Ahmet Yesevi Kimdir?

Ahmet Yesevi Kimdir?

Türk Tasavvuf anlayışının önderi Ahmet Yesevi

A+A-

Türk Tasavvuf anlayışının önderi olan Ahmet Yesevi hayatının önemli bir kısmını geçirdiği Türkistan’ın Yesi bölgesine ithafen Yesevi olarak anılmaktadır. Maturidi medreselerinde yetişen Ahmet Yesevi, insanı eğitim ve terbiye yöntemini tamamen Orta Asya Türk Kültürünün özelliklerine uygun bir biçimde sunmuştur.

Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçeyi Ahmet Yesevi

Yaban kuş gibi ele konmayan nefis nasıl terbiye edilir? İnsan ahlaki kötülüklerden kendisini nasıl sakınır? Benliği ikiliği yok eden ilahi aşka nasıl ulaşılır? Edeb nedir? Aşk nedir? Hayat nedir? Ölüm nedir? Benlik nedir gibi insan zihnini sürekli meşgul eden sorulara verilen cevaplar yalın bir hayat süren bozkır Türklerine nasıl anlatılır?

Sevmiyorlar bilginler sizin Türkçe dilini

Erenlerden işitsen açar gönül dilini

Ayet hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar

Anlamına erenler başı eğip uyarlar

Hoca Ahmet yedi atana rahmet

Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçeyi[1]

İşte Yesevi’yi büyük ve zamanlar ötesi yapan şey bu sorulara verdiği cevaptadır. Bu yalın ve aynı ölçüde samimi cevap onu Türk Tasavvuf anlayışının kurucusu yapacak ve kendisinden sonra gelen Hacı Bektaşi Veli gibi büyük mutasavvıfları etkileyecektir. Ahmet Yesevi, her millet kendi dilinde Kuranı anlayabilmeli ve ibadet edebilmeli esasına göre yaşamış, Arapça ve Farsça bilmesine rağmen Kurandan anladıklarını Türkçe hikmetler şeklinde halkın anlayabileceği bir dilde şiirlerle izah etmeye çalışmış bu sayede İlim ile halkı buluşturmuştur.

Halkın içinde Hakkı Anlatan Yesevi

Ahmet Yesevi diğer mutasavvıfların aksine toplumdan uzaklaşmamış Halk içinde Halka Hakkı anlatmış ve Hz. Muhammedin peygamberlik görevini aldıktan sonra asla kendi başına mağara çekilmediğini sürekli toplumla içi içe olduğunu belirtmiştir.[2]

Ahlak temelli din anlayışını gönüllere nakşeden Ahmet Yesevi

Kibir, gurur, benlik gibi gönül hastalıklarının tedavisi için Uygulamalı Ahlak Felsefesini şiirleriyle ortaya koymuştur.

Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol

Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol

Mahşer günü dergâhına yakın ol

Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte.

Garip, fakir, yetimleri Rasul sordu

O gece Mirac’a çıkıp Hakk cemalini gördü

Geri gelip indiğinde fakirlerin halini sordu

Gariplerin izini arayıp indim ben işte.

Garip, fakir, yetimleri her kim sorar,

Râzı olur o kulundan Allah.

Ey habersiz, sen bir sebep, kendisi saklar;

Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim ben işte.

Sünnet imiş, kâfir de olsa, verme zarar

Gönlü katı, gönül inciticiden Allah şikâyetçi;

Allah şahid, öyle kula “Siccin” hazır

Bilgelerden işitip bu sözü söyledim ben işte.[3]

Ahmet Yesevi’nin Hikmetlerinde Hz. Peygamberin miraçta Allah katına ulaşmasını yetim ve öksüzleri sevindirmesine bağlamıştır. Toplum içinde halkla birlikte olup ancak güzel ahlak ve yardımlaşmanın Allaha ulaştırabileceği şeklinde tam Kurani bir yaklaşım ortaya koymuştur. Bu tarz tasavvufi görüş sadece Türk Milletine aittir.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.