ÇİN İŞGALİNDEKİ DOĞU TÜRKİSTAN’IN GÜNCEL SORUNLARI VE DÜNYAYA YANSIMALARI
Doğu Türkistan’da devam eden Çin zulmü devam ediyor mu? Kısacası Doğu Türkistanlılar Çin zulmü altında neler yaşıyor?
Çin’ in Doğu Türkistan’da baskı ve zulmü en son işgal ettiği 1949’dan beri aralıksız devam ediyor. 2017’de ilan ettiği 50 maddelik “Aşırılık ve Terörcülerle Savaş” yasası gereğince ÇKP işgal rejiminin resmi politikası şeklinde insanlık ve etnik soykırım suçu olarak sürüyor. ÇKP.Lideri Xi,2013’te ilan ettiği küresel yayılma, hegomonya kurma ve ülkeleri sömürgeleştirerek yutma amacı taşıyan “Bir Kuşak-Bir Yol “ projesinin merkezi ve düğüm noktasında yer alan Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar başta Kazak, Kırgiz ve diğer Müslüman Türk halklarını bu emperyalist proje önünde engel olarak görüyor ve bunların tamamen yok edilerek ortadan kaldırılmasına inanıyor ve bu nedenle Türklere yönelik toptan soykırım politikası uyguluyor.
Çin’in Doğu Türkistan Türklerine uyguladığı baskı,zulüm ve etnik soykırım uygulamaları şunlardır ;
- 2027’de ülke genelinde Nazi Lider Hitler’in ilham ve örnek alarak sayılarının yüzlerce olduğu tahmin edilen Çin tipi toplama kampları kurmuştur.
- Doğu Türkistan’da yaşayan ve bu ülkenin öz sahip ve tarihi sakinleri olan Müslüman Türkleri “ Terörcülük yapma şüphesi güçlü-Potansiyel Suçlu “ ilan ederek toplu göz altılarla bu toplama kamplarına esir olarak hapsetmiştir.
- Bu kamplarda tutuklulara yapılan baskı, zulüm ve işkenceler şunlardır :
- 1-)ÇKP öğretileri ile ÇKP Lideri Moa ve mevcut Çin Lideri Xi Jingping’nin söylemlerini Çince olarak ezberlettiriyor. Çince bilmedikleri için Çince bu söylemleri ezberleyemeyen tutuklulara su ve yiyecek vermeyerek aç bırakmak, tuvalet ihtıyaçlarını engellemek başta her türlü işkenceler uygulanıyor.
- Doğum yaşındaki kadın tutuklular zorla kısırlaştırılıyor. Kabul etmeyenler ise hücre cezası, her türlü işkence, zorla istismar ve saldırılar dahil her türlü baskı ve zulüm uygulanıyor.
- Tutuklu Uygur kadınlarına sistematik taciz ve tecavüz yapılıyor. Bu tecavüzleri yapan insanlıktan çıkmış Çinli Polis ve Gardiyanlar bunu Türklerin kadim tarihlerde Çin’e yaptığı akınlar ve işgallerinin bir intikamı olduğunu açıkça belirtiyorlar.
- Çin işgal rejimi Son yıllarda Toplama Kamplarının yanında devasa üretim tesisleri kurmuş ve bu tesislerde kamplarda tuttuğu esirleri Köle/İşçi olarak çalıştırmakta ve küresel tedarik firmaları ve ünlü markalar için mal ve malzeme üretmektedir.
- Çin’in bu soykırım uygulamalarının en vahşi ve acımasızı Türk ailelerinin zorla dağıtılarak yok edilmesi aile bireylerinin bir birlerinden zorla koparılmasıdır.
- Erkekleri Toplama kamplarına hapsedilen Uygur ailelerin evlerine Çin işgal rejiminin tanımı ile “İkiz ve Kardeş aile “ adı altında devlet memuru etnik Çinli erkekler yerleştirilmektedir. Bundan amaç Uygur aileleri kontrol ve gözetlemek ve onların inançlarını çiğneyerek aşağılamak suretiyle onurlarını kırmaktır.
