Demokratik Cumhuriyet
Yazının başlığı son zamanlarda tartışılan demokratik cumhuriyet kavramıdır. Peki hiç düşündünüz mü bu Demokratik Cumhuriyetten ne kastediliyor. Ne anlamalıyız Demokratik Cumhuriyet deyince.
Demokratik Cumhuriyet kavramını ortaya atanlar aslında ve aynı zamanda şunu demek istiyorlar. Halkların özgürlüğü ile anayasaya Türk ve Kürt ortak kurucu olsun, Kürt’lere otonom verilsin, Kürt’ler yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendi idare etsin, Kürt’ler iç güvenliklerini kendi sağlasın gibi safsata bir fikri çağrıştırmak için kullanıyorlar. Son zamanlarda bir çok yazar demokratik cumhuriyet kavramını kullanıyor.
Böylece Türk milletine yavaş yavaş Demokratik Türkiye Cumhuriyeti kavramı empoze edilmeye çalışılıyor.
Türk devletinin adı Türkiye Cumhuriyetidir ve tam demokrasi olmalıdır. Ancak tam demokrasi olmasının önündeki en büyük engel feodalitenin hala yaygın olması, üretimin olmamasıdır. Üretmeyen ülkelerde tam demokraside olamaz.
Feodalite özellikle doğuda toprak ağalığı şeklinde devam ederken, batıda ise zengin oligarklar eliyle bu feodal yapı devam etmektedir.
Bu günün Türkiye’sinde hem doğu hemde batıdaki feodal ağalar ve onlardan faydalanan insanların toplamı yüzde yirmi beş civarındadır. Zaten bu Türkiye’ye özgü başkanlık sisteminin de bu yüzde yirmi beşlik feodalite tarafından ayakta tutuluyor olmasıdır.
Aslında bu feodal ağaların sayısı yüzde yirmi beş değil. Yüzde üçü beşi geçmez, ama bundan faydalananların sayısı belki de yüzde yirmi beştir.
Feodaliteyi ortadan kaldırmak ancak üretimi artırmakla olur. Üretimi artırmak da fabrikalarla olur. Fabrika kurmadan, üretmeden, çalışmadan asla bir devletin bir konuda başarılı olması mümkün değildir.
Üretmeden oluşan feodal yapılar Türkiye’de olduğu gibi bir süre sonra yabancı oligarklarla da işbirliği yapmaya başlarlar. Bu işbirliği sonucunda da ülkede kaçakçılık, uyuşturucu, kara para, hırsızlık ve yolsuzluğun artmasına sebep olur.
Bunun üzerine, birde eğitimde gerileme ve cahilliğin attmasını da eklerseniz, artık o ülkenin tekrar ayağa kalkması zordur.
İşte bizim ülkemizde tam bunu yaşıyor.
Ancak cehaletin yaygın olmasının önüne geçmek okulların ve üniversitelerin artması ve yaygınlaşmasıylada elde edilemez, bunu önlemenin yolu okuma oranının artırılmasıdır.
Bir ülkenin gelişmişliği demek ki sadece üretimi arttırmak veya üniversite sayısını artırmak değil, cehaletin de ortadan kaldırılmasıyla mümkündür.
Bir ülkede cehaletin olmadığının ölçüsü o ülkede yayınlanan gazete, dergi ve kitapların çokluğu ve satışlarıdır. Özellikle de mesleki yayınların çokluğu ve bu yayınların trajları cehaletin kalkmasına sebep olur.
Türkiye’de yüzbinlerde apartman görevlisi var, bunlara hitap eden bir mesleki yayın var mı? Tarih öğretmenlerinin, muhasebe, motor, Türkçe öğretmenlerinin bir meslek dergisi var mı? Polislerin, sağlık memurlarının, çiftçilerin bir yayın organı var mı? Varsa ne kadar satıyor. Bu gün ülkemizin %98 i müslüman, kitabı bir, peygamberi bir, kıblesi bir olmasına rağmen herkesin islam anlayışı neden farklı, yeni dinler geldi, yeni peygamberler geldi de haberimiz mi olmadı? A hocası B hocasına karşı, C hocası B hocasına karşı, D hocası hepsine karşı neden bu böyle. Çünkü okuma akletme ve düşünme melekelerini yitirmiş bir islam toplumu ile karşı karşıyayız. Her ne kadar Kuran’ı Kerimde siz akletmez misiniz, siz düşünmez misiniz vurgusu bolca yapılsa da, aklını, beynini şeyhine, hocasına, liderine, partisine kiraya vermiş düşünmeyen, okumayan insanlar, üniversite mezunu olsalarda yaygın olarak var maalesef.
