''Men Atatürk'ün Esgeriyem''

''Men Atatürk'ün Esgeriyem''

''Men Atatürk'ün Esgeriyem''

A+A-

Azerbaycan’ın 2. Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’in bugün ölüm yıldönümü. Elçibey, Azerbaycan’ın bağımsızlığı için daha öğrencilik yıllarında dernek kurmuş ve mücadele etmiş önemli bir siyaset adamıdır. O yıllarda "Ben Atatürk'ün esgeriyim” diyerek Atatürk’ü örnek aldığını söylemiştir.

Azerbaycan’ın 2. Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, 22 Ağustos 2017 yılında hayatını kaybetti. Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olması için daha öğrencilik yıllarında mücadeleye başladı. 1970'lerde ise ülkesinin bağımsızlığı için çalışmaya başladı. Bu yüzden 1975'de 'milliyetçilik suçu'ndan bir buçuk yıl hapis yattı.

Azerbaycan'ın bir gün bağımsız, demokratik bir cumhuriyet olacağına inandı. Kendisini "Ben Atatürk'ün esgeriyim" diye tabir etmiş ve Atatürk'ten, Gandhi'den ve 1918-1920 yıllarında kurulmuş Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade'den etkilenmiştir. Bağımsızlık mücadelesinde hapis yatmış, zindanlarda kalmış, taş ocaklarında çalışmıştır.

Azerbaycan'ın Sovyetler'den bağımsızlığını kazanması için çalışan Elçibey, 1991’de SSCB’nin dağılması ile bağımsızlığını kazanan Azerbaycan’ın 7 Haziran 1992’de ikinci cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Siyasi mücadeleden hiç vazgeçmeyen Elçibey 22 Ağustos 2000’de 62 yaşında prostat kanseri nedeniyle tedavi gördüğü Ankara'da hayatını kaybetmiştir.


Yılmaz Özdil, bugünkü köşe yazısında Azerbaycan Türkleri'nin efsanevi lideri Ebülfeyz Elçibey'den övgü ile bahsederken; onun vefatından ardından gelen isimleri ve yönetim anlayışlarını eleştirdi.

Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü köşesinde “Men Atatürk'ün esgeriyem” diyen Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı Ebülfeyz Elçibey'den övgüyle bahsetti. Elçibey'in vefatının ardından bugüne kadar yönetimde bulunanları ise sert bir dille eleştirdi.

İşte Özdil'in "Al sana Türk tipi başkanlık" yazısı: 

Azerbaycan cumhurbaşkanı Aliyev, eşi Mihriban'ı birinci cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atadı. Kocasına bi şey olursa, Azerbaycan'ı Mihriban yönetecek.

Memleket babasının malıydı.

Tapusunu eşinin üstüne yaptı.

Yönetim tek elde toplanmıştı

Artık “tek evde” toplanmış oldu!

Çünkü…

Ebulfez Elçibey. Azerbaycan'ın elbet bir gün bağımsız olacağına, halk egemenliğine dayalı demokratik bir cumhuriyet olacağına inanıyordu. Rol modeli Mustafa Kemal'di. “Men Atatürk'ün esgeriyem” diyordu. Tutuklandı. 1.5 yıl hapis cezası verdiler. KGB zindanlarında, taş ocaklarındaki ağır şartlarda hayatta kaldı. “Çok işkence gördüm, çok çektirdiler, hiçbirine yanmam da, Atatürk rozeti vardı yakamda, onu aldılar elimden, ona yanarım” diyordu. Çıkar çıkmaz, bağımsızlık mücadelesine kaldığı yerden devam etti. Azerbaycan Halk Cephesi'ni kurdu. Bir yandan özgürlük, bir yandan Ermenistan'a bırakılan Türk topraklarını geri almak için boğuştu. Sovyetler dağılınca, Azerbaycan cumhurbaşkanı oldu.

İlk resmi seyahatini Türkiye'ye yaptı, Anıtkabir'e gitti, şeref defterine “ey böyük Türk'ün böyük komutanı, seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum” diye yazdı ve aynen şöyle imzaladı, “senin esgerin, Ebulfez Elçibey.” Anıtkabir'den sonra TBMM'ye gitti, kürsüye çıktı, milletvekillerimize hitaben aynen şunları söyledi: “Biz bu mücadeleye başlarken, bana sordular, ne yapacaksınız, onlara dedim ki, yolumuz Mustafa Kemal'in yoludur, demokrasi devleti kuracağız!”