- Çin işgal rejiminin Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Türklere yönelik bu insanlık suçları ile etnik soykırım uygulamaları ve diğer baskı zulüm ve işkenceleri BM.İnsan Hakları yüksek Konseyinin 31 Ağustos 2022 tarihinde Cenvre’deki merkezinde “ İnsanlığa Karşı işlenen Suç ve Etnik Soykırım” şeklinde ilan edilmiştir.
- Bunun yanında Batılı ülkelerin başını çektiği 11 ülke Çin’in Doğu Türkistan’da yaşayan Türklere karşı İnsan Hakları ihlallerinin “İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ BİR SUÇ VE ETNİK SOYKIRIM” olarak kabul ederek tüm dünyaya ilan etmiştir.
- Bu Ramazan ayında Doğu Türkistanlı Müslümanların ibadetlerini gerçekleştirmelerine izin verildi mi?
Kutsal dinimizin biz Müslümanlara farz kıldığı temel ibadetlerimizden biri olan Ramazan orucu Doğu Türkistan’da adeta bir bayram ve şenlik havası içinde kutlanır. Ben çocukluğumda bunların bır kısmına yaşamış veya şahit olmuşumdur. Ramazan ayının karşılanması Berat gecesi ile birlikte başlar. Evlerde genel temizlikler yapılır.Yeni elbiseler giyilir. Özel yemekler yapılarak ikram edilir. Bu özel yemeklerin birisi de Kuymak adı verilen ve yağda pişirilen bur çörektir.Bu çörekler komşulara çocuklara ve özellikle mezarlık ziyaretlerinde gelenlere ikram ediler. Berat gecesinde komşular ve yakınlar Ramazan tebriği için ziyaret edilir. Gençler meşelaler yakarak arkalarına takılan çocuklar ile birlikte toplu şekilde Vezzüha süresi yüksek salsa okuyarak sokaklarda dolaşır ve Ramazan ayını halka müjdeler. Mezarlıklar ziyaret edilerek aile ve yakınlar için kurani kerim okunur ve dualar edilir. Uygur Türklerinin yüzyıllardan beri büyük bir coşku ile yaşattıkları ve kutlayageldikleri bu özgün Ramazan gelenekleri Çin işgal rejimince yıllar önce “Bölücülük ve Etnik kışkırtma” olarak yaftalanmış ve Oruç ve diğer Ramazan ibadetleri ile birlikte yasaklanmıştır.
Resmi Çin medyasına yansıyan haberlerde 2024 yılında Ramazan bir dini ibadet olarak değil,”Ulusların Kaynaşması” adı altında etnik Çinlilerin de katıldığı yönetimin organize ettiği büyük şölenler yapılarak amacından saptırılmış ve ateist Çinlilerle Müslüman Türklerini birlikti kutladığı bir Festivale dönüştürülmüştür. Diğer Namazlar gibi Bayram namazlarının kılınması bile yasaktır.
3.Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri göçe zorlanıyor mu? Başka ülkelere göç eden Uygur Türkleri Doğu Türkistan’daki aileleriyle görüşebiliyor mu?
Uygur Türlerinde bir deyim vardır : “Bebeği daha Beşikte iken, Boğarak öldürmek. Çinli işgalcıların Doğu Türkistan Türklerine yaptıkları tam bu ata sözüne tam uymaktadır. 2017’den sonra Çin Doğu Türkistan’ı dünyaya kapatmış,telefon,internet başta tüm iletişimi kesmiş ve karşılıklı ziyaretleri de yasaklamıştır. 8 yıldır Doğu Türkistan Çin tarafından “Fani Dünyanın Cehennemine “ dönüştürülmüştür. Türkiye ve diğer ülkelerde yaşayan Uygur Türkleri ülkelerinde vefat eden ana baba ve ailelerinin ölüm haberlerini aylar ve hatta yıllar sonra dolaylı yollardan alabilmekte ve gıyabı cenaze namazları kıldırabilmektedirler.
