Gazalcı,Karışan Sap İle Samanı Yazdı!..
Her birimizin genlerinde iyi, kötü yahut çok değişik niteliklere ait çok yönlü bilgiler bulunur.
Bunların hangisinin uyandırılacağı çevremizin etkileri ile ortaya çıkar. “Kısaca genetik damga kişinin hayatı boyunca zihin dünyasının/beyninin karşılaştığı yaşantılardan etkilenmekte ve değişebilmektedir.” Toplumlarda tecrübeye dayalı olarak kadim devirlerden beri iyilik, güzel ahlâk, çalışkanlık, yardımlaşma, yapıcı tavır gibi olumlu özellikler özendirilir. Toplumların geleceği, geçmişlerine dair arşivlerine ne şekilde sahip çıktıkları ve yaşadıkları ile ilgili olarak değişim, gelişim yâda gerileme gösterir. Bireyler toplumların kaderini belirler. Çoğunluklar birer birer dâhil olan bireylerle artar. Bu nedenle bir kişi ne yapabilir ki diyerek varlığı hiçe saymak, yaşanılan ve yaşatılan hatalara günahlara kulakları kapayıp toplumu kaderine terk etmek her türlü günaha ortak olmaktır. Türk toplumu artık sevinmeyi unutmuş, unutturulmuş bir haldedir.
Sürekli olarak algı operasyonları üzerinden yürütülen siyasi kampanyaların ortasında kalmış durumdadır. Öyle ki; artık yediden yetmişe herkesin dilinde bir siyaset türküsüdür gidiyor. Yatıyoruz kalkıyoruz, gün boyu konuşuyoruz, gün sonu elde var yine aynı dertler. Çok konuşmak mı, çok çalışmak mı diye sorası geliyor insanın. Doğru ve dürüst çalışmak olmalı diyerek cevabı geliyor hemen iç sesimizden. Bıkmadan usanmadan gençlere evlatlara tarihimizi anlatmak ve yaşatmak. Bizim önemsiz gördüğümüz her ayrıntıların, bugün içinden çıkılmaz derece de önemli sorunlara sebep olduğunu görüyoruz. Atamızı doğru anlatamadık, vatanımızı doğru sevemedik, sevmeyi sözde bildik, belli ki özde sadece kendimizi sevdik. Biz kendimizi sevmelere doyamazken, birileri bizden daha çok sevmiş ki vatanı nasıl böleceğini bilemez şekilde yol almaktan yorulmuyor. Ekranlara bakıyoruz gün boyu renkli hayatlar, haberlere bakıyoruz, dert kahır, ondan sonrada milletçe ya sabır… Nedir bu halimizin sebebi?
Çağın gereği artık teknoloji ile yaşamak. Fakat teknoloji, akıl ile işler olmalıyken, teknoloji akıllara işler oldu. Bir ülkenin kalkınmasında ve ilerlemesinde en büyük görev milli eğitime düşmektedir. Beynin öneminin kavranması hususunda milli eğitim tarafından farklı çalışmalar yapılmalıdır. İlkokuldan itibaren topluma beynin önemini kavratılmalıdır. Bu da ancak eğitim yoluyla yapılabilir. Ülkemiz bilgi ve beyin temelli kalkınmayı sağlamalıdır. Muhtaç olduğumuz kudret beynimizde mevcuttur. Eğer; gazetecilerin, habercilerin ve kitap yazarlarının tutuklandığı, fikirlerin dört duvar arasına haps edildiği bir ülke olmak istemiyorsak. En çok bilenin değil, en çok bağıranın hâkim olduğu ve tarih yazan ecdadını yok sayabilen bir ülke olmak istemiyorsak.
Sap ile samanın karıştığı, doğru ile yanlışın her gün savaştığı, davaya değil adamlara hayran olanların her gün arttığı bir ülke olmak istemiyorsak. Para kazanmak istiyorum fakat çalışmak istemiyorum diyen asalakların her gün çoğaldığı, birileri kan ağlarken, birilerinin her şey normalmiş gibi yaşadığı umarsız bir ülke olmak istemiyorsak… Biraz düşünelim. Türk toplumuna yaşatılmak istenen algı terörüdür. Bunun önüne geçebilecek engellerden biride bireyselin yanında, toplumsal çıkarları da düşünmektir. Düşünmekten korkmayın. Düşünen insan üreten insandır. Ürettikçe çoğalır, çoğaldıkça yanlışlara doğru olabiliriz. Aksi takdirde yıkıcılığın bir örneği olan terörizm ve terörist önü alınamayacak şımarıklıklarla toplumların geleceğini tehdit eder. İnsanlar doğru/eğri, hayır/şer, günah/sevap, kötülük/iyilik gibi değerler sisteminde tereddüde düşer. Beyin gücünün önemini anlamış olan terör zihniyeti, beyni yıkanmış eleman sayısını artıracaktır ve artmaktadır. Terörizmi hayat tarzı haline getirmiş, sömürüyle yaşamaya alışmış insanların, hayat tarzından ve düşünce şeklinden vazgeçebileceklerini düşünmek kocaman bir düşüncesizlik olur.
‘’Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete getirmek birinci işimiz olmalıdır. Bir kere millet benliğine hâkim olsun ve düşünebilsin, yeter! Başlangıçta hatalı düşünse de, az zaman sonra bu hatayı düzeltebilir... Fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş intizama girer ve düzelir. Fikrin serbest hareketi ise ancak ferdin düşündüğünü serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara göre her türlü teşebbüse girebilmek serbestîsine sahip olmakla mümkündür.’’M.Kemal ATATÜRK.
Tülay GAZALCI
Türk Eğitim-Sen Denizli Şubesi Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.