Üniversitelerin yaygınlaşması veya üniversite mezunlarının artması da cehaleti ortadan kaldırmıyor demek ki.
Birde insanlara yani geniş halk yığınlarına iş bulacaksınız, bulduğunuz işte verdiğiniz ücret de tatminkâr olacak ki, insanlar geçim sıkıntısından, ve yarına olan endişelerinden korkmasınlar. Yarınını düşünen, ne olacağını bilemeyen insanlar ister istemez okumaya ve kitaplara zaman ayıramıyor ve maalesef üniversite mezunu olsa da cehaleti devam ediyor.
Hele birde içeriği belli olmayan bir dini söylem sahibi siyasileriniz olursa, artık Cumhuriyet nedir? Başkanlık nedir? Demokrasi nedir? Krallık nedir?Parlemento nedir? Hiç birini içselleştirememiş bir topluluğun olduğu bir ülkede siyasiler ne verirse onu kabul ediyorlar. Hele birde karnı iyi kötü doyuyorsa iktidarı oluşturan zihniyetten asla vazgeçmiyor. Değişime tepki gösteriyor. Onun için Türkiye gibi ülkelerde iktidarı ancak mutfakdaki tencere değiştiriyor.
Önemli olan kavramlar değil bu kavramların içeriğidir. Şimdi bakalım İran’da cumhuriyet, Rusya’da, Çin’de, Almanya’da İtalya, Fransa, ve Yunanistan’da. İngiltere kraklık, Hollanda, İsveç, İsviçre de krallık, tabi Arabistan’da, Fas’ta, ve Kuveyt gibi ülkelerde krallık.
Üstelik Çin’deki cumhuriyetin adı Çin Demokratik Halk Cumhuriyeti, Kore’nin de öyle.
Demek ki kavramlardan ziyade bu kavramların nasıl kullanıldığıdır önemli olan.
Onun için demokratik Türkiye kavramının da içeriği önemli. Onun için de önce kavrama alıştırmak gerekiyor. Cahil insanda zaten içeriğe bakmaz. Kavrama bakar.
Bizim görevimiz kavramı değil içeriği gözler önüne sermektir.
Aslında, demokles Latince halk demek. Adı demokratik cumhuriyet olup ta oligarşik rejimle yönetilen pek çok ülke var. Atatürk halka dayalı bir rejim kurmuş, ancak kurduğu rejimi ancak 15 yıl sürdürebilmiş, zira ömrü vefa etmemiş, 1938 de vefat etmiş. Başta İsmet İnönü ile Celal bayar ve Adnan Menderes bu halka dayalı rejimi değiştirdiler ve yerine ABD'deki cumhuriyetçilerin rejimine döndürdüler. Bu yüzden Atatürk'ün kurmuş olduğu halka dayalı bir Cumhuriyet rejimi yıkılmış ve yerine yeni Cumhuriyet rejimi gelmiştir.
Nereden nereye geldim? Uzun lafın kısası bu toplum yazının başlığındaki yönlendirmeyi anlayamayacak kadar cahildir. Dolayısıyla Demokratik Türkiye kavramının içeriğini bilmeyen insanları, yönlendirme ve bu kavrama alıştırmadır.
Çünkü yeni oluşacak iktidarın mensupları böyle düşünerek yeniden bir açılım, demokratik özgürlük ve demokratik Türkiye kavramları ile geliyorlar.
Tamam belki bu iktidar, Türkiye tarihinin değil Türk tarihinin bütün dönemlerinde görülmemiş bir şekilde yağma ve talan yaptı, Türk milletini üstüne bir karabasan gibi çöktü ama yeni gelecek olan iktidar mensupları da Türk milletine güven vermiyor ve Demokratik Cumhuriyet kavramının altında yatan da budur.
Bu vesileyle Cumhuriyet bayramınızı kutluyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.