Oldu Olacak ''İranlı Oğlan''ın Heykelini Dikin!

Oldu Olacak ''İranlı Oğlan''ın Heykelini Dikin!

AKP hükümetine yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının kilit ismi işadamı Rıza Sarraf’a ödül verilmesini sert bir dille eleştirdi.

A+A-

“AK Parti açısından dakika bir gol bir” 

AKP hükümetine yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının kilit ismi işadamı Rıza Sarraf’a ödül verilmesini sert bir dille eleştirdi.

Abdülkadir Selvi bugünkü ‘Rıza Sarraf’ın heykelini dikin‘ başlıklı yazısında “AK Parti açısından dakika bir gol bir” ifadelerini kullanarak şunları söylüyor: “7 Haziran seçim kampanyasının Rıza Sarraf üzerinden yürütüldüğü unutulmuşçasına Cumhurbaşkanı’nın katıldığı törende AK Parti’nin iki Bakanı Rıza Zarrab’a ödül verdi. Tek eksik Rıza Sarraf’a ödül verilmesiydi, böylece o da tamamlandı. Rıza Sarraf bir simge oldu. Doğru ya da yanlış, yolsuzluğun simgesi oldu. Toplum onu öyle gördü. AK Parti’nin oylarının düşmesinin bir nedeni Rıza Sarraf’tı. Seçim sonuçları Rıza Sarraf ve 4 bakanın AK Parti’ye verdiği zararı ortaya koydu.

Bu konuda AKP’nin kendi tabanına ve millete çok samimi bir özür borcu var. Oysa tam tersi yapılıyor. Milletle dalga geçilir gibi Rıza Sarraf’a plaket veriliyor. Başbakan’ın bu durumdan ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyorum. Hani seçimlerde verilen mesaj alınmıştı. Mesaj böyle mi alındı?

Oldu olacak Rıza Sarraf’ın heykelini dikin, 4 bakanı da seçim afişi yapın olsun bitsin bu iş".


İŞTE O YAZISI


Meclis Başkanlığı seçimi hangi partinin kiminle koalisyon kuracağının ilk işareti olacak diyorduk.

Tam aksine her parti kendi oyunu bloke edebilmek için adayını çıkarıyor.

Bu durumda dördüncü turda en çok oy alan isim Meclis Başkanı seçilecek.

Meclis Başkanları sistem içerisinde görünmez denge unsurlarından biri.

Cemil Çiçek bu açıdan çok başarılı bir Meclis Başkanlığı yaptı.

Türk siyasetinde kıymeti az bilinen isimlerden birisidir Cemil Çiçek.


Eleştirilecek tarafları elbette ki olacaktır. Ama çoğu zaman haksız değerlendirmelere konu olduğuna inanırım. Devlet adamı kumaşına sahip, deneyimli bir isimdir. Kimsenin ortalarda gözükmediği kriz anlarında devreye giren isimlerden birisidir. 27 Nisan e muhtırası verildiğinde de sabaha kadar çalışıp, muhtıracı askere, “demokrasi muhtırası” ile karşılık verilmesini savunanlardandı. 27 Nisan e muhtırasına karşı 28 Nisan günü cevabı açıklamayı Hükümet sözcüsü olarak Cemil Çiçek okumuştu. Cemil Bey'in o günkü kıyafetine dikkat edin. Evine dahi gidemediği 2 gündür aynı kıyafeti giydiği görülecektir.


Gezi olaylarından sonra kabinenin yarısının twit atmaya cesaret edemediği dönemlerde Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan'la bir günde iki kez bir araya geldiğini biliyorum.

Sıkıntılı dönemlerimde çalan telefonlarımdan birisi her zaman Cemil Bey'e aitti. “Sabah çayını birlikte içelim” diye arar, dostluğunu hissettirirdi.


Cemil Çiçek gibi isimler kolay yetişmiyor ama çabuk harcanıyor. Tecrübe ise bizim ülkede en değersiz şey.

Madem üç dönemlikler konusuna girdik. Bir cümle ilave edip bu bahsi kapatmak istiyorum. AK Parti'nin yüzde 41 oy alıp, tek başına iktidar olamayacağının ortaya çıkmasından sonra, Başbakan 'la görüşen üç dönemliklerin büyük bir kısmı,”Biz partimizin bir iç tartışmaya çekilmesini istemeyiz. Hele hükümet kurma çalışmalarının yapılacağı bir sırada Genel Başkanlık tartışması açmayı partimize ihanet olarak görürüz” dediler.


Geçen hafta ziyaret ettiğim sırada Cemil Çiçek kapsamlı bir değerlendirme yapmış ve” AK Parti'yi çok önemsiyorum. Bu süreçte partinin içinin karışmaması lazım. Hükümet kurma çalışmalarında yük Başbakan'ın omuzlarında. Bu süreçte onun arkasında durmamız gerekiyor. Yapılacak en büyük yanlış, AK Parti'nin iç tartışmalara girmesi olur. Zaten buna benzer en ufak bir kıpırtı yok” demişti.


