SONDAN ÖNCE ...
Devlet böyle soyulur.
Hükümet sigortalıların ilaçlarını ödemek için her yıl ihale açar buraya kadar normal. Ancak bazı ilaçlar vardır ki muadili yok. Tek üretici veya yurt dışından ithal. İşte burada soygun başlıyor. Ve 50 €’luk ilacı Devlete 3750 €’ya satıyorlar.
Düşünün bakalım soygunun boyutlarını.
Ve bunun adı İslami oluyor.
Şimdide bir başka olayı anlatayım.
Konya’da vakıfların öğrenci yurtlarına Ocak ayı için kredi ve yurtlar kurumu tarafından 15 milyar Türk lirası ödendi bunu biliyor musunuz? Tabii ki içlerinde Türgen vakfı da var. Aklınıza gelmeyecek ismini duymadığınız onlarca tarikat ve cemaat vakıfları da var.
Sadece Ocak 2025’de ödenen miktar eski parayla 15 trilyon liracık.
Bu miktarı 81 il ile çarpar mısınız? Önünüze devasa bir rakam çıkacak. Canım bütün şehirler Konya gibi mi? Tabi ki değil ama bir İstanbul en az 10-15 Konya eder.
Bu arada sipariş üzerine yurt yapıp yine kredi ve yurtlar kurumuna kiraya veren ve kira geliri ile iki yılda yurt maliyetini çıkaran kişilere verilen paralardan bahsetmiyorum bile.
Aslında bu vakıf yurtlarına yapılan yardımlar öğrenci sayısıyla doğru orantılı. Ancak, bununda kolayını bulmuşlar, 100 öğrenciyi 150 olarak gösteriyorlar. Ayrıca her öğrenciden de ayrıca yurt ücreti alıyorlar.
Şimdi de gıda bankalarından örnek verelim.
Şimdi sizin bir şirketiniz veya bir fabrikanız var. Yıllık bir milyar vergi borcunuz çıktı ve bu bir milyar lirayı maliye bakanlığına ödemeniz gerekir değil mi?
Hayır işte öyle değil. Bu verginin bir kuruşunu bile devlete ödemeyeceksiniz. Nasıl mı?
Önce bünyesinde gıda bankacılığı olan bir denek bulacaksınız. Mesela, Kimse yok mu derneği, Dost eli derneği, Beşir derneği gibi. Diyelim ki buldunuz. Sonra dernekle pazarlık ediyorsunuz, size 500 bin lira yardım edeyim sizde bana bir milyar liralık fatura verin diyorsunuz. Böylece bir milyarlık vergi borcunuzu ödemiş oluyorsunuz. Sonuçta siz 500 milyon kar ederken, Türk devletinin maliyesine 5 kuruş dahi vergi ödemiyorsunuz. Çünkü yasayı böyle yapmışlar.
Peki bizde bünyesinde gıda bankası olan bir dernek kuralım derseniz, hooop orda durun, hükümetten onay almanız gerekiyor, öyle her önüne gelene verilmez. Öyle ya! Ya Türkçü, sosyal demokrat filan olursanız alimallah, bizim yandaş derneklerin tekerine taş mı koyacaksınız.
Ha bu arada bu gibi derneklere verginizi verirseniz, hükümetten ballı ihaleleri de alırsınız, değilse kendi çabalarınızla tırmalar durursunuz.
Çünkü laik (onlar dinsiz diyor) devlete vergi mi verilir. Onun için de dinen de günah görmüyorlar.
Bu derneklerde bu topladıkları paraları Türk olmayan ülkelere müslümanlara yardım adı altında aktararak (Somali gibi) bu vergileri döviz olarak yurt dışına kaçırıyorlar.
Hatırlarsınız üç beş yıl önce Başkent Gaz’ın, Kızılay üzerinden hükümete yakın ve ismi çocuk istismarı skandalına karışmış olan Ensar Vakfı’na 27 Aralık 2017 tarihinde yaptığı 8 milyon dolarlık bağış ve neticesinde elde ettiği vergi avantajı vardı ya. İşte bu olay da bu tür vergiyi devlet yerine yandaş vakıf ve cemaatlere verme girişimidir.
O zaman Türk devleti doğru düzgün vergi almıyor mu. Tabi ki düzenli vergilerde var. Dolaylı vergiler. Mesela 73 liralık sigaranın 60 lirası vergi. Zenginden de fakirden de alınıyor. Yine 50 liraya aldığınız benzinin 35 lirası vergi, fabrikatörden de emekliden de aynı vergi alınıyor. Bunun gibi yüzlerce vergi var. Et alırken de ödüyorsunuz, ekmek alırken de. Saymakla bitmez. Bir tek nefes aldığımız havanın vergisi yok, o da şimdilik. Yakında böyle giderse ondan da vergi alırlar.
Şimdi bu dolaylı vergilerden alınanlarda, geçiş garantili köprülere ve yollara, hasta garantili hastanelere, uçuş garantili Havalimanlarına gidiyor.
Bu ahval ve şerait altında devlet nasıl ayakta durur. İşte yirmi iki yılda gelinen nokta budur.
Cumhuriyet tarihinde yapılan devletin elindeki bütün fabrikaları da satarsanız. Yine cumhuriyet tarihinin en yüksek enflasyonunu yaşarsınız.
Birde seçim öncesi halka verilen siyasi ve ekonomik rüşvetlerin bedelini seçimden sonra ödediğimizi düşünün.
Eğer kulağımızla ve midemizle düşündüğümüz sürece hiç bir şey değişmeyecek. Ancak kafamızla ve kalbimizle düşünürsek, kurtuluşa ereriz.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.