22 Ekim 2024, kara bir gün

22 Ekim 2024, kara bir gün

MHP ve CHP genel başkanlarının terörist başı ve etnik bölücülere Türkiye'yi bölüştürme hezeyanları hakkında Millî Düşünce Merkezinin açıklamasını kamuoyunun dikkatine sunarız.

A+A-

Aziz Türk Milleti

22 Ekim 2024, tarihe kara bir gün olarak geçecektir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi ile Türk milliyetçiliğinin temsilcisi olmak iddiasındaki parti başkanları, grup toplantılarında, terörizm karşısında yenilgi anlamına gelen açıklamalar yapmıştır. Bu açıklamaları yapanlarla onları alkışlayanlar yenilgiyi kabul etmiş olabilirler. Ancak Türk Milleti istiklâlini kaybetmektense ölmeyi tercih ettiğini 1919 yılında ilan etmiştir. Malumu ilamda tekrara gerek yok.

Adındaki milliyetçilik, yöneticilerinde kalmamış olan partinin genel başkanı konuşmasında: “Esasen hiçbir taviz, hiçbir geri adım teröristi doyurmayacak, tatmin etmeyecektir.” demesine rağmen ardından en büyük tavizleri art arda sıraladı.

Bu tavizlerden en göze çarpanı, “Terörist başı TBMM’de konuşsun.” çağrısıdır. Söz konusu konuşma, terörizm karşısında teslim bayrağı çekmek demektir. Nitekim arkasından binlerce Türk gencinin kanlarını bu toprağa döken terörist başının affedilmesinden de bahsetti.

Büyük Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu fakat kurucu ilkelerle ilişkisi kopmuş partinin genel başkanı da “Ben el yükseltiyorum: Tam olarak kendilerine ait hissetmeyen bütün Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum… Tüm Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi yapalım.” sözleriyle egemenliğin paylaşılmasını gündeme getirmiştir. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının her biri, zaten devletin sahibidir.

Her iki parti genel başkanının söyledikleri Türk millî egemenliğinin bölünmez bütünlüğüne doğrudan saldırıdır. Egemenliği paylaşmak anlamına gelmektedir.

Unutulmasın ki, terör örgütü, egemenlik paylaşımı amacına ulaşmak için terörü bir araç olarak kullanmaktadır. Terör örgütünün istediği amaca ulaşmasını sağlamak bir uzlaşma ve barış değil, teslimiyettir. Bu terörizm için bir zafer, bunu kabul edenler için bir yenilgidir.

Vatandaşlık hukukunu bir kere daha hatırlatmak gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşları hak ve ödevleri bakımından birbirine eşit bireylerdir. Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuku bireylerin eşitliği üzerine kuruludur. Gruplar ya da etnik unsurların bileşkesi değildir.

Egemenliğin sahibi Yüce Türk Milleti!

Ölümsüz evladın Atatürk, Gençliğe Hitabesi’nde “Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” demişti. Seslendiği dönemde gençlik; baban ya da dedendi, dün sendin. Bugün oğlun ya da kızın veya torunundur.

Her Türk, ölene kadar, Türk istiklâlini ve Türk Cumhuriyetini korumakla vazifelidir.

Anayasa’mız; Başlangıç bölümünde, Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığı ile Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğüne vurgu yaptıktan sonra, “Millet iradesinin mutlak üstünlüğünü ve egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu”nu belirtmiştir. Ayrıca “Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının… karşısında korunma göremeyeceği”ne hükmetmiştir. Anayasamız, “TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi” olunmuştur.

Siyasetin büyük bölümü ihanet içindedir. Buna izin verilemez. Büyük Atatürk’ün emrini ve Anayasa’mızın bizlere tevdi ettiği koruma görevini yerine getirme zamanıdır.

Ne mutlu Türk’üm diyene!

Millî Düşünce Merkezi

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.