EĞİTİM KALİTESİ SIFIRLANAN ANADOLU LİSELERİ
A+A-
Milli Eğitim Bakanlığı son birkaç yılda Meslek Liseleri, İmam-Hatip Liseleri, Fen ve Sosyal Bilimler Liseleri dışındaki bütün düz(genel) Liseleri Anadolu Lisesine dönüştürdü. Açıkçası düz Liseler Anadolu Liselerine değil, Anadolu Liseleri düz(genel) Liselere dönüştürüldü. Ortaöğretim Yönetmeliği'nde yapılan son değişiklikle Anadolu Liselerine öğrenci nakillerinde, sınıf kontenjanlarının 30’dan 34’e çıkarılması ve puan şartının kaldırılması, her tür okuldan bu okullara nakil yapılabilmesi Anadolu Liselerine indirilen son darbedir.
Gelişmiş Batı ülkelerinde öğrencilerin farklılıklarına, özel ilgi, yetenek ve becerilerine göre çeşitli Liseler açılırken, Türkiye'de tek tip Lise uygulamasına gidilmesi gariptir. Anadolu Liseleri bir ihtiyaçtan doğmuş, misyonu ve vizyonu olan okullardır. Anadolu Liseleri, ülkenin iyi yabancı lisan bilen insan ihtiyacını karşılamak üzere kuruldu. Milli Eğitim Bakanlığı bu amaçla 1955-1956 öğretim yılında 6 Maarif Kolejini (İstanbul-Kadıköy, İzmir-Bornova, Diyarbakır, Konya, Samsun, Eskişehir) öğretime açtı. Bu okulların adı, 1975 yılında "Anadolu Lisesi"ne dönüştürüldü. Milli Eğitim Bakanlığı, 1976 yılında Anadolu Lisesi açılmasına hız verdi. l993 yılı sonunda bu okulların sayısı 1993 yılında 193'e, 2003 yılında 500'e, 2011 yılında 1700’e ulaştı. Bugün Anadolu Liselerinin sayısı 3000’in üzerinde. Fakat Anadolu Liselerinin sayısının artması bu okulların eğitim kalitesini olumlu değil, olumsuz etkiledi.
Maarif Kolejlerinin kurulduğu 1955 yılından 1998'e kadar 43 yıl bu okullar, sınavla İlkokul mezunlarını alıyorlardı. Bu okulların eğitim süresi, 1 yıl Hazırlık sınıfı, 3 yıl Ortaokul ve 3 yıl Lise olmak üzere 7 yıldı. Bu okulları kazanan öğrenciler, haftada Hazırlık Sınıfında 24 saat, Ortaokulun 6., 7. ve 8. Sınıflarında 7'şer saat, Lise 9. Sınıfta 10 saat, 10. ve 11. Sınıflarda 4'er saat yabancı dil dersi okuyorlardı. Bir öğretim yılı 36 hafta olduğuna göre, yedi yılda toplam 2268 saat yabancı dil dersi okunuyordu.
28 Şubat 1997'den sonra oluşan siyasi atmosferde zorunlu eğitim sekiz yıla çıkarılırken İmam-Hatip Liselerinin orta kısımları ile birlikte Anadolu Liselerinin orta kısımları da kapatıldı. 28 Şubat Sürecinde en az İmam-Hatip Liseleri kadar Anadolu Liseleri de zarar gördü. Yabancı dil ders saatlerinin azalması ile bu okulların yabancı dil öğretmedeki verimi, birden yüzde 50 düştü. 2004-2005 Öğretim yılında Anadolu Liselerinin Hazırlık Sınıfları kapatılmasıyla ders saatleri bir defa daha azaltıldı. Böylece Anadolu Liselerinde 1998 yılına kadar 2268 saat olan Yabancı Dil dersi, 2010'da 648 saate indirildi. Bu gelişme, ülkenin zeki çocuklarına sahip çıkarak onlara evrensel bir vizyon kazandıran bu okulların hızlı bir şekilde misyonundan uzaklaşmasına sebep oldu.
