ABD'nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı almaya hazırlandığı yönündeki haberleri ve AB’nin “Kudüs’ün iki devletin de başkenti olması sağlanmalı.” tarzı söylemlerini üzüntüyle takip ediyoruz. Bu tür ifadeler Müslüman camiasına olduğu gibi bizlere de derin bir endişe vermiştir.

Filistin’de yarım asırdır süren işgalin, Filistin halkına yapılan büyük adaletsizliğin davacısı ve takipçisi olan bizler bu akıldışı kararı asla kabul edemez, makul göremez ve hiçbir mantıklı gerekçeye de sığdıramayız. Harem-i Şerif kadar Kudüs’ün de tarihi statüsünü korumak mecburiyetindeyiz. Bu kutsiyete zarar veren her türlü girişime sessiz kalamayız.

İslam coğrafyalarında oluk oluk kan akarken, Dünya’nın kanayan yarası olan Filistin Meselesi çözüme kavuşmamışken böyle bir karar verilmesi baskı ve zulmü tırmandırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. 

Üzülüyoruz… Gönül coğrafyamızda yaşananlar belki de bizim en mahcup yanımızdır. Haksızlığın, zulmün, terörün kol gezdiği Ortadoğu coğrafyasında atılacak her adım bizler için hayati önem arz etmektedir. Kudüs’ü bir Konya, Bursa ve Erzurum’dan asla ayıramayız. Çünkü orayı seveni biz sever, orayla dertlenenle biz de dertleniriz. “Kudüs sevilmeden insanlığa girilmez.” demiş bir şair. Bu yüzden insanlığımızın giriş kapısıdır Kudüs. Orası, darüsselamdır, yani barış ve esenlik yurdudur.

Yıllardır verilen bunca mücadele, bize emanet edilen Kudüs’ün selameti ve Kudüs halkının felahı için olmuştur ve bu böyle de devam edecektir. Bu çerçevede uluslararası toplumu bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti sadece “Kudüs” olan Filistin Devleti mücadelesinde destek olmaya ve aksi girişimlerin tümünü kınamaya davet ediyorum. 

Gerek maddi, gerekse manevi olarak Kudüs tek başına asla olmamıştır. Kudüs’ü savunmak tüm Müslümanların ortak görevidir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği gibi, Türkiye olarak İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı sıfatıyla konuyla alakalı gereken her türlü tedbir alınacak ve konunun sonuna kadar takipçisi olunacaktır.