar değil. Şerefsizler diyor, ahlaksızlar diyor, sayın Cumhurbaşkanı'na devletin başına haysiyetsiz diyor. Burada bir siyasi terbiye sorunu var. Milliyetçi Hareket Partisi'ni esir alan bir genel başkan var. Kendisi tek adam olmuş. Üslup olarak çok yakışıksız buluyorum ve bugün yaşananların HDP'liler bugün kabineye giriyorsa bunun siyasi vebali sayın Bahçeli'ye aittir. Bugün hiç utanmadan yalan söylüyor. AK Parti koalisyon teklifini kabul etmedi. O görüşmede daha bir şey müzakere edilmeden sayın Bahçeli bizim şartlarımız var bunları kabul etmeyeceğinize göre koalisyon zemini yoktur diye kapıyı kapatıyor direk. O şartlar konuşulmuş değil müzakere edilmiş değil. Cumhuriyet Halk Partisi ile anlaşamadığımız konular var ama oturduk konuştuk. Sanki bunları tartıştık kabul etmedik ve bundan dolayı koalisyon kurulmadı diye lanse ediliyor. Bu konular konuşulmuş değildir. Sayın Başbakanımız bütün kapıları kapattınız 4 seçeneği de kabul etmiyorsunuz o zaman özel sohbet edelim diyerek bu konulardaki bizim duruşumuzu söylemiştir. Burada bu maddeler veya başka maddeler müzakere bile edilememiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi de biz bu 4 şartı onlar bize gelmeden açıkladık zaten ve bunlardan birisi cumhurbaşkanının anayasal sınırlarına çekilmesi veya parlamenter sistemin tartışma konusu yapılmaması Bahçeli'nin bugünkü açıklamasında da var. Hükümetle cumhurbaşkanını aslıdan birbirinden ayırıyor. Davutoğlu kurmak istese bile cumhurbaşkanının kafasında baştan beri erken seçim vardı ve Türkiye'yi bu yola soktu diyor.
Yalçın Akdoğan: Cumhurbaşkanının karşı olduğunu nerden biliyor Milliyetçi Hareket Partisi ile AK Parti'nin koalisyon kurmasına? Cumhurbaşkanı bu sürecin bir parçası değil. Kişi olarak falanca parti değil filanca partiyle kurulmasına sıcak bakabilir bu şahıs olarak fikridir. AK Parti'nin politikasının önüne kesme ona yön verme gibi bir tavrı siz konusu değil. Siz hükümet kurmak istemiyorsunuz. Hükümet olmuyorsunuz, koalisyon ortağı olmuyorsunuz, azınlık hükümetine destek vermiyorsunuz, seçim konusunda olumsuz bakıyorsunuz peki niye siyaset yapıyorsunuz? Milliyetçi Hareket Partisi ne önerdi mesela bunu bilen var mı? Vatandaştan niçin oy isteyeceksin yarın iktidara gelmek gibi bir amacın yoksa? Milliyetçi Hareket Partisi'ne oy veren milyonlarca insanı kandırıyor musun? Çözüm süreci ile hükümet bu meseleyi halletmek için bir şey yapıyor ihanet diyorsun. Terörle mücadeleye hız veriyor ondan sonra bileri çıkıp bu hükümet savaş istiyor diyor. Peki sizin çözüm öneriniz nedir? Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu konuda bir çözüm önerisi yok. Zaten o bölgelere gidip siyaset yapabildiği yok. Şimdi böyle bir baktığımızda bir siyasetsizlik hali var. Her şeye karşı olmak her şeyi reddetmek burada bir siyasi bunama hali var.
Bunu AK Parti'nin yanlışlarına ortak olmak istemiyoruz diye açıklıyorlar.
Yalçın Akdoğan: AK Parti'nin yaptıklarına ortak olmak istemiyorsanız başka bir koalisyonun parçası olursunuz. Onu da istemiyorsunuz ben hep muhalefet kalacağım diyorsunuz. Herhangi bir partinin taktiridir bu ben yüzde 15'lerde duruyorum çok oyumu arttırmama gerek yok bu ayrı bir şey. Ama bu sorumluluktan kaçıyorsunuz ve bütün faturayı AK Parti'ye ve sayın cumhurbaşkanımıza yıkıyorsunuz. Bütün açıklamalar sayın cumhurbaşkanımız üzerinden dönüyor. Burada sadece ülkeyi düşünmesi gereken sorumlu davranması gereken AK Parti değil. Bu partilerin böyle durumlarda böyle süreçlerde nasıl bir tavır takındığına da vatandaş bakıyor.