Böylesine yurtsever… Böylesine demokrasi aşığıydı. Sözde değil, özde Atatürkçüydü. Atatürk devrimlerini Azerbaycan'da gerçekleştirmeye başladı, Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçti, devletin resmi dilini Türkçe yaptı, milli para bastı, Ruble'den Manat'a geçti, Rus ordusunu Azerbaycan topraklarından çıkardı, petrol ve doğalgazda “milli menfaatler” çerçevesinde anlaşmalar imzalamaya başladı. E haliyle… Düğmeye basıldı.

Elçibey'den acilen kurtulmak gerekiyordu. İşbirlikçi subaylarla ayaklanma başlatıldı. Memleket kaosa sürüklendi. Elçibey telefona sarıldı, Ankara'dan yardım istedi. Ancak… Büyük hayal kırıklığına uğradı. Çünkü, Ankara kılını bile kıpırdatmıyordu, ne silah veriyordu, ne para veriyordu, ne de diplomatik destek veriyordu. Tuhaf bi durumdu. Elçibey henüz bilmiyordu ama… ABD'nin kucağında oturan Ankara siyasetçileri, maalesef, bağımsız Azerbaycan'ı satmıştı! Elçibey'e bizzat Ankara tarafından akıl verildi, “Haydar Aliyev'i göreve davet et, meclis başkanı yap, Rusları yakından tanıyor, çok tecrübelidir, ayaklanmayı bastırsa bastırsa o bastırır” denildi.

Haydar Aliyev, KGB generaliydi, Sovyetler Birliği'nde 20 sene milletvekilliği  yapmıştı, Gorbaçov tarafından görevden alınmıştı, Nahçıvan'da Yeni Azerbaycan Partisi'nin başkanıydı. Elçibey çaresizdi, adeta eli mahkumdu, Aliyev meclis başkanı oldu.

“Kumpas” tamamdı… Aliyev koltuğa oturur oturmaz, ayaklanmayı başlatan subaylarla el sıkıştı, yangına körükle gitti, ülke iç savaşın eşiğine getirildi. Azerbaycan halkı tarihi bir hata yaptı… Elçibey'in yanında durmak yerine, korkuya boyun eğdi, baskıya, şiddete teslim oldu.

Atatürk'ün esgeri yapayalnızdı. Çekilmek zorunda kaldı. Darbe kumpasıyla, memleket tek adam'a bırakılmıştı. * Haydar Aliyev cumhurbaşkanı oldu, darbeci albayı da başbakan yaptı. Bismillah ilk iş… Elçibey döneminde imzası atılan milli petrol‐doğalgaz anlaşmalarını iptal etti, Azerbaycan kaynaklarını Amerikan, İngiliz, Rus petrol şirketlerine kapış kapış paylaştırdı.

Elçibey tamamen tasfiye edildi, henüz 61 yaşındayken GATA'da şak diye rahmetli oldu. Cenaze törenine bir milyon kişi katıldı ama, iş işten geçmişti. Azerbaycan artık Azerbaycan halkının değildi. Bundan sonra yapılacak olan seçimler elbette formaliteden ibaretti.

Azerbaycan halkı ne oy verirse versin, Haydar Aliyev yüzde 80, yüzde 90 gibi oranlarla kazandı. 11 sene tek başına yönetti. Oğlunu önce milletvekili, sonra başbakan yaptı. Öldüğünde de, memleketi oğluna bıraktı. Oğlu 14 senedir tek başına yönetiyor. Eşi Mihriban'ı önce milletvekili yaptı, dün itibariyle de, birinci başkan yardımcısı yaptı. Muhtemelen Mihriban da, memleketi ya kızına bırakır, ya torununa. Tam referandum arefesinde, Allah'ın lütfudur, ibrettir bu. “Atatürk'ün esgeri”ne sahip çıkmayan milletin hazin akıbeti, “Mustafa Kemal'in Askerleri”ne kulak vermeyenlere, ibret olmalıdır. Birey olarak kalın kardeşim… Babasının malı olmayın. 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.