Üstad Kılıçoğlu Yazdı;Ey Zavallı Kadın!

Üstad Kılıçoğlu Yazdı;Ey Zavallı Kadın!

Bir küçük gülüşüyle, ufak bir gamzesi ve rastıklı hilâl kaşıyla, bazen de alnı üzerine dökülen saçının tek teli uğruna erkeği bir ömür kendinin kölesi kılıp, hatta bir küçük tebessümüyle kölesini seve seve ölüme götürebilecek kadar üstün bir cazibeye sahi

A+A-

Bir küçük gülüşüyle, ufak bir gamzesi ve rastıklı hilâl kaşıyla, bazen de alnı üzerine dökülen saçının tek teli uğruna erkeği bir ömür kendinin kölesi kılıp, hatta bir küçük tebessümüyle kölesini seve seve ölüme götürebilecek kadar üstün bir cazibeye sahip olan bu zavalı kadınlar, ne kadar düşüncesizdirler ki kölesiyle eşit olabilme uğruna didinip duruyorlar!

8 Mart Kadınlar Günü dolaysıyla çıkarıldığınız o televizyon ekranlarından boş ve anlamsız sözlerle geyik muhabbeti yapacağınıza, vatanımızın bugünkü halini, AKP ile devletimizin nasıl çökertilmeye çalışıldığını, 80 Bin kadınımızın FUHUŞ BELGESİ alabilmek için Emniyet kapılarında oluşturdukları uzun kuyrukları anlatın....

Sadece bir banka müdürünün evinde AYAKKABI KUTULARINDAN çıkan milyonlarca dolar paranın, bugün Türkiye’de mevcut 56 GENELEVDE çalışan zavallı kadınlarımızın kurtarılmalarına yetebileceğini konuşun...

Bırakın ekranlarda yaptığınız ucuz mahalle dedikodusunu da; kadınların birer reklâm malzemesi yapılarak, iffetlerinin ayaklar altına alındığından bahsedin, isyan edin!

Ne yazık ki kadınları temsilen televizyon ekranlarında konuşanlar, gazete ve dergilere demeç veren hiçbir kadın bu konulara girmiyor. Eeee bu bir kültür, milli ruh ve fikri olgunluk meselesidir

Bu durum karşısında Siyâsilerin, Kadınlar Günü ile alakalı demeçler vermesi ise tam bir riyakârlık, pişkinlik ve utanmazlık örneğidir.

ÜLKÜCÜ- TÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYE GÖRE 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ:

Batılılaşmaya başladığımız günden itibaren Türk milletine has bütün değerlerimizi bir kenara atarak, Batı’nın çürümüş değerlerini baş tacı yapan bir taklitçiliğin palyaçosu olup, bizi biz yapan değerlerimizden hızla uzaklaşarak rezil ve sefil bir hayata mahkûm olarak yaşamayı modernlik ve uygarlık zannedip, zemine çakılmakla kalmayıp, içinden çıkılamayacak kadar derin çukurlara yuvarlandık.

Maymunlara has körü körüne bir Batı taklitçiliğinin akabinde; Allah (c.c) tarafından cennet ayaklarının altına verilerek ona analık gibi yüce bir şeref bahşedilen kadınlarımızın ayakları altındaki bu cenneti çalarak, onları Batı’ya has gayr- i insani kapitalist düzenin sömürü çarklarının merhametsiz dişlileri arasına verip unufak ederek, bazen ucuz işçi, çoğu kez de doymak bilmeyen pis iştahlı imansızların bağdaş kurdukları şehvet sofralarına porsiyon porsiyon meze yaptık.

Genelevlerden vergi aldık, sonrada ‘’VERGİLENDİRİLMİŞ KAZANÇ HELÂLDİR’’ deyip, o iğrenç parayı câmi imamıza, öğretmenimize, memurlarımıza maaş olarak verip, Kâbe’yi yıkamak için gül suyu aldık. Ermeni genelev patronlarına ise utanıp sıkılmadan DEVLET ÖDÜLÜ verdik.

Ana, kadın, sevgi ve sevgili gibi yüce mana ve anlamlar ifade eden değerlerimizi kapitalist prangalara vurarak sahte günlere sığdırmaya çalıştık.

Namus, Edep, Şeref ve İffet sembolü olan kadın, ana oluşunun toplum içinde kendisine kazandırmış olduğu ulvi makamından alaşağı edilerek envâi türde iğrençliklere kurban edildi.