Peki cumhurbaşkanı bu sürecin başından beri hatta koalisyon görüşmeleri devam ederken erken seçimden daha doğrusu tekrar seçimden yana olduğunu beyan eden açıklamalar yaptı. Dolayısıyla sadece Milliyetçi Hareket Partisi'nden değil Cumhuriyet Halk Partisi'nden de geliyor bu eleştiri.
Yalçın Akdoğan: Eğer anlaşılamazsa burada kıyamet kopmaz elbette Türkiye seçime gidecek. Sayın cumhurbaşkanı burada koalisyon görüşmeleri ile ilgili de birçok cümle kullandı. Bu bir analizdir bir tabloyu ortaya koyuyor. Sayın Bahçeli hep özveriden bahsediyor peki sen hangi özveride bulunuyorsun? Sen koalisyona yok diyorsun, azınlık hükümetine yok diyorsun, seçime yok diyorsun sonra da erken seçim hükümetine milletvekili vermiyorsun sen ne istiyorsun?
Cumhuriyet Halk Partisi ile neden kurulmadı o zaman?
Yalçın Akdoğan: Cumhuriyet Halk Partisi ile kurulamamasının rasyonel bir karşılığı var. Samimi bir şekilde arayış içinde olundu. Taban tabana zıt olduğumuz konular var Cumhuriyet Halk Partisi ile ama bir çok mesele masaya yatırıldı. Ama bir koalisyon oluşma zemini görülmedi.
Peki neden 35 güne yayıldı burada oyalama taktiği yürüttüğünüz söyleniyor.
Yalçın Akdoğan: İki zıt partiden bahsediyoruz. Çok samimi şekilde gayret gösterdi bu iki parti ve bir yol aradılar. Birçok konuda bu yollar bulundu ama bir koalisyon çıkmadı. Bunun ardından Milliyetçi Hareket Partisi'ne gittik ama bütün opsiyonları bir cümle ile kaldırıp atıldı.
Seçim hükümetinde mevcut bakanların ne kadarı sizce yer alacak bu hükümette ve nasıl bir yöntem olacak?
Yalçın Akdoğan: Sayın başbakanımız açıkladı meclisten gelirse hangi partinin ne kadar üye vereceğine dair bir yazı gelecek. O yazıyla birlikte belirlediği isimlere diyelim Cumhuriyet Halk Partisi'nden 5 tane Milliyetçi Hareket Partisi'nden 3 tane HDP'den 3 tane bu şahıslara teklif yazılarını gönderecek. Teklif edildiğinin kayda girmesi gerekiyor. Kabul edilecek veya edilmeyecekse bununda bilinmesi gerekiyor sonraki bağımsız üyeler aşamasına geçilebilsin. Bu bizim için bir tercih değil anayasal zorunluluktur. Milletvekilleri olumlu karşılık verirlerse hükümetin içinde yer alacaklar. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi vermezse 7-8 kişilik bir bağımsız olacak. AK Parti'nin burada 11 kişi sanıyorum bir kontenjanı var. 25 kişilik bir kabinede AK Parti'nin sayısı 11'e düşecek ister istemez tabi bütün arkadaşlarımız burada yer almayacaklar. Bu sayın başbakanımızın takdiridir.
Jandarma yüzbaşı Ali Alkan'ın cenaze töreninde ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan'ın tepkisi ekranlara yansıdı. Şehit cenazelerinde hükümete yönelen tek tepki de değildi ama çok üzerinde durulan bir tepki oldu bu.
