Öğretmen Eğitim Sektörünün Çiftçisidir

Öğretmen Eğitim Sektörünün Çiftçisidir

Öğretmen Eğitim Sektörünün Çiftçisidir

A+A-

Tohum ekeceği zaman bir çiftçi, ekim yapacağı bölgenin iklim şartlarına bakar, tarlasının özelliğine bakar, ekeceği tohumun kalitesine bakar, ürünü bol bereketli olsun diye. En az zarardır hedefi, bolca kazanç için. Öyle ki gecesini gündüzüne katar, millet uyurken çiftçi tarlasının başındadır, tohumlarına su olur, güneş olur. Emeğin karşılığı yemektir elbet, en haklısından…

Öğretmen ne iş yapar ki? Öğretmen de eğitim sektörünün çiftçisidir. Tohumunun kalitesine bakmadan, hedefi yeşertmek olan. Tohumu öğrenci, tarlası emek verdiği yılları, güneşi ise sevgidir. Hâsılat zamanı ise vuslat zamanıdır öğretmenin. Lakin yıllar sürer bu bekleyiş. Çünkü öğretmen bina dikmez, yol yapmaz, sabır ve sevgi ile bilgi eker, yıllar sonra olgunlaşır ürünleri. İnsan mühendisidir öğretmen. Millet yetiştirir, devlet olsun, ulus olsun, KOCAMAN BİR ÜLKE OLSUN diye. Mesleğini, adının önünde kısaltma yapmayan, işini okul ile sınırlı tutmayan, günün her saati ihtiyaç duyulduğu an var olan, öğretmen adını karakteri ile yaşayan, saygının herkese sevginin ise hak edene verilmesi gerektiğini aşılayan profildir öğretmen.

Evladı emanet alan öğretmen, vatanın asıl emanetçisidir. Nesiller gelir geçer elinden. Öğretmen kime emanet derseniz eğer. Allaha emanet. Çünkü bütünüyle yanlış örülen eğitim ağının içinde, her gün sabrı ve idealleri tükenen, toplumun şamar oğlanı ilan edilmektedir.

Seçilen meslek, kişilerin yaşam şeklini ve dünya görüşünün temelini oluşturur. Öğretmen mesleğine hangi koşullarda başlarsa başlasın, hayat görüşünde sevdasında hep insan vardır. Arada çıkmıyor değil, nasıl öğretmen olmuş dediğimiz olumsuz örnekler. Fakat genele bakılınca çokta fazla değildir kötü örnekler. Ülke olarak her şeye rağmen ayakta durabiliyorsak, iyi öğretmenlerin yetiştirdiği iyi evlatlar sayesindedir kuşkusuz.

Gün geçmiyor ki, gündem yine öğretmen olmasın. Madem gündem oluyor öyleyse eğitim ya da öğretmene dayalı bir gelişme, bir fayda, elle tutulur, kulağa değer, topluma değer bir duyum bekliyor insan.

MEB’den yükselen sese kulak kabartınca, sonuç yine şaşırtmıyor bizleri. Sorunu bütünüyle ele almayıp, taşın altına elini koymak yerine öğretmeni ittiren, gelişmeyi plansızca, düşüncesizce, sadece çıkar emelleri üzerine hareketten ibaret gören zihniyetin eğitime balta vurma çabaları olduğunu anlıyoruz.

Deniliyor ki öğretmenin performansını ölçelim. Bu cümlenin dip notu, öğretmeni parçalarına ayıralım, eğitimi ortamlarını harman yerine çevirelim, gelecek nesillerin kalitesini yok edelim.

Formlar düzenlendi MEB tarafından. Siyasetin esir aldığı eğitim kurumlarında, siyaseten göreve getirilen

*Okul müdürü ve diğer çalışan idarecileri tarafından

*Tüm gününü okulda geçirdiği, öğretmen arkadaşları tarafından

*Sorumluluk duygusu, sağduyusu gelişmemiş araç gerecini dahi okula getirmekten mahrum, başardığı sınavı kendinden, başaramayınca öğretmeninden bilen, zihniyette sahip olan öğrencileri tarafından

*Okula toplantıdan toplantıya dahi uğramayan veya çocuğu ile ilgili en ufak eleştiriye dahi tahammülü olmayan, öğretmeni suçlayınca çocuğunun açığını kapattığını düşünen çok ilgili öğrenci velileri tarafından öğretmenin performansı ölçülecek.

Madem ortada bir performans sıkıntısı var, o halde öğretmenlerde MEB daki yöneticileri değerlendirmeli. ‘’Gelip geçerken birde mili eğitim bakanlığı yapayım, beş yılda bu koltuğu işgal edeyim, aslında hiç anlamam ama öğrencilerin sınav sistemini değiştireyim ( alt üst edeyim), hatta devlet okulu kavramını yok etmek istercesine özel okul açtırıp birde okuyacak öğrenciye destek vereyim. Hazır bozmaya başlamışken öğretmenliği ücretli, sözleşmeli, kadrolu diye ayırıp öğretmenin iş güvenliğini de yok edip, öğretmeni işinden başka her şeyi düşünür hale getireyim. Budamı yetmedi bir ay rotasyon diyeyim, bir sonraki ay performans sistemini getireyim. Baktım olmuyor dememiş gibi yapar, eğitim sistemini kaderine ederim ‘’ mantığıyla çalışan bakanlarımızı. Mademki niyet eğitim sisteminde çığır açmak, sıkıntıyı kıyı köşede aramak yerine, bütündeki hatayı görüp tepeden değişim yoluna gidilmeli ve eğitimin önü açılmalıdır. . Sürekli öğretmene çığlık attırmak sadece ülkenin bekasına zarar verir.

Tülay GAZALCI

EĞİTİMCİ YAZAR

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.