Gelişmiş Batı ülkelerinde üstün zekalı öğrenciler için özel eğitim okulları bulunmaktadır. Ülkemizde ise üstün zekalı çocukların eğitimi için kurulmuş eğitim kurumları bulunmamaktadır. Cumhuriyet eğitimi bu açığı kapatmak için, Fen ve Sosyal Bilimler Liseleri ile Anadolu Liselerini kurmuştur. Merkezi sistem sınavlarıyla öğrenci alan bu eğitim kurumları, Anadolu'daki on binlerce zeki çocuğumuzun harcanmasını önlemiştir. Ülkemizde de Batı standartlarında üstün zekalı öğrenciler için okullar açılıncaya kadar, eğitim sistemimizin oluşturduğu bu okulların eğitim kalitelerinin korunması gerekir. Fakat Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yıllardaki uygulamalarına baktığımızda, Fen ve Sosyal Bilimler Liselerinin eğitim kaliteleri korunurken, tam aksine Anadolu Liselerinin eğitim kalitelerinin alınan yanlış kararlarla sürekli düşürüldüğünü görüyoruz.
Mesela 4+4+4 eğitim sistemine geçilirken İmam-Hatip Ortaokulları açıldı. Bu sırada Anadolu Liselerinin Ortaokulları da açılabilirdi. Böylece bütün ülkenin geleceği ile ilgili bir eğitim sistemi değişikliği, sadece bir okul türünün yaralarını sarmak için yapılmamış olurdu. Çünkü, her iki okul türünün de orta kısım açma isteği, okutacakları yabancı dili, küçük yaşlarda öğrencilerine daha iyi öğretecekleri düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığının Ortaöğretim Yönetmeliği'nde yaptığı son değişiklikle Anadolu Liselerine öğrenci nakillerinde; sınıf kontenjanlarının –ara sınıflar dahil- 30’dan 34’e çıkarılması ve puan şartının kaldırılması, Anadolu Liselerinin eğitim kalitelerinin iyice sıfırlanmasına yol açtı. Bunun sonucunda eğitim hayatımızın çok yüksek puanlarla öğrenci alan Anadolu Liselerinin taban puanlarında, 200 puana varan düşüşler yaşanmıştır. Sadece önünde Hazırlık Sınıfı bulunan 10 Anadolu Lisesine (Galatasaray, İstanbul Erkek, Kadıköy Anadolu, Vefa, Kabataş Erkek, Cağaloğlu, Ankara Atatürk, İzmir Cihat Kora , Balıkesir Sırrı Yırcalı ve Hüseyin Avni Sözen Anadolu Liseleri) öğrenci nakillerinde Türkçe ve Yabancı Dil derslerinden seviye sınavı ile öğrenci nakil yapılabileceği şartı getirildi. Ama bu sınavların ne kadar sağlıklı yürüyeceği de tartışma konusudur. Her yerde ve her konuda her türlü baskının söz konusu olduğu bir ortamda, bu sınavlara müdahale edilemiyeceğini kim garanti edebilir.
Bu arada şu hususu da gözden uzak tutmamak gerekir. Bu okullara eğitim yılının başlamasından bir hafta sonra yapılan bir yönetmelik değişikliği ile alınan düşük puanlı öğrencilerin durumu da birçok sorunu beraberinde getirecektir. Bu öğrencilerin çoğunun akademik başarıları, diğer öğrencilere göre düşük olduğunda, psikolojileri bozulacak ve eğitim hayatları olumsuz etkilenecektir. Diğer öğrenciler tarafından dışlanma gibi durumları da yaşayabileceklerdir. Ayrıca çalışıp çabalayarak hakkıyla bu okullara giren öğrencilerin ve bunları her türlü fedakarlıkla sınavlara hazırlayan ailelerin devlete ve hukuka karşı güvenleri büyük ölçüde kaybolacaktır. Uzun mesleki hayatımız içinde bu tip uygulamaların çok olumsuz örneklerini gördük.
Ülkemiz gençlerine, çağdaş dünyanın gençleriyle rekabet edebilecek düzeyde eğitim ve öğretim verme amacı ile kurulan bu okulların bu duruma düşmesine sebep olan birçok etken var. Akademik başarısına bakılmaksızın her okulun Anadolu Lisesi yapılması, yetersiz yöneticilerin bu okullarda görevlendirilmesi, özel sınavla öğretmen atanırken sınavın kaldırılarak sınavsız öğretmen atanması, yabancı dil ve yabancı dille okutulan derslere farkı ücret uygulamasının kaldırılması, yönetici rotasyonları, son müdür kıyımı, fiziki yetersizliklerin (bina, derslik, laboratuar, salon, donanım, eğitim ekipmanları vb.) bulunması gibi sebeplerin bu süreçte mutlaka etkisi olmuştur.
