Aydın Namusunu Arıyoruz
Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et; Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet, Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir...
Etrafımızda neler olup bittiğini kamuoyumuz bilmiyor. Pek çok konuda krizlere girdiğimiz ve dibe düştüğümüz halde bilmiyor. Biz hangi hataları yaptık bilmiyor. Neleri yapabilirdik de yapmadık ki buraya gelindi.. bilmiyor. Suriye niçin bu hale geldi bilmiyor. PYD PKK nasıl devlet kuracak güce geldi bilmiyor. Aynel-arab(Kobani)’a davul zurnalarla peşmerge adıyla kimleri topraklarımızdan geçirdiğimizi ve devlet kurma hedefine gittiklerini bilmedi, bilmiyor.
Hem de 29 Ekim’de peşmergeye bu yolu açtık. Devlet aklının gidişini ve gafletin derecesini anlamaya o tek örneğin yol açtığı belalar yeter. Kaldı ki bu kadar da olmaz denecek böyle onlarca iş oldu. Bunların oluş şekli büsbütün tuhaftı. “Baştakilerin bir bildiği var” diyerek ve düşünenlerin düşüncelerini boğarak, konuşanların seslerini kısarak yaptık. “Ben bilmem o bilir” diyenlerin yaftalamaları ve gürültüleri bütün sesleri bastırdı.
Yeni Baştan Anlamayı Öğreneceğiz
Bıkıp usanmadan söyleyeceğimiz husus anlamadır. Soru soracak ve cevap arayacağız. Başka türlü olanı biteni bilemez ve girdiğimiz dehlizden çıkamayız.
Nasıl bu hale geldiğimizi sorgulayacak bir aydın kamuoyu bırakmamak hedeflendi. Bu proje açık ve hala yürüyor. Medya hâkimiyeti önemliydi. Hiç olmadığı kadar tek merkeze bağlı hareket eden öbekler oluştu. Tabii, hipnoza uğramış kalabalıklar yaratmadan olmazdı. Dinden görünerek bunu da başardık. Neticede, iletişim çağında, herkese açık medya imkânlarına rağmen dehşet bir propaganda ağı gerçeklerin görülmesini, bilinmesini engelledi.
Engellenemezdi. Biz okumuşlar yapacaklarımızı yapmadık. Doğrudan-dolaylı suç ortağıyız.
Olur Mu Olur
Benzersiz, ne idüğü belirsiz bir rejime geldiğimiz doğru. Türkiye gibi büyük bir devlette şaşılacak iş. Bu kadar köklü değişmeler durup dururken olmaz. Batı’yla iç içe bir ülkede hiç olmaz. Bizde neden olduğuna iyi bakmak lazım.
Dünya şartları da tek adamlığı destekler değilse de bir yere kadar normal karşılatır seyirde ilerliyor. Bu bakımdan Birinci Dünya Harbi sonrasındaki psikolojik dalgalanmayı yaşar gibiyiz. Sert rejimler, totaliter eğilimli liderler rağbet görüyor. Baksanıza Amerika bile Trump gibi sağı solu belli olmaz bir adamı tekrar başa getirdi. Putin belli. Netanyahu kana susamış özel bir örnek. Çin zaten komünist dikta rejiminde. Batı Avrupa da bu dalgalanmadan derinden etkileniyor.
Umalım ki iki cihan harbi arasındaki durumun sonuna benzemesin ve toplu savaşa yol açılmasın. Gerçi, Ortadoğu’da olan yeni türde dünya savaşıdır diyenler var. Bunlar henüz flu görüşlerdir. Fakat önemli dikkatlerdir.
İçeriyi Sağlam Tutmak
Bu durumda yapılacak iş bellidir: İçerde kavga etmeyeceksiniz. Dışarda dost edinecek, düşman azaltacaksınız. Bizde sıkıntı hem bunu söyleyip, hem de tersini yapmaktır. Yönetenlerin kafası karışık. Devletin kimliğini tartıştırmaktan vazgeçmediler. Milletin kimliğiyle yani tarihiyle kavga eder tavırları değişmedi. Milliyetçi görünmeye başlamalarının dönüştürülmüş din gibi “siyaseten” görünmesi de bundandır.
Onların derdi kendileri. Bunu göreceğiz. Nelere yol açtıklarını düşünmüyorlar. Düşünce farklılıkları hiç bu kadar temel sarsıcı şekilde anlaşılmamıştı. Etnik aidiyetlerden, fikrî ve dinî mensubiyetlere kadar her alandan bu devleti kuran milletin kimliğine saldırmak sanki normalleşti. Dinci-etnikçi-liberal, solcu-sağcı koalisyon iyi çalıştı. Dağılmış görünmelerine bakmayınız. Türk’e ve Türklüğe karşı tavır alışta her zaman ve her durumda beraber hareket edecek kadar keskinlikleri hiç yumuşamadı.
Tarihe ve dile saldırılar belli aralıklarla tekrarlandı. Bunlar entegre hareketlerdir. Bakınız Hilmi Yavuz’un jüri başkanı olduğu bir şiir yarışmasında Türkçe edebiyat-Türk Edebiyatı tartışması yeniden alevlendi. Hilmi Hoca, tepkilere karşı yetersiz bir açıklama yaptı. Türk Edebiyatı denmesi gerektiğini dolaylı söylemesini yadırgadım. Kavramların ne demek olduğunu iyi bilen bir felsefeci sıfatıyla daha net konuşması gerekirdi.
Burası Türkiye’dir
Hâlbuki biz solcu sağcı, dinli dinsiz de olsak burası Türklerin devletiydi ve Türk kimliğini tartışmak kimsenin aklına gelmezdi. Öyledir, devletler rejimlerini tartışabilirler ama o devleti kuran milletin egemenliğini ve kimliğini tartıştırmazlar. Birlik için bu ön kabuldür. Bizde bu olmaz işler oldu ve oluyor.
Geleceğim yer yine belli: Okumuşun namusu önemlidir. Bilmesi yetmez. Her ne pahasına olursa olsun susmayacaktır. Mehmed Emin’in yüz otuz yıl önce manzum “haykırdığı” fikir, işaret ettiği mana itibariyle her zaman geçerlidir. Aydınları konuşmayan bir milletin âkıbeti hayr olmaz:
Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.
Yağmur TUNALI / Milli Düünce Merkezi
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.