Yalçın Akdoğan: Öncelikle şehit cenazelerinde çok büyük bir acı oluyor. Acıyı yüreğimize gömüyoruz bize gidince. Ağlamak istiyoruz ama terör örgütünü sevindirmeyelim diye ağlamıyoruz. Bu acıyı insanlar yaşamasın demek doğru değil. İnsanlar farklı şekilde bunu dile getirebilirler. Bunun ötesinde bir takım başka sorunlar yaşanıyor. Burada özellikle bu cenaze törenlerini provoke eden insanlar var. Ben Kırıkkale'de cenazeye katıldım cami avlusunda binlerce insan vardı gittim oradaki insanlar kucaklaştım, şehit yakınlarına sarıldım şehidimizin annesi Allah'ın takdiri vatan sağolsun dedi. Cenaze namazını kıldık dışarıya çıktın 100 metre top arabasının arkasında yürüdük en ufak bir sorun yok. Bizim insanımız çok vakur bir duruş sahibi. Ama arabaya binerken birkaç kişi milleti galeyana getirip örgütlü bir takım yapılar bunlar. Provokasyon çıkarıp o cenazenin şehidimizin manevi huzuruna yakışmayan tertiplerin içine girenler var. Kim bu şehit cenazelerini başak bir mecraya çekmeye çalışıyor bunların üzerine gidilmesi lazım. Bugün sayın başbakanımızda söyledi o törenle ilgili acıyı anlıyoruz ve paylaşıyoruz. Ama burada vakarla bunu göğüslemek gerekiyor. O üniformanın gereğini de yapmak gerekiyor ve terör örgütünü sevindirmemek gerekiyor. O görüntüler PKK'nın sitelerinde manşet oldu, gazetelerinde kullanıldı vesaire. Binlerce sivil insan var çocuğunu kaybediyor ve vatan sağolsun diyor. Biz hepimiz bu vatan için hizmet ediyoruz. Buradaki kutsal değer vatandır, bayraktır. Elinde silah olan güvenlik birimi de o mücadelenin parçası biz o mücadelenin içindeyiz. Kandil her açıklamasında bizimle ilgili de bir takım tehditler savuruyor. Bundan dolayı bunu hep birlikte göğüslemek gerekiyor, terörün ekmeğine yağ sürmemek gerekiyor. O tablo bizi üzdü doğrusu. Üniforma içindeki kişilerin terörle mücadele anlayışına daha çok hakim olan kişiler olarak yani sivil bir insan o sağduyuyu gösterirken bu işin içinde olan kişilerin hayli öyle davranması gerekir. Ama çokta bu meseleyi büyütmek kişiselleştirmekte doğru değil.
Yarbay'ın ve şehit yüzbaşının ailesine ve etnik mezhebine yönelikte bir takım sosyal medyada bilgiler ortaya çıkarıldı.
Yalçın Akdoğan: Bunlar yakışıksız şeyler. Bizim ordumuzda polisimizde hiçbir zaman böyle bir ayrım olmamıştır. Bizde şehidimizin hangi kökenden geliyor diye bunun muhasebesi yapılmaz, hep birlikte ailesini de kucaklarız, acısını yüreğimize gömeriz.
Artan terör olayları ve buzdolabına kaldırılan çözüm süreci. Bugün Selahattin Demirtaş'ın açıklamaları oldu ve sırf HDP'yi baraj altında bırakmak için savaştan beslenerek bir kez daha iktidar olma hırsıyla ülke adım adım felakete sürükleniyor, kimsenin buna hakkı yok dedi. Aslında terör olayları başladığından bu yana eleştiri ya da iddia bu.
Yalçın Akdoğan: Bu olayları kim başlattı? Bu olaylar terör örgütlerinin eş zamanlı bizim insanlarımıza kastetmesiyle başladı. İşte Suruç olayı, arkasından askerimizin DEAŞ tarafından öldürülmesi, iki polisimizin şehit edilmesi, arkasından şehir merkezine trafik polislerine saldırı kim yaptı bunları? Bunları PKK yaptı. Buna karşı devlet terörle mücadele sürecini başlatmıştır. Bu süreçte bir güvenlik açığı oluşmuştur, süreci istismar etmişlerdir, sürece ihanet etmişlerdir, sütrecin düşmanları ile işbirliği yapmışlardır barajı geçebilmek için. Başta paralel yapı olmak üzere çözüm sürecinin düşmanı güçlerle sırf barajı geçmek için bu kirli işbirliğine girmişlerdir ve süreci bozmuşlardır. Terörle mücadele süreci de terör örgütünün açık saldırıları sonucunda gelişmiştir. Şehit cenazeleri gelecek hükümet bundan hangi faydayı sağlayacak? Diyarbakır bombalaması olduğunda seçimden önce HDP mitinginde hemen AK Parti'yi suçlu gösterdiler. Bundan kim fayda sağlıyor? O bombalama olayından sonra HDP belki birkaç puan oyunu arttırdı. Bu süreçler hiçbir zaman iktidar partilerinin lehine olacak süreçler değildir. Bu noktada terörle mücadele yapılması gerekiyordu ve yapılıyor. Bu süreci başlatan terör eylemlerini yapan PKK'dır, sorumsuz açıklamalar yapan HDP'lilerdir ve hükümet elbette vatandaşını korumak için güvenlik tedbirlerini almak durumundaydı. Bunun siyasi ir getiri götürü hesabı yapılarak girişilecek bir süreçte değil bu. HDP'lilerin bu açıklamaları ne kadar ters bir bakışı yansıtıyorsa diğer taraftan süreci eleştiren kesimlerin, sürekli olumsuz Türkiye'yi bölecekler diyenler terörle mücadele başlayınca elbette kaçınılmaz olarak şehitlerde gelebiliyor bu sefer birileri bunlar Türkiye'yi savaşa götürüyor demeye. Peki siz ne istiyorsunuz? Bu hükümet neticede gelinen noktada terörle mücadeleyi etkin bir şekilde başlatmıştır ve bunu devam ettirmek durumundadır. Bu savaş meraklısı olmak filen değildir. 90'lı yıllardaki terörle mücadele konsepti şu anda uygulanmıyor. Bugünkü güvenlik konsepti tamamen hukuk içinde, vatandaşla teröristi birbirinden ayıran, vatandaşını kucaklayan, ona hizmet götüren ama buna kast eden teröristle de mücadeleyi amaçlayan bir anlayıştır.
