ŞEHİTLER ÖLÜYOR !..
“Türkiye’nin temel sorunları var. Ve Türkiye bu temel sorunlarını çözmeden yada hafifletmeden nefes alamaz.
İslam dininin şehitlerin ölmediğine dair hükümlerini biliyorum. Ancak ne var ki; çocuklarını kara toprağa veren analara, babalara ve kocalarını kaybeden kadınlara yada babalarını yitiren yetimlere bunu anlatmak kolay değil. Çünkü ateş düştüğü yeri, en kavurucu şekilde yakıyor.
Hem şehitlerin, anaları, babaları, kardeşleri ve çocukları; ihanet ile barış yapılsın ve memleket toprakları bölücülere verilsin diye canlarını kara toprağa teslim etmediler ve etmiyorlar da.
Bunları bilerek ve görerek adım atmalıyız. Birincisi şehitlerin, aileleri için dünyevi olarak öldüğünü göz ardı edemeyiz, ikincisi eğer ihanetle barış (!) olacaksa, boşuna şehit olduklarını da kabul etmek mümkün olmaz.
Bunlara karşın Türk Milletinin esas sorunu, eğitimdir. Eğitim ile dünyevi ve uhrevi gerçeklerden mahrum bırakılan bir toplum yapımız var.
İnsan pozitif yada sosyal bilimler açısından eğitilmezse, kendi yurdunu ve dolayısıyla şahsi menfaatlerini bile koruyamaz hale gelir. Bugün terör ve ekonomik sıkıntılar içinde boğulmamızın ve geleceğimizi tehlikeye atmamızın yegane sebebi budur.
Türkiye’de, Türk Milletinin menfaatlerini korumaya yönelik bir eğitim sistemi olmadığı için “milletleşme projesi”ni tam nihayete erdirmeye çalışırken, başımıza bir hain takımı çıkarak, Türk Milletini 36 etnik parçaya bölmeye kalktı. Bu yetmedi, bölücü terörü muhatap alarak masaya oturdu ve milletin sosyal ve manevi yapısı daha da dinamitlendi.
Sonuç; her yerden şehit haberleri geliyor. Toplumsal tepki neredeyse sıfır... Çünkü çoğunluk eğitimsiz ve yaratılan algılara yenik düşüyor, örgütlü azınlık ise ihanetin merkezi rolünde!
“Ah bilseydik” diyenlere sesleniyorum. Bilecektiniz kardeşim! Ortalama bir insan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak her şeyi bilmek zorundasın. Bilmiyordum demek yada argo tabirle bu “ayaklara yatmak” olmaz.
Edward F. Benson’un 1917 yılında yazdığı kitapta “Bir Türk İmparatorluğu olan Osmanlı Devleti hasta adam değildir ve hiç bir zaman hasta olmamıştır. Çünkü Türkler hasta değil hastalığın kendisidir. Türklük kanserin kendisidir ve bu canavar tümör üzerine çöktüğü canlı dokulardaki yaşamı sömürmek ve öldürmek için yaşar... egemenlikleri altında yaşayan halklarla olan ilişkilerini anlamak için Türklerin kanlı tarihini biraz irdelememiz gerekir” diye külliyen yalan söylemektedir.
Ancak Hristiyan Batı’nın Türklere karşı bu bakış açısını ve propagandasını bilmek zorundasınız ki; bu günkü kirli bölücü terörü anlayabilesiniz! İşte Edward F. Benson’un 100 yıl önce yazdıkları, pkk ve destekçilerinin bugünkü politikalarının temelinde yatan fikirlerdir.
Ancak bunları bilmeyen Türk, okyanusun ortasında mahsur kalmış ve hangi yöne kulaç attığını bilmeyen bir insan halindedir.
Bir Türk İmparatorluğu olan Osmanlı’da ve bugünde Türkiye Cumhuriyeti’nde, vatandaşları devletlerine karşı ihanet dolu bir kalkışmaya yönelttiler. Hoş gerçi onlarda bu işe çoktan teşne imiş!
Sırplar, Makedonlar, Bulgarlar, Arnavutlar ve nihayetinde Rumlar ile Ermeniler şimdi de Müslüman Kürtler (pkk yandaşları) yaşam dostları olan müşfik, sabırlı, uysal, paylaşımcı ve hatta dindaşları olan Türklere karşı, Türk toprağı olan Anadolu ve Balkanlarda ihanet ettiler.
Bugün Türk Devletini yönetme talihsizliğini görerek yaşadığımız adamlar sayesinde pkk’nın ve türevlerinin geldiği nokta, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Şırnak İl Örgütü’nün yaptığı 10 Ağustos 2015 tarihli açıklamadır: “Kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşrutiyetini kaybetmiştir. Bu şekliyle devletin hiçbir atanmışı bizi yönetemeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak, demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonrada gelişecek tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz. Bundan sonra kentimizde kendimizi de bizler yöneteceğiz. Başkalarına yönettirmeyeceğiz.”
Eğer temel sorunlarımızı, tarihsel içeriği ile bilmezseniz ve bu sorunları halletmek için gereken güçlü iradeyi ortaya koymazsanız; vatan, bayrak, din, iman ve namus için hayatlarının bağrında bu toprağa düşen şehitlerimiz ölür. Ama siz ne yaparsanız yapın, biz şehitlerimizin ölmemesi için son nefese kadar mücadeleyi bırakmayacağız!”
Bu yazı da tarafımızdan bir buçuk yıl önce yazılmış. O günlerden bu yana kaç şehit verdiğimizi bilmiyorum. Ancak yüzlerce olduğu kesin!
Dün diyebileceğimiz 10 Aralıkta 44 şehidimizin acısı henüz küllenmeden bugün Kayseri'den 13 şehit haberi daha geldi. Yandı gene ciğerlerimiz...
Ancak perşembenin geleceği çarşambadan bellidir. Yaşananlar, yapılanlar ile yapılmayanların bir sonucudur. Bizde bu sebeple yıllardır uyarılarda bulunuyoruz ancak kale alınmadığımız da bir gerçektir.
Şunu söylemek isterim ki, Türkiye'nin sahibi Türklerdir. Ancak Türkiye Türkler tarafından yönetilmez ve buna yüzyıllardır müsade de edilmez. Ancak Türk adına Türkiye'yi yöneten Türk olmayanlar; başları sıkışınca Türk'ü hatırlarlar ve fırtınadan Türk'e sığınarak kurtulmaya çalışırlar! Günümüzde olduğu gibi...
Yine yaşadığımız bu fırtınalı günlerde sığınılacak liman Türklerdir. Ancak dilerim ki; fırtına atlatıldıktan sonra Türk'ün aklı başına gelirde, dizginleri bir daha vermemek üzere eline alır. İşte o zaman, şehadetlerin gerçek anlamını bulacağı ve şehitlerin asla ölmeyeceği zamandır.
O günü görmek ümidi ile şehitlerin ruhuna kalpten bir Fatiha...
Özcan PEHLİVANOĞLU
ozcanpehlivanoglu@yahoo.com
https://twitter.com/O_PEHLIVANOGLU
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.