Nagehan Taykurt

Nagehan Taykurt

Yazarın Tüm Yazıları >

Elmas Teyzemin Sıcacık Öğütleri Kulağımda...

A+A-

Oysa ki Heybeliada’nın Kuşları, Elmas Teyzemin Sıcacık Öğütlerini Fısıldıyordu Kulağıma.

Sonrasında Anlamıştım …

O sabah erkenden uyandım, hızlıca hazırlanıp çıktım evden. Koşa koşa tramvaya yetiştim. Allah’tan tramvay boştu, hemen arkada boş duran yere oturdum. Çemberlitaş, Sultanahmet, Eminönü, Karaköy derken tarihi yarımadanın güzelliğini seyrede seyrede Kabataş’a geldim. Çok şükür ki 08.30 Heybeliada vapuruna yetişmiştim.

Yaklaşık 10 dk. sonra vapur iskeleden hareket etti. Merdiven kenarlarındaki oturma köşesine oturdum. Herzaman ki gibi kulaklığımı taktım, mis gibi boğaz havasını içime çeke çeke muhteşem yalıları seyrederken 20 dk. geçmiş bile, Kadıköy İskelesi’ne yanaştık.

Yolcular içeriye alınmaya başlayınca bende giriş kapısına doğru ilerledim ve bana doğru gülümseyerek gelen Azra’yı gördüm. Sarıldık, öpüştük. Hava biraz serin olduğu için içeriye girmeye karar verdik, malum yolumuz uzun. Hemen boş bir cam kenarı bulup oturduk. Azra eli boş gelmemiş, ikimizin de çok sevdiği o mısır unlu poğaçalardan almış. İki demli çay söyledik, sıcacık mis gibi kokan poğaçaları yerken bir yandan da önümüzdeki ay *Sinopsisini teslim edeceğimiz belgesel projemizin detaylarını konuşmaya başladık.

Belgeselden, birkaç ay sonra başlayacak olan İKSV Film Festivaline, oradan da meşhur ada sohbetlerine derken 1 saat 15 dk. konuşmuşuz. Vapur iskeleye yanaşınca eşyaları toparlayıp dışarı çıktık.

Adanın huzur veren sessizliği ve tertemiz havası bizi mutlu etmeye yetti de arttı bile. Hele Azra, evine gelmenin mutluluğu ile resmen küçük bir kız çocuğu gibi heyecanlanmıştı. Heybeliada Deniz Lisesi’nden yukarıya doğru yürüdük. Biraz ileride Refah Şehitleri Caddesinde, önünde dalgalanan Türk bayrakları gölgesindeki beyazlı pembeli İsmet İnönü Evi göründü. Tabi hemen yemyeşil bahçe içerisindeki bu görsel şölen oluşturan tarihi evin önünde fotoğraflar çekildik. Azra’nın dayanamayıp “ hadi gidelim artık, çok oyalandık ” demesiyle yürümeye devam ettik. 7-8 dk. yürüdükten sonra solumuzda Azra’nın anlata anlata bitiremediği heybetli çınar ağacı, arkasında ise bembeyaz baba evi göründü.

Elmas teyze camda bekliyormuş. Kıyamam, bizi görür görmez hemen aşağıya geldi, kocaman bir gülümseme ile kapıyı açtı. “ Hoşgeldiniz güzel kızlarım, gelin gelin içeri ” diyerek elimizdeki eşyaları aldı ve bizi içeriye buyur etti. Hemen sarıldı bana, öptü. Bende onun elini öptüm. Sıra Azra’ya gelmişti. Elmas teyzenin yüzündeki gülümseme yerini mutluluk gözyaşlarına bıraktı. Sıkı sıkı sarılıp, öpüştüler. Elmas teyze kızını dakikalarca sevdi, öptü. Sonra bizi arka bahçeye götürdü. “ Siz oturun ” diyip, içeriye gitti. Birkaç dakika sonra elinde tepsi ile geri geldi. Buz gibi ada limonatası ile kendi yaptığı boşnak böreğinden getirmişti. Temiz havadan mıdır yoksa mis gibi kokudan mıdır bilmem nasıl açıkmışız, iştahla yedik bitirdik tüm tabağı.