Sonuç olarak diyorum ki, çocuklarımızın ve gençlerimizin kaderi, ülkemizin geleceği için özellikli okullarımızın eğitimini olumsuz etkileyecek müdahalelerden bir an önce vazgeçelim. Yapılan yanlışları da bir an önce düzeltelim. Atatürk’ün dediği gibi, “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder”.
Gelişmiş Batı ülkelerinde öğrencilerin farklılıklarına, özel ilgi, yetenek ve becerilerine göre çeşitli Liseler açılırken, Türkiye'de tek tip Lise uygulamasına gidilmesi gariptir. Anadolu Liseleri bir ihtiyaçtan doğmuş, misyonu ve vizyonu olan okullardır. Anadolu Liseleri, ülkenin iyi yabancı lisan bilen insan ihtiyacını karşılamak üzere kuruldu. Milli Eğitim Bakanlığı bu amaçla 1955-1956 öğretim yılında 6 Maarif Kolejini (İstanbul-Kadıköy, İzmir-Bornova, Diyarbakır, Konya, Samsun, Eskişehir) öğretime açtı. Bu okulların adı, 1975 yılında "Anadolu Lisesi"ne dönüştürüldü. Milli Eğitim Bakanlığı, 1976 yılında Anadolu Lisesi açılmasına hız verdi. l993 yılı sonunda bu okulların sayısı 1993 yılında 193'e, 2003 yılında 500'e, 2011 yılında 1700’e ulaştı. Bugün Anadolu Liselerinin sayısı 3000’in üzerinde. Fakat Anadolu Liselerinin sayısının artması bu okulların eğitim kalitesini olumlu değil, olumsuz etkiledi.
Maarif Kolejlerinin kurulduğu 1955 yılından 1998'e kadar 43 yıl bu okullar, sınavla İlkokul mezunlarını alıyorlardı. Bu okulların eğitim süresi, 1 yıl Hazırlık sınıfı, 3 yıl Ortaokul ve 3 yıl Lise olmak üzere 7 yıldı. Bu okulları kazanan öğrenciler, haftada Hazırlık Sınıfında 24 saat, Ortaokulun 6., 7. ve 8. Sınıflarında 7'şer saat, Lise 9. Sınıfta 10 saat, 10. ve 11. Sınıflarda 4'er saat yabancı dil dersi okuyorlardı. Bir öğretim yılı 36 hafta olduğuna göre, yedi yılda toplam 2268 saat yabancı dil dersi okunuyordu.
28 Şubat 1997'den sonra oluşan siyasi atmosferde zorunlu eğitim sekiz yıla çıkarılırken İmam-Hatip Liselerinin orta kısımları ile birlikte Anadolu Liselerinin orta kısımları da kapatıldı. 28 Şubat Sürecinde en az İmam-Hatip Liseleri kadar Anadolu Liseleri de zarar gördü. Yabancı dil ders saatlerinin azalması ile bu okulların yabancı dil öğretmedeki verimi, birden yüzde 50 düştü. 2004-2005 Öğretim yılında Anadolu Liselerinin Hazırlık Sınıfları kapatılmasıyla ders saatleri bir defa daha azaltıldı. Böylece Anadolu Liselerinde 1998 yılına kadar 2268 saat olan Yabancı Dil dersi, 2010'da 648 saate indirildi. Bu gelişme, ülkenin zeki çocuklarına sahip çıkarak onlara evrensel bir vizyon kazandıran bu okulların hızlı bir şekilde misyonundan uzaklaşmasına sebep oldu.
Gelişmiş Batı ülkelerinde üstün zekalı öğrenciler için özel eğitim okulları bulunmaktadır. Ülkemizde ise üstün zekalı çocukların eğitimi için kurulmuş eğitim kurumları bulunmamaktadır. Cumhuriyet eğitimi bu açığı kapatmak için, Fen ve Sosyal Bilimler Liseleri ile Anadolu Liselerini kurmuştur. Merkezi sistem sınavlarıyla öğrenci alan bu eğitim kurumları, Anadolu'daki on binlerce zeki çocuğumuzun harcanmasını önlemiştir. Ülkemizde de Batı standartlarında üstün zekalı öğrenciler için okullar açılıncaya kadar, eğitim sistemimizin oluşturduğu bu okulların eğitim kalitelerinin korunması gerekir. Fakat Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yıllardaki uygulamalarına baktığımızda, Fen ve Sosyal Bilimler Liselerinin eğitim kaliteleri korunurken, tam aksine Anadolu Liselerinin eğitim kalitelerinin alınan yanlış kararlarla sürekli düşürüldüğünü görüyoruz.