ÇKP’nin Çinli Kanlı Diktatörü Mao’nun 1976’de ölmesinden sonra iktidara gelen yeni ÇKP Liderleri 1980’lı yıllardan sonra katı ÇKP uygulamalarını kısmı de olsa gevşetmiş ve özgürlüklerin az da olsa kullanılmasına izin verilmiştir. 2017 yılına kadar Pasaport alma ve yurt dışına seyahet etme imkanı kısmı de olsa mevcuttu. Ancak,2017’de çıkarılan “Aşılıkçılar ve Terörcülerle Savaş “ yasasından sonra Türklerin pasaportlarına el konulmuş ve yurt dışında olanlar aileri ve yakınları üzerinden tehdit ve şantajlarla dönmeleri sağlanmıştır.Çin’in bu zulüm kampanyasında Müslüman ülkelerin Müslüman Uygur Türklerine reva gördükleri tavır,insanlık onuruna aykırı, islamın prensip ve kurallarına tamemen ters ve yüz kızartıcı niteliktedir.Özellikle “Sözde İslam Cumhuriyeti Pakistan,İslam ülkelerinden Mısır El Ezher Üniversitesi başta bu ülkedeki çeşitli Üniversiteler ve Medreselerde öğrenim gören öğrencileri ülkelerine gelen Çin Polisleri ile işbirliği yaparak tutuklayarak Çin’e teslim etmiştir.Bunların büyük bir bölümü ise Türk Hükümetimizin yardımı ile kolayca Türkiye’ye kaçarak canlarını kurtarabilmiştir. Öğrenimleri yarıda kalan bu öğrenciler öğrenimlerini devam ve tamamlayabilmeleri için Kayseri, Bursa, Samsun,Kastamonu başta olmak üzere bir çok Üniversilerimize yerleştirilmiştir.
Bu konuda Türk Devletimize ve bu mağdur Kardeşlerimizi bağırlarına basan Milletimize ne kadar teşekkür etsek ve minnet duysak azdır. Allah kendilerinden razı olsun.
4.Hem ulusal medyanın hem de uluslararası medyanın Doğu Türkistan’da yaşananları yeterince ele aldığını bu konuyu haberleştirdiğini düşünüyor musunuz?
Türkiye’deki ulusal medya’nın Doğu Türkistan’daki insanlık dramına karşı tutumu ve yaptıkları üzüntü ve hatta yüz kızartıcıdır.
Burada özellikle duyarlı bir kısım Türk medyasını bu tanımlamanın dışında tutuyor ve tenzih ediyorum. Ayrıca kendilerine Doğu Türkistan meselesine ilgileri ve duyarlılıkları için özellikle teşekkür ediyorum.
