Kediler Neden Dört Ayak Üzerine Düşerler?
Önce gözler ve iç kulaktan gelen sinyallerle kafa döndürülür; sonrasında ise omurga kıvrılarak düzgün güşüş pozisyonuna getirilir. Düşüşten hemen önce bacaklar düzgün pozisyona getirilir ve sırt dışarı çıkarılarak düşüş kuvvetleri azaltılır.
Evcil kediler pekçok insanın da genel kültür olarak bildiği gibi, oldukça gelişmiş bir esnekliğe sahiptirler. Bunun nasıl sağlanabildiğini ve evrimsel geçmişini birazcık aydınlatmaya çalışalım:
Kedilerdeki bu dört ayak üzerine düşme davranışına, Kedi Doğrultma Refleksi adı verilir. Yani kedilerin dört ayak üzerine düşmesi, bir yetenek değil bir reflekstir. Hatta daha spesifik olarak, sonradan kazanılan bir reflekstir. Kediler bu refleksi doğumdan 3-4 hafta sonrasına kadar kazanamazlar, hatta 7. haftaya ulaşana kadar bu refleks düzgün bir şekilde işlemez. 7. haftadan sonra ise öğrenme tamamlanır ve kediler refleks olarak, tamamen bilinç dışı bir şekilde bu davranışı sergilerler. Bunun, biri elini hızla gözünüze doğru götürdüğünde göz kapaklarınızın gözünüzü korumak için kapanmasından bir farkı yoktur ve bu da, genel kanının aksine, doğuştan kazanılan bir refleks değildir ve yeni doğan insan bebeklerinde görülmez, doğumdan birkaç hafta sonra kazanılır. Tamamen bilinçsiz olarak otonom sinir sisteminin kontrolünde yaptığımız bir harekettir, yani reflekstir.
46. Kattan Düşen Kedi Ölmeden kurtuldu
Kedilerin bu hareketi başarıyla gerçekleştirmeleri için gereken minimum düşüş yüksekliği 1 metre civarındadır. 1 metrenin altındaki yüksekliklerden düşüşlerde kedi doğrulmaya fırsat bulamayacaktır (ne yazık ki Evrim mükemmel değil). Şimdiye kadarki en uç vaka, 46. kattan düşen bir kedinin ölmeden kurtulmasıdır. Bu, yaklaşık 150 metre yükseklik demektir. Elbette kurtuluşu, anatomisi sayesinde olmamıştır. Kedi bir tente üzerine düşmüş, sonra da bir manavın tezgahı üzerindeki bol yeşillik ve meyveler üzerine iniş yapmıştır. Buna rağmen kemikleri kırılmış ve veterinerler sayesinde iyileştirilebilmiştir. Bunun haricinde Journal of American Veterinary Medical Association dergisinde yayınlanan 1987 tarihli bir araştırmaya göre ortalama 6 kat yükseklikten (20 metre kadar) düşen 132 kedinin %90'ı hayatta kalmıştır.
Bunun, evrimsel süreçte küçülen bedenleriyle ilgisi olduğu düşünülmektedir. Yani kediler, özel olarak 22 metre ve üzerinden düşüşlerde hayatta kalmak için evrim geçirmemişlerdir (daha doğrusu bu yükseklikten düşenler daha başarılı olup hayatta kalmamış ve bu sebeple nesiller sonunda bu yönde evrim gerçekleşmemiştir). Vücutları, bu yükseklikten düşüşlerde başarılı olacak şekilde, evrimsel süreç içerisinde rastlantısal olarak özelleşmiştir; halbuki ev kedileri arasında daha düşük katlardan düşmeye adapte olabilen canlılar olması daha avantajlıdır (Dünya'nın pek çok yerinde insanların oturduğu evler 4 kattan alçaktır). Dolayısıyla insanların hep daha küçük kedigilleri seçmeleri, ev kedilerinin vücutlarının küçülmesine sebep olmuş; ancak bu küçülme düşülerdeki başarı oranının daha yüksek katlarda, daha fazla olmasına sebep olmuştur. Aksi yönde bir seçilim olmadığından dolayı (kediler sürekli binalardan düşmezler, bu yönde bir seçilim baskısı yok denecek kadar azdır), bu şekilde günümüze kadar gelmiştir. Ancak büyük kediler, yaklaşık 3 metre yüksekten düştükleri zaman başarıyla işin üstesinden gelebilmektedirler. Ki bu da bizi, bu refleksin evrimine getirmektedir:
Bu refleks, kedigillerde vahşi doğada evrimleşmiştir. Pek çok kedi, ağaçlar üzerinde yaşar veya dinlenmek üzere ağaçların üzerini tercih eder. Hatta kimi kedigil, ağaçlara tırmanıp buradaki maymunları veya tembel hayvanları avlamak üzere özelleşmiştir. Dolayısıyla ağaçlardan düşme vakaları, kedigiller arasında çok yaygındır ve bu sebeple, bu yönde gelişecek bir refleks, hayatta kalma şanslarını kat be kat arttırmaktadır. Vahşi doğada, olduğu gibi yere düşen kedilerdense, esnek olan kediler yönünde ciddi bir seçilim baskısı oluşmuş ve nesiller sonunda dört ayak üzerine düşen kedigiller evrimleşmiştir.
Kedilerin insanı etkileyen bu reflekse sahip olmaları yeterli değildir; bu refleksi sağlayabilecekleri anatomiye de sahip olmaları gerekir. İşte bu noktada, yine Evrimsel Biyoloji'nin açıklayıcı gücü devreye girer. Kedilerin omurgası, diğer memelilere göre uç derecede esnektir ve omuzlarında herhangi bir kemik bulunmaz. Üstelik ilginç bir Evrimsel bilgi de, kedilerin kuyruklarıyla ilgilidir. Bu hareket için evcil kedilerin bir kuyruğa ihtiyaçları yoktur. Kuyruğu kopmuş kediler de bu hareketi başarıyla yapabilirler, çünkü arka bacakları, kedinin dönüşünü sağlayacak açısal momentumu kazandırabilirler. Kedilerin hala sıçramalarda kuyruklarını dengeleyici olarak kullandıkları düşünülmektedir; ancak vahşi doğadaki kadar aktif olmaması, evcil kedilerin nesiller sonunda kuyruklarını kaybedebileceklerini düşündürmektedir. Örneğin bir çita, avı peşinde 120 km/h hızla koşarken kuyruğu inanılmaz önem arz etmektedir ve kuyruktan kaynaklanacak bir aksaklık, o hızla çitanın yolundan çıkması ve savrulması demektir. Ancak evcil kediler, bu tip anatomik özellikleri neredeyse hiç kullanmazlar; ancak organların körelmesi için de yeterince nesil geçmemiştir, en eski evcil kediler bundan sadece 4.000 yıl kadar önceye gitmektedir.
Önce gözler ve iç kulaktan gelen sinyallerle kafa döndürülür; sonrasında ise omurga kıvrılarak düzgün güşüş pozisyonuna getirilir. Düşüşten hemen önce bacaklar düzgün pozisyona getirilir ve sırt dışarı çıkarılarak düşüş kuvvetleri azaltılır.
Sonuç olarak vahşi doğada ağaçlar üzerinde yaşamanın getirdiği bir evrim, günümüzde ev kedilerinde binalardan düşüşlerde hayatta kalmaya yaramaktadır. Siz yine de buna çok güvenerek kedinizi başıboş bırakmayın ve pencelerinizin kapalı olduğundan emin olun.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.