Sohbet muhabbet derken akşam oldu. Azra’nın babası Adnan amca bize mis gibi kokan rengarenk çiçekler almış gelirken. Beraberce sofrayı hazırladık. Lezzetli mi lezzetli boşnak yemekleri de sofradaki yerini aldı. Başrol oyuncusu ise tabiki ev yapımı boşnak mantısıydı. Adnan amca ve Elmas teyzenin hoş sohbeti eşliğinde yemeğimizi yedik.

Yemekten sonra hep birlikte bahçeye çıkıp okey oynadık. Adnan amcanın efsane yeteneği bizim kazanmamızı kolaylaştırmıştı. Kaybeden taraf olan Azra ve Elmas teyze bize sakızlı türk kahvesi ve lokum servisi yaptıktan sonra sıra bizim okul hikayelerimize gelmişti. Çekeceğimiz belgeseli anlattık onlara, bir sürü de güzel fikir aldık. Hatta Adnan amca, adadaki bazı mekanları kullanabilmemiz için bir iki arkadaşı ile görüşüp bizim için randevu aldı. Yarın Azra’nın abisi Kenan ve yengesi de gelecekti. Kenan abi Antalya da mühendislik yapıyor, evleneli yaklaşık 6 ay oldu. Ah hatırlıyorum da yine bu evde yapılmıştı düğünleri, ne kadar güzeldi, ne kadar eğlenmiştik.

Saat bir hayli geç olduğu için odamıza çıktık. Elmas teyze yeni yıkadığı bembeyaz nevresimleri sermiş bizim için, en sevdiklerimin onlar olduğunu unutmamıştı. Baş ucumuza da Adnan amcanın bizim için aldığı fuşya pembe çiçeklerin vazosunu koymuştu. Azra ile beraber yatağa girdik, sohbet muhabbet ederken kapı çaldı. Elmas teyze elinde bir sürahi su ve bardaklar ile içeriye girdi, bize “ hadi bakalım birer bardak su için. Yatmadan önce bir bardak su içerseniz, uykuda iken organlarınız temizlenir, sabah daha dinlenmiş kalkarsanız ” diyip sularımızı içirdi. Bize Azra’nın küçükken uyumadan önce nasıl eziyet ettiğini anlatıp, kahkahalara boğduktan bir süre sonra “ böyle giderse uyumayacaksınız,

bu gece uyuyup uyandığınızda misafirliğiniz bitiyor. Artık ev sahibisiniz, yarın diğer misafirlerimiz geliyor bir güzel onları ağırlarız hepbirlikte tamam mı güzel kızlarım benim ” diyip üstümüzü örttü, yanaklarımızdan öptükten sonra bizi Allah’a emanet ederek ışığı kapattı. Huzur içinde uykuya daldık.

Öyle bir uyumuşuz ki kalktığımızda saat 11’i geçmişti. “ güya erken kalkıp, annene yardım edecektik. Unuttun mu bugün misafirlerimiz geliyor ” dediğimde, Azra; “ hadi inelim, annem sabah erkenden kalkıp başlamıştır hazırlıklara ” dedi ve neşe içerisinde gülüşerek mutfağa indik. İçeride kimse yoktu, ortalıkta hiçbir hazırlıkta görünmüyordu. Şaşkın şaşkın bakınırken Elmas teyze içeriye girip “ ah.. çok şükür uyandınız. Öğlen oldu kızlar, hadi geçin bahçeye ” dedi. Bize mis gibi bir sofra hazırlamış. Yine o muhteşem el açması börek, yumurtalı ekmek, en sevdiğim adaya özel sert beyaz peynir, Azra’ya özel yapılmış ev reçelleri, bahçeden topladığı domates ve yeşilliklerle donanmış müthiş sofra da sohbet ede ede yaptık kahvaltımızı. Bir ara aklıma geldi “Elmas teyzecim malum akşama misafirlerimiz var. Bir an öne kalkalım da sana yardım edelim, hazırlık olarak neler yapacağız? ” diye sorduğumda, “ siz rahat rahat yapın kahvaltınızı, hallederiz merak etme sen yavrucum ” diye cevap verdi.