Mesela 4+4+4 eğitim sistemine geçilirken İmam-Hatip Ortaokulları açıldı. Bu sırada Anadolu Liselerinin Ortaokulları da açılabilirdi. Böylece bütün ülkenin geleceği ile ilgili bir eğitim sistemi değişikliği, sadece bir okul türünün yaralarını sarmak için yapılmamış olurdu. Çünkü, her iki okul türünün de orta kısım açma isteği, okutacakları yabancı dili, küçük yaşlarda öğrencilerine daha iyi öğretecekleri düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığının Ortaöğretim Yönetmeliği'nde yaptığı son değişiklikle Anadolu Liselerine öğrenci nakillerinde; sınıf kontenjanlarının –ara sınıflar dahil- 30’dan 34’e çıkarılması ve puan şartının kaldırılması, Anadolu Liselerinin eğitim kalitelerinin iyice sıfırlanmasına yol açtı. Bunun sonucunda eğitim hayatımızın çok yüksek puanlarla öğrenci alan Anadolu Liselerinin taban puanlarında, 200 puana varan düşüşler yaşanmıştır. Sadece önünde Hazırlık Sınıfı bulunan 10 Anadolu Lisesine (Galatasaray, İstanbul Erkek, Kadıköy Anadolu, Vefa, Kabataş Erkek, Cağaloğlu, Ankara Atatürk, İzmir Cihat Kora , Balıkesir Sırrı Yırcalı ve Hüseyin Avni Sözen Anadolu Liseleri) öğrenci nakillerinde Türkçe ve Yabancı Dil derslerinden seviye sınavı ile öğrenci nakil yapılabileceği şartı getirildi. Ama bu sınavların ne kadar sağlıklı yürüyeceği de tartışma konusudur. Her yerde ve her konuda her türlü baskının söz konusu olduğu bir ortamda, bu sınavlara müdahale edilemiyeceğini kim garanti edebilir.
Bu arada şu hususu da gözden uzak tutmamak gerekir. Bu okullara eğitim yılının başlamasından bir hafta sonra yapılan bir yönetmelik değişikliği ile alınan düşük puanlı öğrencilerin durumu da birçok sorunu beraberinde getirecektir. Bu öğrencilerin çoğunun akademik başarıları, diğer öğrencilere göre düşük olduğunda, psikolojileri bozulacak ve eğitim hayatları olumsuz etkilenecektir. Diğer öğrenciler tarafından dışlanma gibi durumları da yaşayabileceklerdir. Ayrıca çalışıp çabalayarak hakkıyla bu okullara giren öğrencilerin ve bunları her türlü fedakarlıkla sınavlara hazırlayan ailelerin devlete ve hukuka karşı güvenleri büyük ölçüde kaybolacaktır. Uzun mesleki hayatımız içinde bu tip uygulamaların çok olumsuz örneklerini gördük.
Ülkemiz gençlerine, çağdaş dünyanın gençleriyle rekabet edebilecek düzeyde eğitim ve öğretim verme amacı ile kurulan bu okulların bu duruma düşmesine sebep olan birçok etken var. Akademik başarısına bakılmaksızın her okulun Anadolu Lisesi yapılması, yetersiz yöneticilerin bu okullarda görevlendirilmesi, özel sınavla öğretmen atanırken sınavın kaldırılarak sınavsız öğretmen atanması, yabancı dil ve yabancı dille okutulan derslere farkı ücret uygulamasının kaldırılması, yönetici rotasyonları, son müdür kıyımı, fiziki yetersizliklerin (bina, derslik, laboratuar, salon, donanım, eğitim ekipmanları vb.) bulunması gibi sebeplerin bu süreçte mutlaka etkisi olmuştur.
Sonuç olarak diyorum ki, çocuklarımızın ve gençlerimizin kaderi, ülkemizin geleceği için özellikli okullarımızın eğitimini olumsuz etkileyecek müdahalelerden bir an önce vazgeçelim. Yapılan yanlışları da bir an önce düzeltelim. Atatürk’ün dediği gibi, “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder”.
Bu yazı toplam 2766 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.