Çin yönetimi sadece Doğu Türkistan’da yaşayan Türklere baskı ve zulümle yetinmiyor. Diasporada yaşayan Uygur Türklerine Sınır Ötesi olarak tanımlanan baskı ve zulümlerini Türkiye başta onların yaşadıkları her ülkede ve bu ülkelerdeki demokrasi ve insan hakları,ifade ve basın özgürlükleri nimetlerinden yararlanarak kayıtsızca sürdürmektedir. Bunları yaparken Türkiye’de ve dünyada en büyük kozları medya olmaktadir.Çin işgal rejimi inisan hakları ve demokrasinin nimetlerini kullanarak Uygur Türklerinin temel insani haklarına saldırmakta ve Doğu Türkistan’da olduğu gibi yok etmeye çalışmaktadır. Çin işgal rejimi, Zaman zaman Türkiye’den bazı medya mensuplarının tüm masraflarını karşılayarak Doğu Türkistan’a götürerek Urumçi başta Kaşgar,Turfan gibi kadim Türk kentlerini ziyaret ettirmektedir.Bunlara ziyaretlerinde önceden hazırlanmış Çin Tiyatro Sahnelerini göstermekte ve önceden hazırladıkları güdümlü sözde Uygurlarla konuşmasını sağlamaktadır.Çin’in güdümündeki bu işbirlikçiler önceden ezberletildikleri Çin’in söylemlerini papağan gibi tekrarlamaktadır. Bazı Türk medya mensupları ise bu sahte söylem ve sahneleri gerçekmiş gibi medyada gündeme getirmektedir. 2018’de Türkiye’den Çin’e davet edilen bir Haber Ajansının Dış haberler sorumlusu olduğu belirtilen bur Gazeteci zat gazetesine yazdığı izlenimlerinde “ Çin,ülkedeki azınlıklarının sorunlarını çok güzel çözmüş ve halletmiştir.” Sözlerini sıkılmadan yazabılmıştır. Bir diğer gazeteci ise tam Çin’in istediği şekilde izlenimlerini gazetesinde duyurmuştur. Kendisi bize “ Doğu Türkistan’daki durumun farkındayım ve iyi biliyorum. Ama ben bu yalanları ekmeğim hatırana yazmaya mecbur kaldım.Sizlerden özür diliyorum” demiştir.
Bunun yanında Çin’in tam güdümünde ve Çin’in Uygurlara yönelik baskı ve zulmünün olmadığı yalanlarına her yerde arsızca söyleyebilen Uygurlara hadsızca saldıran iftıralar atan onlara yönetime akıllarınca ibpiyonlayan Çin zaliminin zulüm ortaklaığını üstlenen kişiler ve siyasi guruhlar da vardır. Bunlar Çin zulmünün ve soykırımını destekleyerek zulüm ortaklığı yapmaktadır. Son yıllarda Çin yönetimi bu zulüm ortaklarının Türkiye’deki çalışmalarını yeterli görmemiş olacak ki, Pekin’deki Çin Komünist partisi(ÇKP) Merkez Komitesine bağlı Propaganda Bürosunun “ Uluslar arası Çin Radyosu(CİR-TÜRK) başta 3 adet radyo ile 4 tv ve onlarca Çin Propandası yapan Türkçe haber siteleri 3 ÇKP yanlısı tv .kanalı ile ve onlarca kendisine baladığı Çinci sözde yazar çizer takımı ile Türki medyasında yer almaktadır.Doğu Türkistan’da Uygur Türkçesi yasaklayan Çin Türkiye’de 7/24 saat aralıksız Türkçe alt yazılı ve Çince Tv. yayını yapabilmektedir. Çin Türkiye’deki demokrasi ve medya özgürlüğünü kullanarak Doğu Türkistanlılara sınır ötesi baskılarını sürdürmekte ve Türk milletini Çin yalanları ile kandırmaya çalışmaktadır. Bu durumu kabul etmek hiç bir şekilde mümkün değildir. İlişkilerde karşılıklı çıkarlar=Mütekabiliyet esestir. Yapılanlar bu karşılıklı çıkar kurallarına tamen aykırıdır ve burada tamamen adeletsiz ve haksız bir durum söz konusudur.
5.Doğu Türkistan’daki zulmün son bulunması için ne gibi politikalar izlenmeli?
