Anadolu'dan Türk'ü Anlatan 330 Masal
Anadolu'dan Türk'ü Anlatan 330 Masal
Türk kültürünün kök ve kaynaklarına yönelik önemli araştırmalarıyla tanınan Prof.Dr. Necati Demir, kültürümüzün temel unsurları arasında yer alan masallarımızı "Anadolu Türk Masallarından Derlemeler" çalışmasıyla kitaplaştırdı.
Kültürümüzün çok uzun bir geçmişi ve muazzam bir derinliği bulunmaktadır. Dolayısıyla kültürümüz çok büyük bir zenginliğe ve köklü bir yapıya sahiptir. Türk kültürü, her sahada önemli ve nitelikli insan yetiştirmek bakımından dünyada eşi olmayan bir kültürdür. Türk tarihinde alp ve bilgenin çok olması bundandır. Bununla birlikte binlerce yıllık Türk kültürü, yeni zamanların yıkıcı tesirleri karşısında bugün maalesef pek çok kültür unsurunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Prof. Dr. Necati Demir, kültürümüzün karşı karşıya olduğu sıkıntıların farkında bir aydın olarak, yaklaşık 30 yıldır hiç durmadan ve dinlenmeden kültür varlıklarımızın kayıt altına alınması ve bunların geniş kitlelerce okunup bilinmesi uğraşı içindedir.
"Anadolu Türk Masallarından Derlemeler" başlığıyla sunulan çalışmada, Prof. Dr. Necati Demir'in 1985 yılından bu yana Anadolu'nun muhtelif yörelerinden, bizzat masal anlatıcılarının kendilerinden dinleyerek kayda aldığı 330 masal bulunmakta. Alfabetik sıraya göre dizilmiş masallarda geçen mahallî kelime ve deyimler ile ifade biçimleri için bir sözlük de kitapta yer alıyor. Masalların kaynak şahısları ile ilgili bilgiler de ayrıca okuyucunun dikkatine sunuluyor. Masal derlemelerine başladığında kaynak şahısların, "Annem daha çok masal biliyordu, babaannem daha çok masal biliyordu, ah babam olsaydı..., Dedem daha çok masal anlatırdı" gibi sözlerinin nasıl çetin bir işe giriştiğinin işareti olduğunun altını çizen Prof.Dr. Necati Demir, çalışması hakında şu bilgiyi veriyor:
Bu cümleler binlerce yıllık geleneğin yavaş yavaş sona erdiğini işaret etmekteydi. Bunda hiç şüphe yoktu. Masal anlatma geleneğinin yavaş yavaş zayıflaması, masalların masal
anlatanlarla birlikte öbür dünyaya göçü bizi korkutmuştu. Bu kültür hazinesinin üç nesil sonra tamamen yok olacağı anlaşılmıştı.Bu olumsuz durum karşısında birtakım çalışmaların başlatılması ve yapılması, bizim tarafımızdan, zaruret sayılmıştır. O yılların ekonomik ve teknolojik açıdan sınırlı imkânlarıyla, bir derleme çalışması başlattık.
Türkçe Öğretmeni olarak Gaziantep'in Sarısalkım Köyü'ne atamam yapıldığında ilk işim görev yaptığım köyde masal derlemeye başlamak oldu. Sarısalkım Köyü'nün yaşlılarının bazıları masal biliyordu. Fakat yavaş yavaş onlar
da unutmaya başlamışlardı. Bir yıl içerisinde köydeki herkesin kapısını çalarak masal derledim. Arşivim zenginleşmeye başladı. Bu kitaptaki masallar, yaklaşık 30 yıl boyunca süren aralıksız bir çalışmadan sonra toparlanabilmiştir. Bu çalışmalar yapılırken hiçbir kurum, kuruluş ve şahıstan maddî herhangi bir yardım alınmadığını özellikle belirtmek isteriz.
2015 yılı itibariyle arşivimizde 2.500'ün üzerinde masal bulunmaktadır. İki yıldır masal derlemelerinde daha önce derlediklerimize benzer masallara çok sık rastlamamız, bu işin sonuna yaklaştığımızın işareti olsa gerektir. Asıl durumu ilerleyen yıllardaki çalışmalarımız gösterecektir.
Zulme uğrayanlara kucak açan millet
Araştırmacı yazar Muhsin Kadıoğlu, "Nar Ülkesi - Endülüs'ün Son Yılları" romanıyla sadece tarihimizin değil dünya tarihinde de bir dönüm noktası olan olayı tüm ayrıntılarıyla gün ışığına çıkarıyor.Osmanlı Sultanı 2. Bâyezid'in 1492'de İspanya'dan kovulan Yahudileri Türk ülkesine kabul etmesi, Şeyhülislâm Molla Güranî'nin bu kabul için fetva vermesi, Kemal Reis'in zulme uğrayan insanları Türk ülkesine getirmek için yola çıkması tartışılmayan gerçeklerdendir.
