Sahin Huseyin Celep,Hak, Adalet ve Çözümü Yazdı
Sahin Huseyin Celep,Hak, Adalet ve Çözümü Yazdı
Hangi devlet, millet, toplum, rejim ve düzen içinde yaşarsa
yaşasın, haksızlığa uğrayan bir insan, ilave bir zarara
uğramadan, hakkını alma hakkına sahiptir. Hakkı, elinden,
her ne şekilde alınırsa alınsın, bu, o insana zulümdür.
*
Kendi arzusu dışında hayat bulmuş bütün canlıların,
en önemli beklentisi, bu hayatı huzur içinde tamamlamak
değil midir? Zulmün hâkim olduğu toplumlarda yalnız
mazlumlar değil, zalimler de huzur bulamaz. Bu yüzden,
akıl yürütme yeteneği olan insan, hemcinsleriyle ittifak
edip bu huzuru sağlayacak kurum ve kuralları oluşturmuşlardır.
*
İnsanlara hakkını teslim edecek olan kurum ve kurallar,
hak almanın önünde set oluşturmuşsa, bu da zulümlerin
en büyüğüdür. “Oranın görevi, buranın görevi, onu
yapamazsın, bunu yapamazsın, tebligat usulleri, cevap
süresi, erteleme, zaman kazandırma ve nihayet zaman aşımı…”
Bunlar ve benzerleri, bir insanın, bir kurumun hakkını elinden
alabilmektedir.
*
Hakkını taktik ve teknik usullerle kaybeden insan, kurum ve ya
kuruluş, haklı olduğu halde, haksız duruma düşüyor. Böyle olması,
doğal mıdır, normal midir, adil midir? Bu, adalet eliyle,
adaletsizlik yaratmak değil midir? Hukukun kuralları, adaleti
yıkıyorsa, o zaman, o kurallara ne gerek var? Alexander Pope,
“Doğru olan, haklı olandır.” diyor. Pekiyi, haksızlıkla biten bir
sürecin ulaştığı bu sonuç, kurallara ve tekniğe uygun diye
doğru mudur? Bir kişinin ya da bir kurumun, teknik usullerden
dolayı hakkını kaybettiği görüldüğü halde, bunun telafisi neden
yoktur? Bu kadar kurum ve kuralları oluşturan yetkin merciler,
“Haklıdır, ama formalitelere kurban gitmiştir, ben bunu telafi ediyor
ve hak sahibinin hakkını teslim ediyorum.” diyen yeni kurum ve
kuralları oluşturamaz mı? Her şey insan eliyle değil mi? Maksat
adaleti sağlamak, haklı olanın hakkını vermekse, neden olmuyor?
Olmuyor işte.
*
Size güncel ve ilginç bir örnek: MHP tabanı ve onu temsil eden
delege çoğunluğu, yasal olan, kongre toplama, çoğunluğa dayalı
kararlar alma talebinde, haklı olduğu halde, adaletin kurum ve
kurallarını aşıp bir sonuca ulaşamıyor. Adaletin, adaletsiz kılıcı
olan bu kurallara kurban giden ve gasp edilen, milyonlarca
partilinin hakkı var. Bu formaliteler, en gayri ahlaki biçimde evire
çevire kullanılıyor. Montaigne’in dediği gibi, adaletin olmadığı yerde
ahlak da olmuyor.
*
Göz göre göre hakkı elinden alınan insan, öfke ile yüklenir
ve köşeye sıkıştırılmış hayvan gibi hareket eder.
Öfkeli toplumlarda, huzur olmaz. Huzursuzluk,
ülkeleri, toplumları, kurumları dağıtır, yıkar. Bunun için,
adalet mülkün, memleketin temelidir.
*
Öfkenin olduğu yerde, akıl olmaz. Aklını yitirmiş insan,
her şey yapar. Her yerde gördüğümüz, haksızlığa uğradığını
düşünen, öfke ve nefretle yüklenmiş Gavriloların, çözümü,
kendisinin sağlamaya kalkmasına hiç şaşırmıyoruz ve
şaşmamalıyız.
*
Çünkü adaletsizliğin olduğu yerde, insanlar, başına buyruk
hareket ederler ve kendi adaletlerini kendileri tesis etmeye
kalkarlar.
*
Sahin Huseyin Celep
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.