Bizler bu dünyanını geçici sakini insanlar olarak hangı ırk,inanç veya değişik fikir ve düşüncede olursak olalım barış ve kardeşlik içinde birlikte yaşamak için ortak insani,vicdanı ve ahlakı kuralları öne almamız ve ortak değer ölçülerine göre hareket etmemiz gerektiğine inanmamız gerekir. Adalet,hak ve hukuk ve hakkaniyet ortak paydamız olmalıdır. Türkiye’de Türk Milleti her zaman Doğu Türkistanlı Kardeşlerinin yanında olmuş,onların dert ve istiraplarınına ortak olmuş ve bağırlarına basmıştır. Osmanlı devletimizden beri Milletimizin bir müstesna ve benzeri olmayan bu Mazlumlara himaye etme ve kol kanak germe geleneği Cumhuriyet Türkiyesinde de devam ettirilegelmektedir. Osmanlı devletimiz en buhranlı ve sıkıntılı zamanlarında dahi Doğu Türkistan’a ilgisi ve katkısını göstermiştir. Ancak,Türk kamu oyunun bu ilgisi siyasette yeterli şekilde karşılığını bulamamıştır. Ben bunları aziz devletimin bir evladı ve ferdi olarak yazıyorum. Evlat babasından çok şeyler ister.Ama,.baba imkanı ölçüsünde ancak evladının talebini karşılayabilir. Büyük ve Birleşik Türkistan idealının kurucusu ve öncülerinden Kazak Türkü Aydın Mustafa Çkayoğlu : “Her Türk’ün 2 vatanı vardır. Biri doğduğu topraklar 2.cisi TÜRKİYE’dir. Demiştir.
Türkiye bütün Türklerin mazlumlarını ilham ve ümit kaynağı yegane sığınağıdır.Bunun gerçekliğini ülkemisde hepemiz bizzat şahit olmaktayız.
Türkiye’miz son yıllarda batı ile ile arasındaki krizler ve anlaşmazlıklar sonucunda uluslar arası ilişkilerdeki denge unsurunu gözeterek Çin’in Doğu Türkistan’daki etnik soykırım cinayetlerine karşı yeterli derecede tepki verememektedir. Türkiye olmadan Doğu Türkistan ve diğer mazlumların meseleleri çözüme kavuşturulamaz.Güçlü ve başı dık bir Türkiiye ancak mazlumlara kol kanat gerebilir ve sahip çıkabilir.Buna yürekten inanıyoruz. Ancak, Doğu Türkistan’da devam eden ve bu ülkede yaşayan Türklerin Çin’in empiryalist projeleri için engel olarak gördüğü Uyguurları toptan soykırımla yok etme cinayetlerine kayıtsız kalmak hiçbir şekilde kabul edilemez ve sessiz kalması de asla vicdanı ve insani bir durum olamaz.Biz devletimizin uluslar arası ilişkilerde ülke çıkarlarını gözetirken Doğu Türkistan meselesini de hak hukuk ve adalet kuralları çerçevesinide gündeme getirmesini ve mazlum Doğu Türkistanlı Kardeşlerine ilgisini sürdürmesini bekliyoruz. Son zamanlarda bu konuda umut ve teselli verici bir resmi tavır sergilendiğini mumnuniyet ve şükranla karlıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın BM.Genel Kuruuulu açılış konuşmalarında Uygur Türklerinin insani hakları konusunda tarihe not düşen değerli sözleri ayrıca TBMM’nın açılışındaki konuşmaları , Dışişleri Bakanımız başta olmak üzere Bakanlarımızın Uygur Türklerinin dramatik durumunu dillendiren konuşmaları ve Ülkemizin BM.lerdeki Çin’deki İnsan hakları durumunun tartışıldığı özel oturumdaki olumlu tavrı ve lehte oy kullanması çok önemli gelişmeler olarak tarihe kayıt düşmüştür.Bunun yanında muhalefet partilerin Doğu Türkisan’daki insan hakları ihlallerinin araştırılması için 7 kez verdiği önergeler her ne kadar red edilmiş olsa da çok değerli ve önemlidir. Tüm Partilerimize mensup Milletvekillerimizin TBBM Kursüsünde gündeme getirmeli umut ve tesilli verici gelişmelerdir.
