KARDELEN ÇİÇEKLERİ KARLARDA AÇARLAR ELBETTE!..
Çiçeklerin olmadığı ve açmadığı bir yer var mıdır bilmiyorum!..
Bahar dendiğinde doğada çiçeklerin resitali yok mudur?
Hele ki her yer karla kaplanıp da dışarıda canlılar için hayat kalmadığı zannedilen demlerde bile karlar altında açabilen ya da karları delerek boy veren ve hayata gülümseyen Kardelen çiçeklerine ne demeli ki?
İşte Ocak ayı ile Mart ayları arasında en zor doğal şartlarda açabildiği için Kardelen çiçeği sabır ve fedakarlığı bir de cesaret ve gücü temsil eder.
Bazı insanlar vardır ki onların duruşları da Kardelen çiçeklerine benzer…
6 Şubat 2023’te 11 ilimizi yerle bir eden, 53 bin vatandaşımızın hayatına mal olan “Asrın Felaketi” kabul edilen deprem bölgesinde de nice Kardelenlere misal çaba gösteren insan hikayeleri vardır.
İşte bu insan hikâyelerinden birisi DENİZLİ’nin GÜNEY ilçesinde Kaymakam iken tayini çıkartılan ve de yeni görev yeri olan HATAY’ın HASSA ilçesinde depremi yaşayan Hassa Kaymakamı OSMAN ACAR’dır…
Güney Kaymakamı Osman ACAR’ın Güney’den gönderiliş macerasını bir yana koyarak Adnan KÜÇÜK adlı yazarın 4 Şubat 2025 Salı günü TURKTIME’de köşesine konu edindiği Hassa Kaymakamı Osman ACAR ‘dan söz eden “ 6 ŞUBAT-2023 DEPREMİ-GÖNÜLLERİ FETHEDEN ÖRNEK BİR KAYMAKAM” başlıklı yazısını takdim edeceğim:
Bugün, 6 Şubat 2023 günü meydana gelen insanlık tarihinin en yıkıcı sonuçları olan depremlerin ikinci sene-i devriyesinde bu depremin kahramanlarından olan ve esasen farklı bir hizmet tarzı ortaya koyan bir kaymakamı yazacağız
6 Şubat Depreminin İkinci Sene-i Devriyesi
Hafta sonu deprem bölgesi Hatay’da idim. Özellikle depremden en fazla hasar gören Antakya, Kırıkhan ve Hassa’yı gezdim. Bazı köylerdeki deprem sonrası yapılan evleri gördüm. Depremden zarar gören vatandaşların bir kısmı yapılan evlere yerleşmişken geri kalanları da dört gözle yapılan bu evlere yerleşecekleri günleri iple çekiyorlar.
Devletimiz hummalı bir çalışma içinde. Çoğu mahallelere inşaat sebebiyle giremedik.
Rezerv alanlarda olduğu gibi TOKİ’nin yaptığı inşaatlarda da büyük bir aşama kaydedilmiş görünüyor.
Elbette ki yapılabilenler olduğu gibi yapılamayanlar da var. Devletimiz tüm gücüyle depremin meydana getirdiği yaraları sarmaya çalışıyor.
Rabbim gerek ülkemize gerekse diğer ülkelere böyle bir acıyı bir daha yaşatmasın.
İki Tür Kaymakam
Bugün deprem sürecinde rol alan bir kaymakamı konu alan bir yazıyı kaleme alacağız.
Esasen kaymakamlarla alakalı farklı tasnifler yapılabilir.
Her bir kaymakamın farklı bir hizmet tarzı vardır. Hatta iki kaymakamın hizmet ve halkla diyalog tarzı birbirinden farklı olabilir.
Burada birbirinden taban tabana farklı iki uç örneği esas alarak bir tasnif yapmak gerekirse, Ülkemizde iki tür kaymakamın varlığından söz edilebilir.
Birincisi, burnundan kıl aldırmayan, makamını halka kapatan kaymakamlar.
- Bu tür kaymakamlar, mesailerinin yüzde seksenini makamlarında geçirirler;
- Aşırı kibir ve enaniyetlerinden dolayı yönetim bölgesindeki halkı aşağı görür, onları muhatap almazlar, üstlerine karşı da çok yakın davranır, sanki emir eri gibi hareket ederler. Fakat bu yakınlıkları halka hizmet için değil sadece üstlerine yaranmak içindir. Bu yakınlığın halka yönelik hizmet odaklı yansıması olmaz, olursa da kendilerine emredildiği için olur;
- İdari görevleri dışında makamından pek dışarı çıkmazlar;
- Zorluk zamanlarında, olağanüstü dönemlerde inisiyatif almayı bilmezler; yukarıdan bir talimat gelmezse elleri ayakları birbirine dolaşır ya da ne yapacağını bilmeyen bir tarzda amaçsız bir şekilde dolanır dururlar, ama bu dolanmalardan pozitif bir sonuç çıkmaz;
- Altında çalışan memurlar üzerinde yüzleri kas katıdır, sadece emir vermeyi bilirler;
- Mümkün mertebe halkın arasına katılmaz, ama mahallelere, mecbur kalarak köylere gittiğklerinde, zoraki bir gülümseme ile onlara yukarıdan bakarlar, onların elini sıkmaz, hayır dualarını almazlar. Kısacası orada yaşayan vatandaşlar, içlerinden “bizden biri olmayan, bizi bilmeyen, derdimizle dertlenmeyen bu adamların burada ne işleri var” deler. Kaymakamlar da samimiyetten uzak şekilde resmi bir görev olarak mecburiyetten işlerini yapmış görünürler;
- Vatandaşların kaymakamların varlığından haberi olmaz; vatandaşlar ne kaymakamlık makamına erişebilirler ne de kaymakamlık makamının kapısı vatandaşlara açılır;
Bunlara burada bahsedilenlerden başka özellikler de eklenebilir. Bu kadarla yetinelim.
İkincisi, halkın gönlünde taht kuran, dertleri ile dertlenen kaymakamlar.
Hatay’ın Hassa ilçesinde görev yapan ve ikinci tür kaymakam kapsamında yer alan kaymakam, ülkemizde emsali pek az bulunan örnek bir şahsiyettir.
Muhtemelen bu kaymakamın, burada yazdıklarımdan dolayı, edebi, tevazuu ve alçak gönüllülüğü sebebiyle “sanki suç işlemiş” gibi yüzü kızaracaktır.
Ama olsun, bizim işimiz hakkı hak sahibine teslim etmektir.
Hak edenleri methetmezsek, hak edenlerin niteliklerine, örnek hizmetlerine övgüler dizerek hak edenlere hakkını teslim etmezsek, eksik kalır. Unutulur giderler.
Bu kaymakam, halkın içinde yaşayan, tüm gönlünü, bağrını halka açan, dertlilerin derdine çareler arayan, çocukları gönlünden kucaklayan, kısaca kibir, gurur, enaniyet, makam hastası olmak gibi marazi (hastalıklı) hallerden uzak birisidir.
Bu kaymakamın emsal kabilinden, “denizden bir damla” kabilinden bazı vasıf ve hizmetlerine burada yer vereceğim.
İnsanların gönüllerini fetheden bu kaymakamımız 6 Şubat 2023 gecesinde depremin en acı şartlarını yaşar. Depremin dehşetli yıkıcılığından ancak dualarla zor da olsa kurtulur.
Depremden kurtulur kurtulmaz, ağlayıp sızlanmadan depremzedelerin imdadına koşar.
Günlük mesaisini 24 saate çıkarır.
Aslında kendisi ilçenin en yüksek mülki idari amiridir. İlçede binaların çok büyük ekseriyeti tahrip olur. Ama hafif hasarlı ya da hasarsız bazı binalar oturmaya müsaittir.
Halk insanı kaymakamımız, bu binalardan birisinde, refah içinde oturabilirdi.
Kaymakamımız, üzerine yıkılan lojmandan çıktıktan sonra, halkın yaşadıklarının aynısını yaşamak, onların dertlerini gönülden yaşayarak paylaşmak için takriben bir buçuk yıl süreyle, yöredeki yaşlıların “TENEKE EV” dedikleri 21 metre karelik konteynerde yaşar.
Deprem sonrasında, ne Ankara’yla ne de Hatay’la bağlantı kuramayan kaymakamımız, derhal inisiyatif alarak, olağan şartlarda kanuni olarak uyulması gereken prosedürleri imkansızlıklar sebebiyle bir kenara iterek, sorunları çözmek için tüm organizasyonları yapar.
Kaymakamımız, halkın dertlerini en derinlemesine birlikte yaşayarak, sorunları çözmek için, 24 saatte 96 saatlik iş yapar. Enkazda kalanları kurtarmak için, tüm enerjisini harcarken, çaresizlik içinde kurtarılamayan çocuklar, yaşlılar, anneler, babalar, gençler için, sanki kendi evladını, annesini, babasını, kardeşini, kuzenini kaybetmiş gibi, gönülden en samimi haliyle ağlayıp sızlamayı hayatının olağanı haline getirir.
Hatay’da deprem sonrasında Hassa ilçe merkezinin çok büyük ekseriyeti harap oldu. Şu anda Hassa ilçe merkezinde TOKİ tarafından yapılacak tüm binalar yapıldı. Köy evlerinin çok büyük ekseriyeti tamamlandı. Geri kalanlar da çok hızlı bir şekilde tamamlanıyor.
Bu kaymakamımız kısacası, bir deprem afetinde yapılması gerekenlerin de ötesinde canla başla çaba sarf ederek yapılması gerekenleri fazlasıyla yaparak, halkın gönlünü fethetti.
Bu kaymakamımız, halk insanı olduğu için, bir köyde cenaze mi var, derhal oraya gidiyor, taziyede bulunuyor, dertlerini paylaşıyor, ihtiyaçları olup olmadığını soruyor, kısacası onların acısını paylaşarak, gönül dünyalarını aydınlatıyor.
Gönül insanı olmak her babayiğidin, her yöneticinin harcı değildir. Kaymakamımız, “gönüllere dokunan”, “gönül eri”, “gönül insanı” nitelemesini yüzde yüz hak eden birisidir.
Kaymakamımız, ilçenin en ücra mahallerinde de olsa, yaşlı, hasta, ihtiyaç sahibi birini haber aldığında derhal gider, her türlü ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, ellerini öpüp hayır dualarını ve onların gönül dünyasındaki yerini aldıktan sonra, diğer idari işlerine yönelir.
Kaymakamımız, Çarşamba günlerini halk günü ilan etmiş. Derdi olan herkes, bu günde gelir, protokolsüz, resmi prosedürsüz, merasimsiz olarak sıkıntılarını arz ederler.
Kaymakamımız, gelen bu yakınmaları dinledikten sonra, çözebildiklerini çözer, çözemediklerini de, sebebini nezaket ve nezahetle izah ederek, gönüllerini alıp gönderir.
Kaymakamımızın aldığı hayır duaların hesabı bu dünya ifadeleri ile açıklanamaz. Yani kaymakamımızın aldığı bu hayır dualardan dolayı kendisini kıskanmadım dersem yalan olur.
Deprem döneminde halkın tüm acılarını paylaşarak canla başla çalışarak olağanüstü çabalar sarf eden kaymakamımızın deprem döneminde bir başka ilçeye tayini çıkar.
Bu tayin haberi, 57 bin civarında bir nüfusa sahip Hassa’da yaşayan insanların [bu arada Hassa’nın Eğribucak mahallesinde (eskiden köy idi) doğup büyüyen benim de] gönlüne ayrılık ateşi düştü. Sanki bütün bu insanlar, babalarını kaybetmişler gibi hüzünlendiler.
Tayinin durdurulması için bazı çabalar sarf edildi ama tayinin durmasının daha başka manevi ve deruni sebebine burada yer vereceğim.
Takriben 15 km mesafedeki bir köyden yaşlı bir nine kaymakamlık binasına gelir. Ninemiz hastalığı sebebiyle her iki ayağı da kesildiği için tekerlekli sandalye ile gelir. Kaymakamlık makamına çıkamaz ve oradaki görevlilere: “kaymakamlık makamına çıkabilecek durumda değilim, kaymakam evladım buraya gelebilir mi” der. Kaymakamımız ninemizin bu talebini bir emir telakki ederek derhal ninenin yanına varır ellerini öper, “nineciğim, talebin nedir, bir sıkıntın var mıdır, yapabileceğim bir şey var mı” der.
Gönlü coşkulu yaşlı ninemiz der ki:
“Osman’ım, evladım, benim bir sıkıntım, bir talebim yoktur. Buraya seni görmeye geldim. Ayağına taş değmesin. Ben sana günlerdir gönlümü açarak dua ediyorum. Sen bu memleketten hiçbir yere gidemezsin. Ben Allah’ımdan senin gitmemeni istedim” der.
Kaymakamımız resmiyette tayini çıkmış, tayin edildiği ilçeye ğitmeye hazırlanıyor.
Ama bir şeyler oluyor, Hassa’nda yaşayan takriben 57 bin gönül insanının gönülden talepleri, niyazları, arzuları karşılıksız kalmıyor, tekrardan bu ilçeye görevlendiriliyor.
Kaymakamımız, bu sevgiye, muhabbete, duaya, gönülden ilgi ve alakaya, kısaca halkın gönülden sahiplenmesine mazhariyetten dolayı saatlerce ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor. Tevazuundan “bu alakayı hak edecek ne yaptım ki” diyerek de bir nefis muhasebesi yapıyor. Birinci gruba dâhil kaymakamlar bu işlerden pek anlamazlar, haz da almazlar.
Sonra ne mi oluyor?
Sonra ne olacağı belli. Hizmetlere kaldığı yerden devam ediyor. Bir sonraki tayin döneminde, kaymakamımızın tekrardan bu ilçeye ataması yapılıyor.
Kıymetli kaymakamımızın yaptıkları bunlardan ibaret mi?
Hayır! Bu anlattıklarım sadece, denizden bir damla.
Tamamını anlatmak için, herhalde okkalı bir kitap yazmak gerekir. Aslında spesifik olarak bahsetmeye değer daha başka emsalsiz hizmetleri de var. Ama bugünlük bu kadar.
Ben tadında bırakayım, merak edenler Hassa’da yaşayan herhangi birisinden diğer emsalsiz hizmetleri rahatlıkla şiir dinler gibi dinlesinler, öğrensinler.
Sayın Adnan KÜÇÜK Beyin yazısını okudunuz… Şimdi, Hassa Kaymakamı sayın Osman ACAR Beyefendiyi KARDELEN çiçeklerine benzetmekte haksız mıyım değerli okurlarım? Varın siz karar verin!..
MUHABBETLE…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.