CUMHURİYET’İN 91. YILINDA İKİNCİ EĞİTİM SEFERBERLİĞİ ŞART
Türkiye Cumhuriyetinin kültürel temelleri, Atatürk ilke ve inkılapları, uluslaşma süreci, eğitimle hayata geçirildi. Ülke çapında ilan edilen eğitim seferberliği ile Türk halkı bir aydınlanma dönemine girdi. Yüzyıllarca eğitimi ihmal edilen bu halkın büyük çoğunluğu kısa sürede önce okuryazar hale getirildi, daha sonra da okullaşma sürecine sokuldu. Bu süreçte en büyük çalışmayı ve fedakarlığı, Türk öğretmeni yaptı.
İnsan hayatında elli yıl, yetmiş yıl uzun bir süredir. Fakat devlet hayatında yüz yıl bile kısa bir süredir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu yıl doksan birinci yılını idrak etti. Bu kısa sürede çok uzun bir mesafe katetti. Hele kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki ilk on beş yılda, 18. Ve 19. Yüzyıllarda sancısını çektiğimiz ve ulaşmaya çabaladığımız çağdaş hayatın köklü adımları atıldı. Resmen Türk toplumu çağ atladı, hatta bazı konularda –örneğin; kadın hakları- örnek aldığımız batı ülkelerinin önüne geçildi.
Atatürk Kurtuluş Savaşı’nı asker ordusuyla kazandı. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin “Medeniyet Savaşı”nı irfan ordusuyla yürüttü. Daha Kurtuluş Savaşı’nın ilk yılında ve düşmanın güçlü göründüğü en sıcak günlerinde 1. Maarif Kongresi’ni toplamasının nedeni budur. Savaşı kazanacağına inancı tamdır. Asıl savaş, kurtuluştan sonra cehalete karşı verilecek savaştır. O savaşın kurmayları da, subayları da, neferleri de, öğretmenlerdir. Bu yüzden bütün çalışmalarını eğitim alanında yoğunlaştırdı. Önce yüzde doksanından fazlası okuryazar olmayan Türk halkının okuma yazmayı daha kolay öğrenmesi için Arap alfabesini kaldırarak, yerine Latin alfabesini koydu. Ne kadar okuryazar varsa, derecesine bakmadan eğitim seferberliğinde değerlendirdi.
Kurtuluş Savaşında Türkiye ordularının Başkumandanı iken, 24 Kasım 1928 tarihinde de,cehalete karşı açtığı savaşın ilk cephesi olan Millet Mekteplerinin Başöğretmeni oldu. Zaten askerlikten sonra en çok olmak istediği meslek, öğretmenlikti. Böylece bu idealini de gerçekleştirdi ve bizzat kara tahtanın başına geçerek çok sevdiği milletine öğretmenlik yaptı. Başta asker ocağı olmak üzere her yer cehaletle savaşın verildiği alanlar oldu. Bu yoğun savaş kısa sürede dünyaya parmak ısırtacak başarılara imza attı. Köy Enstitülerinin açılması, Doğu ve Batı Klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, aydınlanmacı bir kültür devriminin dönüm noktaları oldu.
EĞİTİM KARNEMİZ ZAYIF
Küreselleşmeye uyum ve AB’ye üye olma sürecindeki bugünün Türkiyesinde yeni bir eğitim seferberliğine ihtiyaç vardır. Çünkü bütün çabalarımıza rağmen Cumhuriyet’in 91. yılında milletimizin eğitim ortalaması 5 yılı aşmıyor. Hala yüzde 5 oranında okuma yazma bilmeyen insanımız var. Uluslararası yarışmalarda –Pisa matematik yarışması gibi- gençlerimizin başarıları çok düşük. Yabancı dil ağırlıklı eğitim yapan okullarımızda bile yabancı dil öğretemiyoruz. Üniversitelerimizin çoğunun bilimsel çalışmaları ve akademik başarıları da, dünya ortalamalarının gerisinde. Entelektüel birikimimiz de yetersiz. Kısacası, şu anda Atatürk’ün gösterdiği, “çağdaş uygarlık” hedefine hala ulaşamadık.
Çağdaş uygarlık hedefine ulaşamamamıza rağmen, kısa sürede cehalete karşı verilen savaşta alınan mesafe, toplumun bir anda aydınlanma sürecine girmesi, Atatürk inkılaplarından dolayı asırlık kazanımlarını kaybeden, halkın cehaletinden nemalanan çevreleri rahatsız etti. Ziya Paşa 1850’li yıllarda Terkib-i Bend’inde: “Dide-i huffaş rencide olur ziyadan”, (Yarasanın gözleri ışıktan rahatsız olur) diyor. Aynen öyle oldu. Cumhuriyet rejimine, Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı olanlar, ilk yıllardan bugünlere kadar Cumhuriyet’e, onun kurucusu ve fikir babası Atatürk’e karşı bir mücadele yürüttüler.Bu uzun süreli mücadele, şu anda küçümsenmeyecek başarılar elde etti. Bunlar, bu gelişmelerden rahatsız olan Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü seven ve benimseyenleri üzebilir. Fakat şunu unutmamak gerekir ki, Cumhuriyet ve Atatürk karşıtları, elli-altmış yıldır bugünlere hazırlanırken, Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü sevenler, maalesef bu sürede, “Cumhuriyet sağlam temeller üzerine kurulmuştur, nasıl olsa bir şey olmaz” diyerek yan gelip yatmışlardır.
