Dünya Güzeli Bir Peri Kızının Hikayesi ...
Sevgili dostlar; emek ve sabırla dolu geçen yılların sevgi ile güçlendiği harika bir hikaye dinleme hazır mısınız ?
Ben anlatmaya hazırım ve çok heyecanlıyım …
“ İçime bir taş atıp kaçtı sanki o an biri. Hisseder mi insan bu kadar ? Sonra babası geldi odaya, gözleri dolu, dokunsam ağlayacak. Ne oldu diyorum, elimi tutmuş sıkıyordu sadece.
O sırada doktor içeriye girdi ve 'Down olduğunu biliyor muydunuz?' dedi.
Hemen ultrason çekildiğim gün geldi aklıma. Perinatolog yazmış; 'Kalpte ekojen focus var, aileyi bilgilendirin.' Hemen doktorun yanına koşup, sormuştuk; 'Ne bu, down mu?' dedik.
Doktorumuz; 'Sizin bebeğiniz gayet sağlıklı Süreyya Hanım, korkmayın hemen. Bu her 10 bebekten, 3'ünde görülür.' dedi.
Derin nefesler alıp eve gitmiştik.
Ama bugün...
O doktorun verdiği cevaba karşılık neler duyuyordum böyle ?
'Bebek gelince anlayacaksınız siz de zaten.' dedi ve gitti doktor.
Sonra İnci'm geldi ...
Ne anlamalıydım? Fazla kromozomu görünüyor muydu ki? Mis kokulu bembeyaz bir bebek geldi. Meleğim geldi."
Analiz yapılmasını beklemeye başladık. Kromozom analizi çıkana kadar hem ağladım hem böyle olmasın diye dua ettim.
Sonuç geldi, meleğim down sendromluydu.
Günlerce aralıksız ağladım.
İnci’ye baktım ve kendime dedim ki “ Benim çocuğum bana bakıp gülümsüyor, ben neden ona bakıp ağlıyorum?” Benim gülebilen bir çocukla bu dünyada başaramayacağım hiçbir şey yok.”
Hastaneden çıkıp eve geldik. Hemen eğitime başladık, İnci 4 aylıktı.
'Çok küçük daha istersen götürme' dediler, yastık yorgan alıp gittim eğitime. Hem fizyoterapi hem de bireysel eğitim başladık. Çok da güzel geri dönüşleri oldu bize. Her yaptığı bir mucize sanki. Her anne çocuğu bir şey öğrenince sevinir elbet ama bizde bayram havası esiyor.
Bize yardım eder diye danıştığımız bir aile dostumuz; “Kimseye söylemenize gerek yok. Down sendromlulara çok fazla benzemiyor zaten. Bu kadar yaygara yapmayın,” dedi. Çok şaşırdım ve “Neden?” dedim. Bu yaygara yapılacak ya da saklanacak bir durum değil ki. Bu sıradan bir olay. Söylenmesi gereken yerde söylenmeli. Bunu neden saklamamız gereksin?
Ben bir anneydim o da benim evladım. O kadar zoruma gitmişti ki bu söylenenler. O akşam eşime dedim ki, “Ben de bu çocuğu herkese duyurmazsam insan değilim !
'Bir gün İnci'yi herkes duyacak' dedim.
İşte o gün başladı bu güzel hikaye.
Hemen İnci adına bir sosyal medya hesabı açtım.
Dört bin kişi bizi takip etmeye başladığında eşimle şaşırdık. “Tanıdığımız tüm insanları toplasak dört bin kişi olamaz. Acaba kim bu takip edenler?” diyorduk. Sonra ben eğitimleri paylaştıkça ve yaşadıklarımızı saklamadıkça insanların daha fazla ilgisini çekti. Öyle, böyle derken İnci’nin hesabı bugün 130.000 kişiyi buldu. Şimdi imza günlerine gittiğimde gözü yaşlı gelen babaları görünce çok etkileniyorum. Erkekler bizim gözümüzde biraz daha katıdır ya; “Ben İnci’yi çok seviyorum, onu izlerken ağlayasım geliyor,” diyen babalar geliyor yanıma. Ya da hiç çocuğu olmamasına rağmen İnci’yi takip eden ve çok seven üniversitede öğrencileri geliyor.
Peki güzel İnci tanesi şuan ne durumda ?
İnci artık anaokullu oldu. 09.00 – 12.00i arasında kaynaştırma öğrencisi olarak okula gidiyor. Rehberlik Araştırma Merkezi tarafından -kullanacağım tabiri pek sevmesem de- normal çocuklarla okuyabileceği raporu verildi. Zeka seviyesinin ve sosyal uyumunun iyi olduğuna karar verildiği için kendi yaşıtlarıyla olduğu bir grupla anaokuluna gidiyor.
Son olarak bu sevgi dolu, emektar anne Süreyya hanım ekliyor;
İnci'den korkmasınlar, onu tanısınlar ve onun neler başardığını görsünler diye yaşıyorum. Benim öncelikli hedefim kendine yeten bir birey yetiştirmek. Ama bu da tek başına yetmeyecek. Toplumumuzdaki insanların bakışları ve engelli algısı değişsin istiyorum. Çocuğum ortalıkta sadece maskot gibi dolaşmasın. Sıradan bir birey olarak da değerli hissetsin. Hayattaki tek amacım bu. “
İnsanlar, down sendromu olan insanları yadırgamasınlar, bir kıyafet reklamında downlu bir bebek, bir dizide downlu bir çocuk, bir afişte downlu bir yetişkinin yer alması şaşırılacak bir durum olmaktan çıksın.
Aileler bu bilince ulaşsın, çocuklarını saklamasın, onları eğitsin istiyorum.
Başka da hiçbir dileği yok. ”
Gördüğünüz gibi İnci ve onun gibi minik arkadaşlarının ihtiyacı olan şeyler gerçek ilgi ve gerçek sevgi. Tıpkı 47 değil de, 46 sendromu olan çocuklar gibi …
Bu dünya güzeli çocuklarımıza farklı olarak bakmamalı, onlara saygı duyup, sevgi ile davranmalıyız. Onları saklamak yerine, sosyalleşmelerine olanak sağlayarak topluma kazandırmalı ve hayata sıkıca sarılmaları için elimizden gelen şeyleri yapmaktan çekinmemeliyiz.
Bugün 21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü.
Farkındalığımızı arttırıp, bilinçlendikçe birçok şeyi değiştirebileceğimizi unutmayalım.
Dünyayı akıl ve sevginin kurtaracağı gerçeğini de hep hatırlayalım olur mu …
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.