7 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri sürecinin başında Çağlayan Adliyesi’nde savcının DHKP-C örgütünce öldürülmesi ile başlayan, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne saldıran DHKP-C’linin öldürülmesi, Fenerbahçe Futbol Takımının otobüsüne Trabzon’da yapılan silahlı saldırı, Ağrı’daki PKK ile çatışma, Mersin ve Adana’daki HDP binalarına bombalı saldırı ile devam eden ve seçime üç gün kala Diyarbakır’da HDP mitinginde patlatılan bomba seçimi engellemeye yönelik provokatif eylemlerdi.

Taşeron örgüt ve kişilerin yaptığı bu eylemler, muhataplarından beklenen karşılığı bulamayınca seçimi engelleyemedi. Seçim sonucunda hiçbir parti tek başına iktidar olamadı. Millet, partileri uzlaşarak ülkeyi bir koalisyon kurmak zorunda bıraktı. Şimdi 20 Temmuz sabahı Şanlıurfa-Suruç’ta patlatılan  ve 32 gencimizin ölümüne ve 104 kişinin yaralanmasına yol açan bomba ve aynı gün Adıyaman’da bir Uzman Onbaşı’nın PKK örgütünce şehit edilmesi, hayra alamet değildir ve koalisyon kurma sürecini sabote etmek içindir.

Suruç Bombası dahil son olayların amacı, 100 yıl önce Batılı emperyalistlerin hazırladığı SEVR senaryosunu 2000′li yıllarda hayata geçirmektir.    Amaç, ülkeyi bir iç savaş sürecine sokarak zayıflatmak ve Irak’ta ve Suriye’de kurulan tuzağın aynısını Türkiye’ye kurmaktır. Yani BOP’un  Irak, Suriye, İran ve Türkiye’de bir Kürt devleti kurma projesinin üçüncü ayağını hayata geçirmektir. Ama Allah’ın işine bakın ki, ne Batı’nın süper güçleri, ne de onların maşası durumundaki kanlı terör örgütleri, “VATAN-DİN-TARİH-KÜLTÜR VE KADER BİRLİĞİ”nden ve karşılıklı evliliklerden oluşan bin yıllık TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİ’ni bozup bir iç savaşı ve hayallerindeki bölünmeyi gerçekleştirememişlerdir.

HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın “Herkes güvenliği için kendi önlemin alsın” sözü yangının üzerine benzin dökmekten farksızdır ve devleti yok kabul etmektir. Gerçekten de devletin güvenlik güçleri uzun bir zamandır etkinliğini yitirmiş olarak varlığını sürdürmektedir. Bu sabah (22.07.2015)  “SURUÇ BOMBASI HAYRA ALAMET DEĞİL” başlıklı bir yazı yazmaya hazırlanırken Şanlıurfa-Ceylanpınar’da iki polis memurunun birlikte kaldıkları evde enselerinden kurşunlanarak şehit edildiklerini öğrendim.

Olaylar tırmanma eğilimindedir. Herkesin uyanık olmak, provokasyonlara gelmemek mecburiyeti vardır. Siyasilerin de küçük hesapları bir tarafa bırakarak bir an önce ülkeyi hükümetsiz bırakmayacak bir çözüme gitmeleri gerekmektedir. Yalnız burada şu gerçeğin altını çizmekte yarar vardır. Bugünlerin mimarı, sonradan inkar edilen  “çözüm süreci”ni başlatarak PKK’yı şımartanlar, Peşmergeyi Türkiye’den geçirip Kobani’de PYD’yi destekleyenler, IŞID’i ve ÖSO’yu eğiten ve silahlandıranlardır. Son yıllarda “çözüm süreci” safsatasıyla devleti aciz duruma düşürenleri, orduyu-polisi-yargıyı ve toplumu bölerek terörün iştahını kabartanları tarih  affetmeyecektir.

Bu tablonun ressamı,  seçim sonuçlarından memnun olmayarak, ilk günden itibaren “ERKEN SEÇİM-TEKRAR SEÇİM” ortamını hazırlamaya çalışıyor. Ama unutmasın, güneş yükselmiş, buzdağının önlenemez eriyişi devam etmektedir. Böyle bir tablonun ressamına bu millet bir daha zırnık koklatmaz.

Ama korkmayın. İstiklal Harbi öncesinde de halkımız bağımsızlığını kaybedeceğimizden korktuğu için Akif, milli marşımıza “Korkma!” diye başlamıştır. Gerçekten korkmayın. Çünkü bugünümüz dünümüzden çok daha iyidir. Yapılacak tek şey, milletçe günlük meselelerin karmaşasından ve algı operasyonlarının etkisinden sıyrılarak kaderimize sahip çıkmaktır. Zinde kuvvetlerimiz de,   son yıllarda uğradığı tahribat ve mağduriyetlerin yarattığı olumsuz psikolojiden silkinerek bir an önce dirilip ayağa kalkmalı ve  milletiyle bütünleşip  devletimizin geleceğine sahip çıkmalıdır.

UMUTSUZLUĞA KAPILMAYA GEREK YOK… YÜZ YILDIR BAŞARAMADILAR, YİNE BAŞARAMAZLAR