Dünya Kadınlar Günü, Anneler Günü, Sevgililer Günü gibi riyakârca kutlanılan günlerin prangalarına vurulmakla da yetinilmeyip, tüketim aracına döndürülerek vahşi kapitalizmin vurgun vasıtası yapıldı.

Kâinatta her varlık kendi asli görevi içinde güçlü olup fayda temin eder. Buna en güzel örnek kadındır. Kadının en güçlü olduğu konumu ANALIĞI ve KEYVANLIĞIDIR.

Küçücük bir dişi serçenin yavrularını koruyabilmek uğruna yuvasına saldıran kocaman bir kartala ANALIK DUYGUSUNUN verdiği güçle pençe atıp kafa tutabilmesi bunun en güzel bir ifadesidir.

Hâlbuki bizim, kendi asli dairesi içinde izzet bulup iffet abidesine dönen Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Şerife Bacılar, Bombacı Emineler, Gökçen Efeler ve Zübeyde hanımlarımız ve dahası HZ. Hatice ve HZ. Ayşe Analarımız vardı, dünya durdukça genç kızlarımıza mihenk olarak sunabileceğimiz ve onlara; sen busun ve bu olarak kalacaksın diyebileceğimiz.

Evet, Ana- Kadın- Sevgi- Sevgili gibi bir ömre sığdırılamayacak kadar engin ve yüce olan kavramlarımızı önce reddettik ve sonra dönüp sahte ve riyakarca kutlanan günlere mahpus edip, utanıp arlanmadan kutlamaya çalıştık ve bir de ad verdik; ANNELER, KADINLAR. SEVGİLİLER GÜNÜ gibi!

Yok yok yanlışım var, bu isimleri de Batı’dan ithal ettik!

KADINLAR GÜNÜ:

Bedelsiz sevdaların şehvet sofralarında, 364 gün canavarlaşan cinsel iştahlara haram lokma yapılarak aşağılanan kadınlara bir günlük İADE-İ İTİBARIN adıdır...

Batı adamının asırlardır arayıp ta bir türlü bulamadığı sevgi sözcüğünü maalesef bugün biz, Batının çöplüğünde arayıp bulduğumuzu zannederek, bulduğumuzu zannetme gafletine düştüğümüz bu sözde sevgiyi zerrece utanıp sıkılmadan, Analar / Sevgililer / Kadınlar günü gibi sahte kılıflar adı altında kutlama taklitçiliğinin maskarası olduk!

Vahşi kapitalizmin Pazar tezgâhlarından ibaret olan bir Kadınlar Gününü daha kutlanacak. Çok cüzi bir esnafın incik boncuk satıp yüzü gülerken, öbür tarafta televizyon televizyon dolaşan birtakım kadın hakları savunucusu bayanlar esip gürleyecekler.

Neymiş efendim; KADIN- ERKEK EŞİTLİĞİ!

KİMSE DE ORTAYA ÇIKARAK BU ZAVALLILARA;

*Sahiden siz ne yaptığınızın farkında mısınız?

*Hiç insan kölesiyle eşit olmak ister mi?

*Bu ne şaşkınlık?

*Sizlerin bu şaşkın halleriniz KLİNİK BİR VAKADIR diyebilme cesaretini gösteremiyor.

Bugün, Analık ve Keyvanlık gibi iki nadide süsü ellerinden alınıp, Beşiğinin- Mutfağının ve Sultanı olduğu Evinin dışına çekilerek: Birtakım ahlâksız ve soysuz söz de Kadın Hakları Savunucusu NAMUS TACİRLERİNİN peşlerine takılmış vaziyette, sokak sokak, ekran ekran dolaşıp pankart açarak; bir küçük cilvesine, saçının bir tek teline dahi canını seve seve verebilecek kadar tutkunu olan esiriyle (erkeklerle) eşit olmaya çalışan kadınların bu şaşkın halleri karşısında; onlar için dua ederek, Allah tezden akıllar versin demekten başka bir çare kalmıyor!

EY MÜSLÜMAN TÜRK KADINI! 

*Titre ve asli görevine dön!

*Sokakların ve lağım akan necaset mekânlarından farksız sahnelerin maskarası değil, evinin sultanı, çocuğunun anası ol! Bu senin için daha hayırlıdır!

NOT:

Bu yazım, iffet bideleri olan bütün Türk kadınlarına armağanımdır.

ORHAN KILIÇOĞLU

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.