Seçim gecesi aradığı Başbakan'a ”Soğukkanlı olmak lazım. Yüzde 41 az bir oy değil. Siz elinizden geleni yaptınız. Bu tür inişler, çıkışlar olur” demişti.


Tekrar Meclis başkanlığı seçimine dönecek olursak, Türkiye zor bir döneme girdi. Meclis Başkanlığı bir ölçüde iğneli fıçı olacak.

Meclis Başkanlığı seçiminin tamamlanmasıyla birlikte Hükümeti kurma görevini üstlenecek olan Başbakan Davutoğlu'nun yol haritası çok net. Hiçbir ön şartı olmadan üç liderle de görüşüp, onları dinleyecek. Sonra koalisyon çalışmalarını yürütmek üzere bir heyet oluşturacak. Liderlerle görüşmelerinden edindiği izlenime göre, koalisyon hükümetini kurmak için kolları sıvayacak. Moda tabirle hangi liderden elektrik alırsa o partiye daha çok ağırlık verecek. Ama oluşturulacak heyetin aynı anda iki partiyle de temas kurması sürpriz olmasın.


Dikkat ederseniz Başbakan, hükümet kurma teklifi ile gideceği liderler hakkında çok dikkatli bir dil kullanıyor. Seçim meydanında söylenenler orada kaldı. Millet, sandıktan öyle bir tablo çıkardı ki, liderleri tükürdüğü testiden su içmek zorunda bıraktı.

Herkesin devlet sorumluluğu ile hareket etmesi gerekiyor. Tabi bu devlet, MHP lideri Devlet Bahçeli değil. Devlet Bahçeli'nin tarzı, ”Keskin sirke küpüne zarar” misali. Hakaret etmediği lider, azarlamadığı parti kalmadı. Seçimlere gidilirken AK Parti için en büyük eleştiri konusu, ”Kibir”di. Seçimden sonra kibriyle en çok öne çıkan lider ise Devlet Bahçeli oldu.


Liderlerin uzlaşmaz tavırları bizi her geçen gün seçim ihtimaline daha çok yaklaştırıyor. Ben er geç bir koalisyon hükümeti kurulacağı yönündeki inancımı koruyorum.

Türkiye koalisyon hükümeti kuramadığı dendiği anda AK Parti-MHP koalisyonunun şartları oluşmuş demektir. AK Parti-MHP koalisyonu bir zorunluluk koalisyonu olacak.


AK Parti-CHP koalisyonu kolay ihtimal olarak gözüküyor.

Ancak bu tavır devam ettiği sürece, istekle değil, kerhen kurulmuş koalisyonlarla yönetileceğiz. Bu demektir ki kurulacak hükümetlerin ömrü o kadar uzun olmayacak. Bir müddet sonra biz devlet sorunu olarak erken seçime sürüklenmiş olacağız. Çünkü vuruşarak kurulacak olan koalisyonun uzun ömürlü olmasını beklemiyorum. Önce koalisyon bir süre sonra ise seçim. Bu iş er geç Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önüne gidecek. Erdoğan da Anayasa'daki yetkisini kullanarak seçimlere götürecek. Eninde sonunda iş oraya gidiyor. Hani bir söz vardır,”Bu iş karakolda biter” diye. Bu gidişle iş, Saray'da bitecek.


O nedenle partiler bir yandan koalisyon için birbirlerine kur yaparken diğer taraftan da seçim hazırlıklarına başladılar bile.

Tabi AK Parti açısından dakika bir gol bir. 7 Haziran seçim kampanyasının Rıza Sarraf üzerinden yürütüldüğü unutulmuşçasına Cumhurbaşkanı'nın katıldığı törende AK Parti'nin iki Bakanı Rıza Zarrab'a ödül verdi. Tek eksiğimiz Rıza Zarrab'ın ödül almamasıydı. Böylece o da tamamlanmış oldu. Rıza Sarraf bir simge oldu. Doğru ya da yanlış, yolsuzluğun simgesi oldu. Toplum onu öyle gördü. AK Parti'nin oylarının düşmesinin bir nedeni Rıza Sarraf'tı. Seçim sonuçları Rıza Sarraf ve 4 bakanın AK Parti'ye verdiği zararı ortaya koydu. Bu konuda AK Parti'nin kendi tabanına Türk milletine çok samimi bir özür borcu var. Oysa tam tersi yapılıyor. Milletle dalga geçilir gibi Rıza Sarraf'a plaket veriliyor. Başbakan'ın bu durumdan ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyorum. Hani seçimlerde verilen mesaj alınmıştı. Mesaj böyle mi alındı? Oldu olacak Rıza Sarraf'ın heykelini dikin, 4 bakanı da seçim afişi yapın olsun bitsin bu iş.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.