Bu operasyonlar neden daha önceden yapılmadı eleştirisi var. Özellikle çözüm süreci devam ederken şehirlere hem teröristlerin gelmesi hem bazı evlerin patlayıcı malzemelerle doldurulması, hendekler kazılması yani bu işin bu noktaya gelinmesine çözüm süreci devam ederken göz yumuldu şimdi müdahale ediliyor neden şimdi deniliyor.
Yalçın Akdoğan: Bu Kobani olaylarından beri bu tür şeyler yapılıyor bunların hepsine de müdahale ediliyordu. Müdahale edilmesi demek doğru değil. Ama daha geniş bir bu terörle mücadele operasyonları vesaire bunu dediğim gibi tetikleyen bir takım hadiseler oldu. Bazıları terör şehre indi filan diyor. Bu ülkede 30 yıl önce gazete manşetidir eşkıya şehre indi. Geçmişteki olumsuzluklar unutuldu. Eskiden memurlar bir ilçeden bir ilçeye sevk edilemezdi bir hafta beklerle toplu halde gönderilirlerdi. Süreç zarar görmesin diye bazı geri duran bürokratlar olabilir. Ama çok sabotajlarda oldu özellikle paralel yapının sabotajları oldu. Burada enerji biriksin hükümet zor durumda kalsına kadar. Öncelikli olarak sorumluluğu devlete kesmektense terör örgütünün süreci istismar etmesi kötüye kullanmasına karşı zaten biz güvenlik paketini meclisten geçirdik ve bir takım tedbirleri aldık.
Kandil'den gelen müzakereye hazırız, karşılıklı tahkim edilmiş ateşkes ilan etmeye hazırız açıklamasına nasıl bir yanıt verirsiniz?
Yalçın Akdoğan: Bir kere burada bir güven sarsılması var. Bu süreçte sırf siyasi hesaplarla barajı geçmek için eksen kayması yaşadı HDP ve sürecin düşmanları ile işbirliği yaptı. AK Parti'yi devirme projesinde kendisini kullandırttı. Bu kadar uğraşmışız bu kadar emek vermişiz bu süreç bozulmasın istiyoruz ama görüyoruz ki onlar başka bir kirli işbirliğine giriyor bizim eleştirimiz ona karşıydı. Siz böyle bir AK Parti'yi devirme projesinde, Tayyip Erdoğan düşmanlarına kendinizi kullandırtıyorsunuz dedik. Peki AK Parti olmazsa kim yapacak bu süreci? Bugün ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. Bu AK Parti iktidar olamadı bu yüzden terörle mücadele güvenlik konseptine kaydı gibi yaklaşımlarda doğru değil. Örgüt daha önce bu tür açıklamalar yapmıştır taktisel açıklamalar. Bunlara biz itibar etmiyoruz. Örgüt hiçbir sözünde durmamıştır. Türkiye'yi terk etmemiştir, eylemsizlikte karakol basmamanın dışında hiçbir şey uymamıştır, baskı, şiddet, adam kaçırma hepsini yapmıştır. Artık hu laflara karnımız tok. Öncelikle tam anlamıyla bir eylemsizliğin gerçekleşmesi gerekiyor. Yol kesmeyecek, adam kaçırmayacak, tam anlamıyla bir eylemsizlik şart ve Türkiye'yi terk etmeleri şart. Bunun ötesinde bir durum olursa diğer meseleler değerlendirilebilir.
İmralı ile bir temas devlet yetkilileri veya HDP'liler düşünülüyor mu bu dönemde?
Yalçın Akdoğan: Şu anda bir hükümet kurma süreci var bir siyasi irade şekillenecek sonra bu meseleler ele alınacak. Ama baktığımızda devletin ilgili birimleri bu görüşmeleri ihtiyaç duydukça yapar. 90'lı yıllarda da yapmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin iktidar ortağı olduğu 2000'li yıllarda da yapmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.