Ülkemizin İsrail’in Gazze’deki Dindaşlarımızın yönelik insanlık dışı soykırım cinayetlerine karşı gösterdiği olağanüstü ve yerinde tepki her türlü takdirin üstündedir. Ancak, Çin’in Doğu Türkistan’da yaşayan Türklere yönelik İsrail vahşetinden kat be kat daha ağır bir soykırımla karşı karşıya olan ve Çin’in toptan soykırımla yok etmek istediği Doğu Türkistan sorununa resmi yaklaşımı hiç de adil ve hakkaniyetli değildir. Filistin’e gösterilen duyarlılığın Doğu Türkistan’da öldürülen masum çocuk,kadın ve yaşlı Müslümanlara da gösterilmesini bekliyoruz .
Medya’nın Adaletsiz Tutumu
Doğu Türkistan meselesine ilgi duyan ve duyarlılık gösteren bir kısım değerli medyamızın dışındaki büyük medya kuruluşlarının Doğu Türkistan meselesine karşı tutumu acı verici hatta yüz kızartıcıdır. Kedi- köpek haberlerini gündeme taşıyan Türk medyası Doğu Türkistan’daki insanlık dramını görmezlikten gelmeyi sürdürmektedir. Türk medyası bu konuda sınıfta kalmış ve adeta manen Çin’e teslim olmuş durumdadır.
Doğu Türkistan meselesi konusunda gerekli duyarlılığı gösteren Türk medyasına da ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Doğu Türkistan meselesinin Üniversitelerimiz, Siyasi Partilerimiz, STK.larımız Araştırma Merkezlerimiz nezdinde gündeme getirilmesini unutulmamasını ve bu insanlık dramına sessiz ve kayıt kalınmamasını özellikle ve önemle beklemekteyiz.
Doğu Türkistan meselesi günümüzde Batı ülkelerinde en üst düzeyde gündem olabilimektedir. Bu yaklaşımın Batı’nın Çin ile olan rekabet ve küresel hegomanya çekişmesinden kaynaklandığını hipimiz çok iyi biliyoruz. Elbette uluslar arası ilişkilerde ve milli davalarda mevcut durumdan yararlanmak elbette akıllıca ve normal olması gereken bur tutumdur. Bundan başka anlam çıkarmak ve batıda yürütülen Doğu Türkistan meselesinin altından başka şeyler aramak cehalet, haksızlık ve acımasızlıktan başka bir şey değildir. ABD başta AB.ülkeleri Doğu Türkisitan meselesinin Uygur Türklerinin kurdukları STK.lar aracılığı ile bu ülkelerde gündeme getirilmesine izin vererek desteklemektedir. Yapılanlar sadece Çin baskı, zulmünün, insanlık suçları ile etnik soykırım suçlarının gündeme taşınması ve uluslar arası toplumun desteğini talep etmekten başka bir şey değildir.
Bütün bunlara karşılık Türkiye’nin Doğu Türkistan meselesine yönelik ilgisi ve duyarlılığı çok önemli ve değerlidir. Uygur Türklerinde bir ata sözü vardır : “Ağzımdeki her kişi- Dilimdeki bir kişi = Ağzımda her kişi var ama kalbimde sadece bir kişi vardır.” Uygur Türklerinin kalbindeki bu tek kişi sadece aziz Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devletimizdir.
İşgalci Çin bu durumu çok iyi bilmekte ve çok yakından takip etmektedir. Kimin ne amaçla konu ile ilgilendiğinin farkında ve bilincindedir. Nitekim Abatılı ülkelerin Çin’e yönelik en üst düzeydeki tepkisel sözlerine aldırmayan Çin yönetimi, İyi Parti Lideri ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının Barın şehitlerini anma masajina anında tepki göstermiştir.
Sözlerimi Doğu Türkistan Türklerinin son lideri Merhum İsa Yusuf Alptekin Atamızın tarihe kayıt düşen Türkiye hakkındaki duası ile sonlandıracağım : “ Türkiye, tüm Türklerin ve Mazlumların yegane sığınağı ve Türk İslam dünyasının istinatgahıdır. Allah aziz Türkiye’mizi daima korusun ve ebediyen Payidar eylesin.
Hamit GÖKTÜRK
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.