İKİNCİ EĞİTİM SEFERBERLİĞİ
Şu anda karşımızdaki tablo, oldukça karamsar. Ama ne kadar karamsar olsa da, bu karanlık tünelden mutlaka bir çıkış yolu vardır. Bu çıkış yolu, yine eğitimle açılacaktır. Çıkış yolunun aydınlatıcıları, geçmişte olduğu gibi, yine öğretmenler olacaktır. Unutmayalım ki, en ileri giden bir toplumla, en geride kalan bir toplum arasında, en fazla bir nesil kadar fark vardır. Yani bu iş için, (4+4+4=12) yıllık bir süre yeterlidir. Önemli olan, bu yeni eğitim seferberliğine inanmak, başarma azim ve kararlılığında olmaktır. Cumhuriyetin okullarında yetişen yüzbinlerce Türk öğretmeni, ellerine emanet edilen çocuklarımızı, bugünden tezi yok, Atatürk’ün açtığı aydınlık yolda, çağdaş bilim ve tekniğin rehberliğinde yetiştirme seferberliğini başlatmalıdırlar.
Bunun için öğretmenlerimizin yapacağı ilk iş, hangi sosyal, kültürel ve ekonomik kesimin çocuğu olduğuna, kılık ve kıyafetine bakmadan, önyargısız çocuklarımızı sevgi ve şefkatle kucaklamaktır. Bunu çocuğa hissettirebildiğiniz an, açılamayacak kapı yoktur. Bunu yaparken, velilere de aynı duyarlılıkta yaklaşmalı, eğitim ihtiyaçları varsa, onları da rahatsız etmeden eğitmeliyiz. Velileri yanınıza aldığınızda, çözemeyeceğiniz sorun yoktur. Veliyi, samimiyetinize, dürüstlüğünüze, öğrencisinin yararına düşündüğünüze inandırdığınız takdirde, başarılı olmamanız için hiçbir neden yoktur. Yanınıza bir de, okulun mezunlarını, yerel yönetimleri, iş çevrelerini, sivil toplum kuruluşlarını alabilirseniz büyük başarılara imza atabilirsiniz.
Öğretmenlerimiz ellerine teslim edilen vatan evlatlarını; çağdaş bilimle, ulusal ve evrensel kültürle, insan hak ve özgürlüklerinin bilincinde yetiştirmez, sanatın, sporun ve insanı mağaralardan uzayın derinliklerine taşıyan tüm insani değerlerin yaptırımı ile donatmazsa, yarınları kurtaramayız. Atatürk döneminde Millet Mektepleri’nin çatısı altında yapılan “Birinci Eğitim Seferberliği”nin amacı, “İYİ İNSAN, İYİ VATANDAŞ” yetiştirmekti. O günün Türkiyesinde ve dünyasında bu vasıflarda insan ve vatandaş yetiştirmek yeterliydi.
Fakat bugün “21. Yüzyıl Türk İnsanı”nı aynı vasıfta yetiştiremeyiz. Çünkü iletişim, bilişim ve ulaşım sektörlerinde olağanüstü gelişmeler dünyayı küçülttü. Dünya küreselleşme sürecine girdi,uluslararası ilişkiler yoğunlaştı. Bilgi her gün geometrik katsayılarla yenileniyor.İnsanlık tarım ve sanayi toplumundan sonra “Bilgi Toplumu” aşamasına geçti. İnsan ihtiyaçları sürekli gelişiyor, buna göre yeni iş alanları oluşuyor, yeni meslekler hayata geçiyor. Bu nedenlerle geçmişin “İYİ İNSAN, İYİ VATANDAŞ” yetiştirme hedefi, 21. yüzyılın Türk insanının çağa uyumu için yeterli değildir. Bu yüzden 21 yüzyılın Türk insanını yetiştirmek için başlatacağımız “İkinci Eğitim Seferberliği”nin amacı, “NİTELİKLİ İNSAN, BİLİNÇLİ YURTTAŞ” yetiştirmek olmalıdır.
Cumhuriyetimizi emanet ettiğimiz gençlerimizin ve çocuklarımızın yetiştiricisi değerli öğretmenlerimize son tavsiyem şudur: Türk insanını küreselleşen 21. Yüzyıl dünyasının “Bilgi Toplumu”na taşıyacak olan siz değerlieğitimcilerin REHBERİ, AKIL VE BİLİM; HEDEFİ, ÇAĞDAŞ UYGARLIK OLSUN.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! NE MUTLU TÜRK ÖĞRETMENİNE!...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.