Kahvaltıyı bitirdik, sıra kahveye geldi. Elmas teyze ile sohbet ederken zaman akıp geçiyordu resmen, ne anılar bitiyordu ne gülüşmeler. Zaman hızla geçti, akşam üstü olmuştu ve neredeyse hiçbir hazırlık yapmamıştık. Derken kapı çaldı, Kenan abi ve eşi gelmişti. Elmas teyze bize gösterdiği aynı sıcaklık ile karşıladı onları. Oğlunu ve gelinini öptü kokladı. Onları bahçeye buyur ettik, hemen limonatalarını ikram ettik sonrası sohbet muhabbet..

30-35 dk. sonra Adnan amca da geldi, hemen sofrayı hazırlamaya koyulduk. Bahçedeki masaya bembeyaz örtümüzü serdik, incecik porselen tabaklar zaten bizim için çıkmıştı, bu akşam için de sofradaki yerlerini aldılar. Elmas teyzenin “ hadi bakalım buyurun ” çağrısı ile sofraya oturduk. Dünkü menüye ek olarak bugün masada *Begova yerini almıştı. Hep birlikte afiyetle yemeğe başladık. Bu meşhur çorbayı Elmas teyzenin elinden daha önce de içmiştim. Bir gariplik vardı tadında, çorba un kokuyordu. Bozuntuya vermeden yarısını bitirdim, hepsini bitiremedim. Kenan abi her Boşnak gibi yemeğe çok düşkündü,

annesinin yemekleri de bir başkaydı gözünde. Evde iken eşine hep annesinin yemeklerini ne kadar özlediğinden bahsettiğini anlatıp durdu sofrada. Çorbanın sonrasında o meşhur Boşnak mantısı geldi masaya. Üzeri bol yoğurtlu ve soslu, leziz görünüyordu. Kenan abinin gözleri parladı hemen saldırdı tabağına, ağzına lokmasını götürünce başını çevirdi ve Elmas teyze ile göz göze geldi. Bende hemen bir kaşık aldım. Ağzıma alır almaz resmen yüzüm buruştu. Hayretler içerisindeydim, mantının dibi tutmuş yanık yanık kokuyordu. Nerede o bizim dün akşam lezzetine doyamadığımız ev mantısı nerede bu akşam ki yanık mantı. Bir şeyler oluyordu anlayamadığım ya neyse…

Sofradan kalktık, sakızlı türk kahvelerimiz eşliğinde lokumlarımızı yedik. Çok şükür ki kahvenin ve lokumun tadında bir problem yoktu. Kenan abi işlerini ve Antalya anılarını, ev hallerini anlatı. Adnan amca ve Elmas teyze ada ahalisini anlattı derken saat geç oldu. Biz müsaade isteyip yukarıya çıktık. Azra üstünü değiştirirken “ hayatımda ilk defa annemin elinden bu kadar kötü yemek yedim. Bir şey var ya yarın öğreniriz. ” dediğinde benim tanıdığım Elmas teyzenin hiç huyu değildir ama gelini ile bir husumeti mi var acaba düşüncesi aklımdan geçiverdi. Beni ilgilendirmediği için üstünde durmadım. Yatıp, uyuduk.