Günümüzde Batı dünyası, uygulamada Türklerin din, dil, ırk ve milliyet ayrımı gözetmeyen 1492'deki anlayışının seviyesine maalesef gelememiş, bunun edebiyatını yapmaktadır.Kemal Reis, Gırnata'dan kovulan Müslümanların yanında Yahudileri de Katolik Hıristiyanların zulmünden kurtarmak ve Osmanlı ülkesine getirmek için yola çıkar. İspanyol gemisinde küreğe oturtulmuş Yahudi ve Müslüman esirleri ayrım yapmadan özgürlüğüne kavuşturur.
Geleneksel değerlere bağlı olmakla birlikte akıl, cesaret, güzel ahlak sahibi olan Kemal Reis, yenilikçi ve zamanın şartlarına uyum sağlayan bir kimlik sergiler. Roman iç içe geçmiş kurgusuyla Türklerin "Kızıl Elma" gibi tarihi ideallerini, İslam algılarını, hoşgörü anlayışlarını, cesaret ve kahramanlıklarını sürükleyici bir dille aktarırken, Batı'ya kaçırılan taşınır kültür varlıklarımızı yeniden gündeme getirmektedir.
Bir Bilgenin Ardından...
Geçtiğimiz yıl 25 Temmuz tarihinde Türk tarihçiliğinin büyük ismi Prof. Dr. Halil İnalcık'ı kaybetmiştik. Türk Edebiyatı Dergisi'nin temmuz sayısındaki Halil İnalcık dosyası bir röportajla başlıyor. Ufuk Aykol, merhum İnalcık'ı Prof. Dr. Mehmet Seyitdanlıoğlu ile konuşuyor. Röportajı Fatih Bayram'ın bir yazısı takip ediyor: "Nazlı Budin'in Üç Âşığı: Süleyman Han, Evliya Çelebi ve Halil İnalcık". Dosyanın son yazısı Mehmet Menderes'e ait; "Halil İnalcık'ın Doktora Tezi: Tanzimat ve Bulgar Meselesi".
Prof. Dr. Nazım H. Polat, uzun zamandan beri Ömer Seyfettin külliyatını oluşturmak için büyük bir gayret içindeydi. Tayfun Haykır, Nazım H. Polat Hoca ile böyle bir külliyata neden gerek duyulduğunu ve külliyatın nasıl hazırlandığını konuştu. Okurken yeni ve ilginç bilgilerle karşılaşacaksınız. Ayşe Göktürk Tunceroğlu, dünyayı gezmeye devam ediyor. Bu sefer yolu Gagauz Yeri'ne düşmüş. Bu küçücük Türk ülkesini ve Tunceroğlu'nun hatıralarını biraz zevkle, biraz ibretle okuyacaksınız. Bu sayıda iki de deneme var. Ahmed Pak'ın denemesi "Kebikeç" başlığını taşıyor. Diğeri ise Yasemin Aydın'ın "Suskunum" adlı denemesi.
Ankara'dan İstanbul'a taşınma hatırası
Cumhuriyet'le yaşıt kuruluşlarımızdan olan ve Cumhuriyet gibi Ankara'da doğmuş Türkiye İş Bankası tam 76 yıl sonra genel müdürlüğünü İstanbul'a taşıdı. Banka kendi tarihi açısından da önemli olan bu olayı kültürel bir ürünle taçlandırmak isteyince Semih Gümüş tarafından hazırlanan "Öykülerde İstanbul" kitabı ortaya çıkmış oldu. 2000 yılında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan ilk baskısını yapan kitabın kapak deseni de yine ünlü bir sanatçıya, Bedri Rahmi Eyüboğlu'na ait. Kitapta kronolojik sıra ile serpiştirilmiş öyküleri okurken, eski zaman istanbulundan bugünün İstanbulu'na doğru yolculuk ederken nelerin nasıl değişmiş olduğuna da tanıklık etmek imkanı da buluyorsunuz. Türk edebiyatının 29 usta kaleminden derlenen İstanbul ile ilgili öykülerden oluşan kitap şu sözlerle takdim ediliyor:
"İstanbul, Türk edebiyatının en önemli yaşam alanlarından biri olageldi. Yüzyıldır bin bir yüzü yazıldı ama hâlâ yazılmayı bekleyen pek çok yüzü, pek çok kişiliği var. Öykülerde İstanbul'da işte bu benzersiz zenginlikteki dünyayı insanları, doğası, semtleri ve nostaljisiyle yansıtan öyküler bulacaksınız. Öykülerin yazarlarına gelince... Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ömer Seyfettin, Sait Faik Abasıyanık, Refik Halid Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nahid Sırrı Örik, Ziya Osman Saba, Orhan Kemal, Haldun Taner, Cihat Burak, Sabahattin Kudret Aksal, Zeyyat Selimoğlu, Oktay Akbal, Bilge Karasu, Demir Özlü, Füruzan, Onat Kutlar, Tezer Özlü, Mustafa Balel, Erendiz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Işıl Özgentürk, Hulki Aktunç, Semra Aktunç, Nedim Gürsel, Feride Çiçekoğlu, Roni Margulies, Buket Uzuner, Karin Karakaşlı"
Kısa öykülerden oluşan bu geniş hacimli kitabı bir çırpıda okuyacağınıza eminim.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.