Hz. Ali’nin Hz. Muhammed İçin Önemi
Bu yazımızda İslam dininin dördüncü halifesi HZ. Ali ile Peygamberimiz HZ. Muhammed arasındaki sevgiden bahsedeceğiz.
Hz. Ali, İslam dininin dördüncü halifesi, Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talib’in oğludur. Hz. Hasan ve Kerbela’da Yezid tarafından katledilen Hz. Hüseyin’in babasıdır.
Hz. Muhammed, Hz. Ali’yi tanımlamak için şu ifadeleri kullanmıştır:
“Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan başka kılıç yoktur.” Bazı kaynaklarda bu ifadeyi Cebrail’in kullandığı da söylenir. Peki Hz. Ali, neden ve nasıl Hz. Muhammed’in bu düşüncesine mazhar olmuş?
Öncelikle Ali, peygamberin damadıdır, yani Hz. Fatıma’nın eşidir. Bunun yanında Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talib’in oğlu, İslam’ın dördüncü halifesidir. Hz. Ali, bu yakınlıktan mı peygamberin bu düşüncesine mazhar olmuştur? Tabi ki hayır!
Peygambere bağlılığının yanında yiğit, mert, güçlü bir silahşordur. Savaşçı bir kimliğe sahiptir. Cesur yürekli olması, onu peygambere bir adım daha yaklaştırmıştır. Peygamberle birlikte girdikleri savaşlarda ordunun sancaktarlığını (bayrağı taşıyan) yapmıştır. Ali, sadece bir savaşta Hz. Muhammed’in yanında yer alamamıştır. O da Tebük Seferi’dir. Bunun nedeni de Hz. Muhammed’in emridir. Bu emirle Ali Medine’de kalmıştır.
Hz. Muhammed, Ali’nin ne büyük bir savaşçı olduğunu Bedir Savaşı’nda net bir şekilde görmüştür. 624 yılında Bedir Savaşı’nda 305 kişilik Müslüman grubu ile 950 kişilik Kureyş grubu karşı karşıya gelmiştir. Savaşta Müslüman grubundan 14 kişi, Kureyş grubundan ise 70 kişi hayatını kaybetmişti. Bu savaşta Hz. Ali 21 kişiyi (bazı kaynaklarda 36 kişiyi) öldürmüştü. Öldürdüğü kişiler arasında Aleviler’in bugün lanet okuduğu Muaviye’nin dedesi Utbe, dayısı Velid ve kardeşi Hanzele de vardı…
Hz. Ali (kaynaklara göre) bu savaşta 70 yara almış ancak buna rağmen savaş alanında sonuna kadar Hz. Muhammed’in yanında bulunmuştur.
Hz. Ali’nin kahramanlığı Bedir ile sınırlı kalmamış, aynı başarıyı 627 yılındaki Hendek Savaşı’nda Arapların ünlü savaş kahramanı Amr bin Abduved’i teke tek giriştikleri mücadelede yenerek de göstermiştir. Yine 628 yılındaki Hayber Savaşı’nda da ilk iki taarruzda Ebu Bekir ve Ömer bin Hattab başarı gösteremeyince Hz. Muhammed, sancağı Ali’ye vermiş ve Ali, Hayber Kalesi’nin kapısını eliyle kırarak kapıyı, kendisine kalkan yapmıştır…
İşte Hz Ali’nin kahramanlığı bu büyük mücadelelerden, bu üstün zaferlerden gelmektedir. O yüzden de Hz. Ali’nin, peygamberin bu sözüne mazhar olmuştur diyebiliriz.
Hz. Ali de kendi savaşçılığı üzerine “Savaş ateşleri yükseldiğinde akıllı ve tecrübeli bir aslan kesilirim.” demiştir…
Hz. Ali, Hz. Muhammed için tam manasıyla sadık bir yol kardeşidir. Ona, çok güvenir, çok inanırdı. Sadece savaşçılığına değil aynı zamanda onun İslam bilgisine de…
O kadar ki Hz. Muhammed onun için şöyle demiştir:
“Ben ilim şehriyim, Ali kapısıdır”, “Ali bendendir, ben Ali’denim”
Hz. Ali de kardeşliklerini “Nasıl ki Musa ve Harun kardeşlerse, ben de öylesine kardeşim peygambere, adım ona kardeştir.” sözüyle gösteriyordu.
Peki Hz. Ali, “Allah’ın aslanı” sıfatına nasıl nail oldu?
Rivayete göre Hz. Muhammed miraca yükseldiği zaman önce karşısına bir aslan çıkar, aslan peygamberden herhangi bir şeyini ister; aksi taktirde geçirmeyeceğini ifade eder. peygamberimiz de parmağındaki yüzüğü çıkarır ve ona uzatır.
Miraç’tan dönüşte içeriden yoğun sesin geldiği bir kapı görür ve içeri girer… İçeri girdiğinde farkında olmadan içeride oturanlardan Hz. Ali’nin yanına geçer. Hz. Muhammed bakar ki Miraç’a yükselirken aslana verdiği yüzük yanındaki Hz. Ali’dedir. Hz. Muhammed orada şunu söyler:
“Ya Ali serine erdim ama sırrına eremedim!”
İşte Hz. Ali’nin aslanlığı…
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.