Sabah kuş sesleri eşliğinde erkenden uyanmışım. Baktım Azra uyuyor, üstümü sessizce değiştirip aşağıya bahçeye indim. Elmas teyze salıncağa oturmuş, “ gel kızım herkes uyuyor, hayırdır sen niye erken kalktın. ” diye sorunca “ kuş seslerinin güzelliğini dinlemeyi, uykuya tercih ettim. ” diyerek cevap vermem üzerine gülümsedi. “ ee işte bu güzel sesleri dinlemek istiyorsan sık sık geleceksin buraya. Her geldiğinde farklı şeyler fısıldayacak bu güzel kuşlar kulaklarına. Unutamayacaksın. Bak burada evin ve içinde odan, sofrada da tabağın hep hazır. ” dediğinde gülümsedim, aklıma birden dün gece ki garip yemekler geldi. Dayanamadım, “ Elmas teyzecim kırılmazsan sana bir şey sormak istiyorum. Senin defalarca kez o lezzetli yemeklerinden yedim. Dün akşam ki yemekler sanki biraz, şey… ” derken, “kötüydü ve yanıktı değil mi?” diye araya girdi. Ne diyeceğimi bilemeden; “ yani, şeydi biraz ” diyordum ki devam etti anlatmaya; “ bak güzel kızım, yemekleri bilerek kötü yaptım. Kenan abin benim yemeklerimi çok sever, her evlat gibi. Kendi evlerinde de eşine hep buradaki yemekleri anlatıp durduğunu biliyorum. Ferda ablan her telefon ettiğinde bahsediyor, sesi de hep

üzgün oluyor. Haklı.. Kırılıyor kızcağız, daha yeni gelin, ben ise 35 yıllık evli bir hanımım, iki çocuk büyüttüm. Bak benim de bir kızım var, sizler varsınız. Yarın sizde evinizde aynı şeyleri yaşayabilirsiniz. Dün gece sofraya bilerek lezzetsiz yemekler getirdim ki oğlum evlerine dönünce buradaki yemekleri hatırlatıp durmasın, Ferda’nın da kalbi kırılmasın. Böylece aralarında husumet, kırgınlık olmasın. Sevgi ve saygıları azalmasın daha da artsın. Hem zaman içerisinde o da çok lezzetli yemekler yapacak elbet. O zamana kadar biz de ona yardımcı olacağız. Anne baba olmak, bunu gerektirir. Hep yapıcı olacaksın, yardımcı olacaksın. Ara açan değil toparlayıp, pekiştiren olacaksın ki gerçek bir aile olasın. Huzurla büyüyüp, sevgi ile çoğalabilesin. ” dedi. Zaten benim dünyalar iyisi Elmas teyzeciğime de bu yakışırdı. Gülümseyerek yerinden kalktı içeriye gitti, 5 dk.sonra mis gibi kokan meyve çayı ile geldi oturdu yanıma. Fincanı uzattı, “ al bakalım sabah serinliği var, üşümeyelim. Şu güzelim kuşların sesini dinlerken mis gibi çayımızı da yudumlayalım da içimiz ısınsın. ” dedi. Çaylarımızı içtik, bu güzel öğütler sonrasında dayanamadım sarılıverdim beline. O da kolunu belime doladı ve sarıldı bana. Beraberce kuşların güzel sesini dinledik.

Bu ev her zaman huzur vermişti zaten bana bu defa da farklı olmadı. Yine buraya geldiğime değmişti, yine birşeyler öğrenmiştim bu güzel insanlardan. İyiliğin, sevginin, aile olmanın güzelliğini yaşayabilmiştim sayelerinde. Orada, onlarla olduğum için bir kez daha şükrettim Allah’a.

Ve hatırladım; Dünya’yı sevgi kurtaracak …

 

Açıklama

* Sinopsis; hazırlanacak olan bir eserin konusu, çıkış noktası, yükseldiği bölümler, finali, karakter ve mekanlarının belirtildiği senaryosunun kısa öyküsüdür.

* Begova Çorbası; içerisinde tavuk eti, kurutulmuş bamya ve çeşitli sebzelerin bulunduğu tavuk suyunda pişen çok lezzetli ve aynı zamanda şifa deposu olan meşhur bir Boşnak çorbası.

Bu yazı toplam 791 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum