7 Haziran seçimi, Bahçeli ile Erdoğan'ın dünya görüşlerinin millet (ümmet) tarafından değerlendirilmesini sağlayacak. Bir tarafta milliyetçi, Türkçü, üniter bir görüşün Türkiye'yi yönetme programı, öte yanda, yüz yıl öncesinin bitmiş, dünyada örneği kalmamış, 'tek adam!' otokratik yönetimini oluşturabilmek için Makyavelizmin bütün yöntemlerini kullanmaktan utanmayan ve çekinmeyen arsız bir düşünce! 

Bahçeli istikrarlı geçmişinin birikimlerinden aldığı güçle, yolsuzluklar, Oslo, İmralı görüşmeleriyle gerçek yüzü ortaya çıkmış, maskesi düşmüş Erdoğan'ı köşeye sıkıştırdı. Bu seçim Bahçeli için iktidara gelme veya muhalefette kalma seçimi, Erdoğan için ise 'kalabilme!' veya bitme, yok olma, tarihin çöplüğüne kötü icraatlarıyla birlikte atılma riski olan bir seçim. Erdoğan,tam da Shakespeare'nin, "Olmak ya da olmamak!" dediği yerde. O sebeple konumunu, makamını Bahçeli'nin iktidara gelememesi üzerine sonuna kadar kullanıyor. Bahçeli'nin iktidara gelmesi Erdoğan için herşeyin bitmesi anlamına geliyor! 

Bahçeli, “Erdoğan artık geri dönülemez bir yola girmiştir, ya bölünmüş bir Türkiye’ye tiran olacak ya da vatana ihanetten Yüce Divan’ı boylayacaktır”, diyor. Bu sözün ardından, “Erdoğan kaçamayacaktır, fiilen ve manen düşmüştür”, hükmünü ilan ediyor.

Bahçeli Erdoğan'ı köşeye iyice sıkıştırdı! 

Kararı millet verecek. Millet, ya Türkiye'nin milli birlik ve bütünlük içinde geleceğe güvenle taşıyacak Bahçeli'nin MHP'sini seçecek. Ya da, "açılım süreci"ni bölünme, kaos, iç savaş sürecine çevirmiş bir otokratik yönetimi tercih edecek!

Bu seçim, Bahçeli ve Erdoğan'ın meydan savaşı olarak tarihe geçecek, Erdoğan'ın ve Türkiye'nin kaderini tayin edecek! Başbakanlık Makamında oturan Davutoğlu'mu? O Erdoğan'ın, Başbakan görünümlü bir piyonu, bu seçimde ortalarda dolaşıp 'mış!' gibi gözükme rolünü oynuyor!